Yeşil Vatan Yanıyor: Orman İşçilerinin Feryadı ve İklim Krizinin Acı Gerçeği

Yayınlama: 28.10.2025
A+
A-

Prof. Dr. Zakir Avşar’ın yazısından yola çıkarak, Türkiye’deki orman yangınlarının nedenleri ve sonuçları masaya yatırılıyor. Orman işçilerinin fedakarlıkları ve iklim krizinin etkileriyle birlikte, alınması gereken önlemler tartışılıyor.

Yeşil Vatan Yanıyor: Orman İşçilerinin Feryadı ve İklim Krizinin Acı Gerçeği

Özet: Prof. Dr. Zakir Avşar’ın dikkat çektiği gibi, Türkiye’de orman yangınları artarak devam ediyor. İklim krizi ve insan hataları yangınların başlıca nedenleri arasında gösterilirken, orman işçilerinin yetersizliği ve yanan alanların korunması gerekliliği vurgulanıyor.

Ankara semalarında yine duman kokusu… Ekrana yansıyan alevler, yüreğimizi dağlıyor. Antalya’dan, İzmir’den, Muğla’dan, Hatay’dan yükselen yangın haberleri, yaz mevsiminin acı bir gerçeği olarak karşımıza dikiliyor. “Yeşil vatan yanıyor” feryadı, Prof. Dr. Zakir Avşar’ın kaleminden dökülen bir çığlık gibi yankılanıyor.

Orman İşçileri: Yeşil Vatanın Kahramanları

Dr. Murat Yılmaz’ın girişimiyle, Öz Orman İş Sendikası Genel Başkanı Settar Aslan ve ekibiyle bir araya geldik. Onların dilinden, “Yeşil vatan neden yanıyor, neler yapılmalı?” sorularının cevabını aradık. Settar Aslan’ın anlattıkları, yüreğimizi burktu. Yeşil vatanı korumak için canını dişine takan, bu uğurda şehit düşen 145 kahraman… Her birine Allah’tan rahmet diliyoruz.

Düşünün ki, 25 bin orman işçisi ve 131 bin eğitimli gönüllü, alevlerin ortasında, canlarını hiçe sayarak mücadele ediyor. Gökyüzünde onlarca uçak, helikopter ve insansız hava aracı, yeşil vatana bir can suyu olmak için çabalıyor. Orman işçileri, yangınların hızını kesmek için havadan yapılan müdahalenin önemli olduğunu, ancak esas işin karada, insan gücüyle yapıldığını vurguluyor. Ormanlar engebeli araziler, dağlar, tepelerle dolu. Araçların giremediği yerlerde, kol gücü, insan gücü her şeyin önünde geliyor.

İtfaiyeci Değil, Ormancı: Uzmanlığın Önemi

Orman işçisi, itfaiyeci değil. Orman yangını da, itfaiyenin söndüreceği yangınlara benzemiyor. Bu, farklı bir uzmanlık, eğitim ve ihtisas işi. Bu konuda çok yol katettik, ancak yeterli değil. Sayısal olarak orman işçisi sayısı çok gibi görünse de, orman varlığımız ve risk altındaki bölgeler çok daha büyük. Settar Aslan’ın aktardığı bilgilere göre, 774 gözetleme kulesinde 24 saat görev yapan 2328 kişi, 1786 arazözde çalışan 3572 şoför, ilk müdahale araçları ve iş makineleriyle birlikte, yangınla fiilen mücadele eden personel sayısı sadece 12.537 kişi.

Nitelikli İşçi İhtiyacı

Havadan müdahalede ve araç teçhizatında sorun yok gibi görünse de, nitelikli orman işçisi konusunda ciddi bir ihtiyaç var. Bir orman yandığında sadece ağaçlar yanmıyor. Toprağın bereketi, kuşların yuvası, böceklerin ve arıların yaşam döngüsü, akarsuların debisi, dağların sessizliği yanıyor. Bir orman yangını, binlerce canlı türünün geleceğini küle çeviriyor. O orman, aynı zamanda bu ülkenin çocuklarına nefes olan oksijen deposu, toprağı sellerden koruyan bir kalkan, iklimin dengesini sağlayan bir denge unsuru. Bu yüzden, bir ormanın yanması sadece çevre haberi değil, bu milletin geleceğiyle ilgili en önemli meselelerden biri.

