Türkiye Denizlerinde Alarm Zilleri: Sıcaklıklar Kontrolden Çıkıyor!
ODTÜ Deniz Bilimleri Enstitüsü’nden korkutan uyarı geldi. Türkiye’nin denizlerindeki su sıcaklığı artışı, küresel ortalamanın üzerine çıktı. Uzmanlar, deniz ekosistemlerindeki ciddi bozulmalara dikkat çekiyor.
Türkiye Denizlerinde Alarm Zilleri: Sıcaklıklar Kontrolden Çıkıyor!
Özet: Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) Deniz Bilimleri Enstitüsü, Türkiye’nin denizlerindeki su sıcaklığı artışının küresel ortalamayı aştığını duyurdu. Bu durumun deniz canlılarını ve ekosistemini tehdit ettiği belirtiliyor.
Ankara’dan gelen haberler pek iç açıcı değil. Yaz mevsiminin sonuna yaklaşırken, denizlerimizle ilgili kötü bir tablo çiziliyor. Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) Deniz Bilimleri Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Barış Salihoğlu’nun açıklamaları, denizlerimizin geleceği açısından endişe verici bir döneme girdiğimizi gösteriyor. Salihoğlu, Türkiye’yi çevreleyen denizlerdeki su sıcaklığı artışının, dünya ortalamasının üzerine çıktığını ve bu durumun deniz ekosistemlerinde telafisi güç hasarlara yol açtığını söyledi.
Rekor Sıcaklıklar: Denizler Kaynıyor!
Avrupa Birliği’nin Copernicus uydu izleme sisteminin verilerine göre, 2024 yılında küresel deniz yüzeyi sıcaklığı 20,87 dereceyle rekor kırmıştı. ODTÜ’nün 1984’ten bu yana yaptığı ölçümler ise Türkiye’nin denizlerinde bu yaz sıcaklıkların, uzun yıllar ortalamasının 1 ila 3 derece üzerine çıktığını ortaya koyuyor. Akdeniz’de deniz yüzey suyu sıcaklığı 28 dereceyi bulurken, Ege’de Bodrum’da 26, İzmir’de ise 25 derece olarak ölçüldü. Marmara Denizi’nde sıcaklıklar 26-27 derece civarında seyrederken, Karadeniz’de ise 27 dereceye kadar yükseldi. Bu rakamlar, denizlerimizde yaşanan olağan dışı ısınmayı gözler önüne seriyor.
Artış Dünya Ortalamasının Üzerinde
Prof. Dr. Salihoğlu, Türkiye’nin çevresindeki denizlerdeki sıcaklık artışının, dünya ortalaması olan 1,2–1,5 derecenin üzerinde seyrettiğine dikkat çekiyor. Hatta bazı bölgelerde bu artışın 2 ila 2,5 dereceye ulaştığını belirtiyor. Bu durum, deniz canlıları için hayati önem taşıyan hassas dengelerin bozulmasına neden oluyor. Salihoğlu, “Marmara, Karadeniz ve Doğu Akdeniz’in bazı kısımlarında deniz sıcaklıkları ciddi şekilde yükseldi. Bu durum birçok deniz canlısını doğrudan etkiliyor. Deniz çayırları, pinalar ve soğuk su mercanları zarar görüyor,” diyor.
Balıklar Göç Ediyor, Yeni Türler Geliyor
Denizlerdeki sıcaklık artışı, bazı balık türlerinin yaşam alanlarını terk etmesine neden oluyor. Sıcaklıklara uyum sağlayamayan bu türler, daha soğuk sulara göç ediyor. Bu durum, balıkçılık sektörü ve deniz ekosistemi için önemli sonuçlar doğurabilir. Salihoğlu, “Bazı balık türleri sıcaklıklara uyum sağlayamayarak göç ediyor,” diyerek durumun vahametini vurguluyor. Öte yandan, Kızıldeniz kaynaklı istilacı türler, artan sıcaklıklarla birlikte Akdeniz’e yayılıyor. Bu durum, yerel türlerin alan kaybı yaşamasına ve biyoçeşitliliğin azalmasına neden oluyor. Yani, alıştığımız balıklar sofralarımızdan kalkarken, bambaşka türlerle tanışmaya başlayabiliriz.
El Nino ve İklim Değişikliği: Suçlular Kim?
