Azerbaycan’ın Hankendi şehrinde düzenlenen 17. Ekonomik İşbirliği Teşkilatı Zirvesi, Türk dünyasının önemli isimlerini bir araya getirdi. Zirvede Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin varlığı vurgulanırken, Türkmenistan’ın katılım düzeyi ve bölge işbirliğine mesafeli duruşu dikkat çekti.
Özet: Azerbaycan’ın Hankendi şehrinde gerçekleşen 17. Ekonomik İşbirliği Teşkilatı Zirvesi, bölge ülkelerini bir araya getirirken, Türkmenistan’ın düşük düzeyde katılımı ve KKTC’nin tanınma çabaları öne çıktı. Zirvede ekonomik işbirliği ve bölgesel güç dengeleri masaya yatırıldı.
Ekonomik İşbirliği Teşkilatı (EİT), bir zamanlar Türkiye, Pakistan ve İran’ın 1964’te kurduğu “Kalkınma İçin Bölgesel İşbirliği (RCD)”nin devamı niteliğinde. 1979’daki İran devrimiyle duraklama yaşayan bu yapı, 1985’te EİT adıyla yeniden canlandı. Ardından Türk Cumhuriyetleri’nin bağımsızlıklarını kazanmasıyla Azerbaycan’dan Kazakistan’a, Kırgızistan’dan Özbekistan’a kadar birçok ülke bu çatı altında bir araya geldi. Hatta Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) bile gözlemci üye olarak yerini aldı.
Bu yılki zirve, Azerbaycan için tarihi bir anlam taşıyordu. Bir zamanlar işgal altında olan ve işgalcilerin başkent olarak kullandığı Hankendi’de yapılması, Azerbaycan’ın bölgedeki gücünü tüm dünyaya gösterme fırsatıydı. Düşünün, yıllarca hasretini çektiğiniz topraklarda, dünyanın gözü önünde bir zirve düzenliyorsunuz. Bu, sadece bir toplantı değil, aynı zamanda bir zafer ilanıydı.
Zirveye katılım da oldukça genişti. Türkiye, Azerbaycan, İran, Özbekistan, Kırgızistan, Tacikistan ve KKTC Cumhurbaşkanları bizzat oradaydı. Kazakistan Başbakanı ve Afganistan Geçici Hükümeti Başbakan Yardımcısı da zirvedeki yerini aldı. Ancak, bir ülke vardı ki, katılım düzeyiyle dikkat çekti: Türkmenistan. Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı düzeyinde temsil edilen Türkmenistan, akıllarda soru işaretleri bıraktı.
Türkmenistan’ın Türk Devletleri Teşkilatı’nda gözlemci üye statüsünde olmasına rağmen Türk Birliği’ne karşı mesafeli duruşu, bu zirvede de kendini gösterdi. Diğer ülkelere göre daha alt düzeyde temsilci göndermesi, “Türkmenistan neden istenilen düzeyde işbirliğine yanaşmıyor?” sorusunu akıllara getirdi. Bu durum, bölgedeki diğer aktörler tarafından da yakından takip ediliyor.
Acaba Türkmenistan’ın hem Türk Devletleri Teşkilatı’na tam üye olması hem de EİT’ye Devlet Başkanlığı düzeyinde katılması, bu iki yapının da gücüne güç katmaz mıydı? Bu sorunun cevabını bulmak için Türkmenistan’ın bu tavrının nedenleri üzerine kafa yormak gerekiyor. Belki de bu tavrı değiştirecek hamleler yapmak, Türk dünyası için daha faydalı olacaktır. Unutmayalım ki, Türkmenistan’ın tam destek vermediği bir Türk Devletleri Teşkilatı ve EİT, her zaman eksik kalacaktır.
Zirvenin en dikkat çekici anlarından biri de Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin (KKTC) varlığını hissettirmesiydi. Hala birçok ülke tarafından tanınmasa da KKTC, bu zirvede adeta “Ben de varım, ben de bir gücüm, beni artık tanımanızın zamanı geldi!” mesajını verdi. Zirveye katılan diğer ülkelerin de KKTC’ye destek vermesi, bu küçük ama önemli devlet için moral kaynağı oldu.
Umarız, başta Azerbaycan ve diğer Türk Devletleri olmak üzere, birçok ülke KKTC’yi Kıbrıs Türk Cumhuriyeti olarak tanır. Bu, sadece KKTC için değil, tüm Türk dünyası için bir zafer olacaktır. KKTC’nin varlığı, bölgedeki dengeleri değiştirecek ve Türk dünyasının gücünü artıracaktır.
Eskiden Türk Birliği’nde ve bölgede Türkiye tek denge ve güçtü. Ancak Karabağ zaferinden sonra Azerbaycan da aktif bir denge kuran, hatta denge bozan bir güç haline gelmeye başladı. Azerbaycan Türkü Siyaset Bilimci Ramiya Mamedova’nın dediği gibi, “Türkiye Türk Birliği’nin beyni, Azerbaycan kalbi; diğer Türk Devletleri de bu birliğin diğer organları.” Azerbaycan’ın bölgede bir güç haline gelmesi, Türkiye, Türk birliği ve bölge için hayati öneme sahip.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın zirvede yaptığı konuşmada ekonomik anlamda güçlü olmanın siyasi olarak da güçlü olmak anlamına geldiği gerçeğini vurgulaması, EİT’nin haklıyı desteklediğini ve haksızın karşısında olduğunu belirtmesi önemliydi. Ayrıca, yenilenebilir enerjinin ve iklim değişikliğine karşı mücadelenin önemine dikkat çekmesi, Türkiye’nin sadece bölgesel değil, küresel sorunlara da duyarlı olduğunu gösterdi.
Erdoğan, Zengezur koridorunun açılmasının bölge ekonomisini canlandıracağını ve ticaret hacminin en az 100 milyar dolara çıkarılması gerektiğini de söyledi. Azerbaycan Cumhurbaşkanı Aliyev ise Azerbaycan’ın barışçıl bir devlet olduğunu, ancak hala Ermenistan tarafından işgal edilen Azerbaycan topraklarının olduğunu ve Batı Azerbaycan gerçeğinin tüm dünya tarafından görülmesi gerektiğini ifade etti.
Bu tür toplantılar, oldukça önemli. Ancak, alınan kararların ne kadar uygulanıp uygulanmadığını zaman gösterecek. Türkiye ve Azerbaycan, bölgede belirleyici bir güç haline geldi. Türk Birliği adına, birliğin beyni Türkiye ne kadar güçlü olursa, kalbi Azerbaycan ne kadar güçlü olursa, diğer Türk Devletleri de bölgede o kadar güçlü olur. Türkmenistan’ın aktif rol almaya ikna edilmesi gerekiyor.
EİT şunu görmeli: Devletler düzeyinde alınan kararlar özel sektöre ulaşmadığı, üretici, satıcı, alıcı işin içine girmediği sürece, teşkilata ait devletler arasında ticaret gelişmez. Son zamanlarda bölgede, özellikle Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin tanınması adına ve ilişkiler bakımından olumlu gelişmeler olsa da, bu çalışmalar henüz istenilen düzeyde değil. Daha yapılacak çok iş, gidilecek çok yol var. Unutmayalım ki, birlikten kuvvet doğar.