İklim Krizi ve İnsan Eli: Yangınların Başlıca Nedenleri

Son yıllarda Türkiye’de bu kadar yoğun tedbire ve mücadeleye rağmen orman yangınlarının hem sıklığı hem de büyüklüğü neden artıyor? Bunun birinci nedeni elbette iklim krizi. Yazlar uzuyor, sıcak hava dalgaları yaygınlaşıyor, nem oranı düşüyor, kuraklık artıyor. Hava sıcaklığı 40 dereceyi geçtiğinde ve rüzgâr kuvvetli estiğinde, küçücük bir kıvılcım bile yüzlerce hektarı bir anda kül edebiliyor.

Ancak işin bir başka boyutu da insan eli. Atılan bir sigara izmariti, piknik sonrası söndürülmeyen bir mangal, bilinçsizce bırakılan cam şişeler, anız yakmak, orman giriş yasaklarına uymamak… Ne yazık ki orman yangınlarının çok büyük bir bölümü insan ihmaliyle başlıyor.

Teknoloji ve İnsan: Mücadelede Yeni Yöntemler

Bu ülke, yıllar önce yangınlara müdahalede zorluklar yaşarken bugün teknolojiye dayalı yeni bir mücadele hattı kurdu. Yangınlar insansız hava araçlarıyla izleniyor, yangın gözetleme kulelerinden 7/24 kameralarla erken uyarı alınıyor, yangına müdahale süreleri 10 dakikanın altına indiriliyor, hava araçlarıyla geniş alanlara hızla müdahale ediliyor. Bu kapasite artışı sayesinde çok daha büyük felaketlerin önüne geçiliyor, yangınlar kısa sürede kontrol altına alınabiliyor.

Ancak her şey teknoloji değil. Settar Arlan’ın ifade ettiği gibi esas kahramanlar, bu teknolojiyi kullananlar ve doğrudan, canı pahasına yangınla mücadele eden ekipler, orman işçileri, köylüler, gönüllüler… Hepsi sıcaklığın 50 dereceyi bulduğu alevlerin önündeler… Onların emeği, fedakârlığı, vefakarlığı, cesareti yangınlara karşı en güçlü kalkanımız olmaya devam ediyor.

Yanan Alanların Korunması: Gelecek Nesillere Miras

Şu da bir gerçek ki, orman yangınları ile mücadele yalnızca orman teşkilatının, işçisinin ya da ilgili bakanlıkların işi değildir. Bu ülkenin her ferdi, ormanın bir parçasıdır ve yangınlara karşı da bir sorumluluğu vardır. Yanan her orman, yalnızca doğanın değil, bizim de kaybımızdır. Orman, bir milletin bağımsızlığı kadar önemli bir değerdir; toprağımızı, suyumuzu, havamızı korur, çocuklarımızın geleceğini güvence altına alır. Bu yüzden ormanlara sahip çıkmak, ülkeye sahip çıkmaktır.

Yangın sonrası yaşanan en önemli hatalardan biri, yanan alanların imara açılacağı söylentileri veya bu alanların bilinçsiz şekilde betonlaşmasına yönelik girişimlerdir. Anayasa ve ilgili yasalar açık: Yanan orman alanları orman vasfını korur ve başka bir amaçla kullanılamaz. Bu kural, gelecek nesiller için ormanların korunmasının en temel güvencesidir.

Geleceğe dönük olarak, imar faaliyetlerinin yangına hassas alanlardan uzaklaştırılması, yapılaşmanın sınırlandırılması ve tampon alanların oluşturulması gerekiyor. İHA ve uydu verileriyle yangın risk haritalarının sürekli güncellenmesi, yerel halkın yangınla mücadelede gönüllülük esasına dayalı olarak eğitilmesi şart. Orman köyleri çevresinde yangına dayanıklı bitki türleri ile koruyucu şeritlerin oluşturulması, yangın sezonlarının uzamasına karşı personel, ekipman ve hava araçları kapasitesinin esnek planlanması önemli. Yanan alanların imara açılmaması için sıkı denetimlerin sürdürülmesi konusundaki kararlılık devam ettirilmelidir. Yangına dayanıklı ağaçların dikilmesi, ormanların buna uygun hale getirilmesi, bilimsel ve teknik gelişmelerin sıkı bir şekilde takibi ve uygulanması da fevkalade önemlidir.

Yangından sonra doğanın kendini onarması için sabırlı olmak, ekolojik restorasyon süreçlerine saygı göstermek gerekir. Çünkü ormanlar kendini yen

REKLAM VERMEK İÇİN ARAYIN
0532 659 8130