Peki, bu rekor sıcaklıkların arkasındaki nedenler neler? Prof. Dr. Salihoğlu, geçen yıl rekor seviyelere çıkan sıcaklıklarda El Nino etkisinin büyük rol oynadığını ve bu etkinin halen sürdüğünü belirtiyor. El Nino, Pasifik Okyanusu’nda meydana gelen ve küresel iklimi etkileyen bir doğa olayı. Ancak, asıl suçlu iklim değişikliği gibi görünüyor. Salihoğlu, iklim değişikliğine bağlı olarak sıcak hava dalgalarının sıklığında %65’e varan bir artış görüldüğünü ve bu dalgaların deniz suyu sıcaklıklarını 3 ila 4 derece artırabildiğini söylüyor. Yani, küresel ısınma denizlerimizi de kavuruyor.
Marmara Denizi İçin Felaket Senaryosu
Isınmanın denizlerin fiziksel yapısını da etkilediğini belirten Salihoğlu, özellikle Marmara Denizi için çok ciddi uyarılarda bulunuyor. “Karadeniz’deki soğuk orta tabaka kaybolmaya başladı. Bu, derindeki hidrojen sülfürlü yapının yüzeye yaklaşmasına neden olabilir. Bu Marmara Denizi için felaket anlamına gelir çünkü oksijenli su yenilenmesi durabilir,” diyor Salihoğlu. Bu, Marmara Denizi’nin tamamen oksijensiz kalabileceği ve canlı yaşamının sona erebileceği anlamına geliyor. 2021 yılında yaşadığımız müsilaj felaketinin çok daha büyük boyutlarda yaşanması olası. Ayrıca, nehirlerden denizlere tatlı su girişi azaldıkça, biyoçeşitlilik ve ekosistem sağlığının daha fazla risk altına girdiğini ifade eden Salihoğlu, su politikalarının denizlerin ihtiyaçlarını gözeterek yeniden düzenlenmesi gerektiğini vurguluyor. Yani, sadece denizleri değil, su kaynaklarımızı da korumamız gerekiyor.
Fırtınalar ve Müsilaj: Kötü Haberler Bitmiyor
Prof. Dr. Salihoğlu, deniz suyu sıcaklıklarının artmasıyla birlikte kıyılarda ani fırtına, hortum ve siklon gibi aşırı hava olaylarının da daha sık yaşanabileceğini belirterek, özellikle Akdeniz ve Karadeniz’de bu tür olayların artacağı uyarısında bulunuyor. Sıcaklık artışlarının aynı zamanda alg patlamaları ve müsilaj oluşumunu tetiklediğini vurgulayan Salihoğlu, Marmara ve Akdeniz kıyılarında tespit edilen zararlı yosun türlerinin oksijen tüketimini artırarak deniz yaşamını tehdit ettiğini dile getiriyor. Hatırlarsanız, geçtiğimiz yıllarda Marmara Denizi’ni kaplayan müsilaj, deniz canlılarını olumsuz etkilemiş ve balıkçılık faaliyetlerini sekteye uğratmıştı. Şimdi, benzer bir durumun daha da kötüleşerek yaşanabileceği endişesi hakim.
Çözüm Ne? Koruma Alanları Artırılmalı
Peki, bu kötü gidişata dur demek mümkün mü? Prof. Dr. Salihoğlu’na göre, denizlerin dayanıklılığının artırılması için koruma alanlarının tüm denizlerde en az %30’a çıkarılması gerekiyor. Ayrıca, trol balıkçılığının tamamen bırakılması ve sürdürülebilir balıkçılığa geçilmesi gerektiğinin altını çiziyor. “İklim değişikliğinin baskısı altındaki denizlerimizi koruyamazsak, hem ekolojik hem de ekonomik büyük bedeller ödeyebiliriz,” diyor Salihoğlu. Yani, denizlerimizi korumak sadece çevresel bir sorumluluk değil, aynı zamanda ekonomik geleceğimiz için de hayati önem taşıyor. Balıkçısından turizmcisine, hepimiz bu durumdan etkileneceğiz.
Sonuç olarak, denizlerimiz alarm veriyor. Sıcaklıklar artıyor, canlılar göç ediyor, istilacı türler yayılıyor ve felaket senaryoları konuşuluyor. Durumun ciddiyetinin farkına varıp, denizlerimizi korumak için harekete geçmek zorundayız. Aksi takdirde, gelecek nesillere yaşanabilir bir deniz bırakamayabiliriz. Unutmayalım, denizler sadece balıkların değil, hepimizin yaşam kaynağıdır.
0532 659 8130
