Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, NATO toplantısı sırasında yaptığı açıklamalarla CAATSA yaptırımlarının Türkiye-ABD ilişkilerine zarar verdiğini ve Trump döneminde çözülebileceğini belirtti. Fidan ayrıca Suriye’deki gerilimlere dikkat çekerek, “Suriye Suriyelilerindir” mesajını verdi.
Belçika’nın başkenti Brüksel’de toplanan NATO Dışişleri Bakanları toplantısı, sadece güvenlik konularının tartışıldığı bir platform olmaktan çıktı. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, toplantı aralarında Reuters haber ajansına verdiği özel röportajla gündeme damgasını vurdu. Fidan, Türkiye’nin dış politikadaki hassasiyetlerini ve dünya meselelerine bakış açısını net bir şekilde ortaya koyarken, özellikle ABD ile yaşanan CAATSA yaptırımları konusundaki eleştirileri dikkat çekti.
ABD’nin Türkiye’ye uyguladığı CAATSA yaptırımları, uzun zamandır Ankara’nın tepkisini çekiyordu. Bakan Fidan, bu yaptırımların stratejik ortaklık ruhuna zarar verdiğini ve düzeltilmesi gerektiğini vurguladı. “Bu yaptırımlar, sadece Türkiye’nin savunma sanayisini değil, uzun vadede NATO’nun da gücünü zayıflatıyor” diyen Fidan, sorunun çözümü için umutlu olduğunu da sözlerine ekledi. Hatta, eski ABD Başkanı Trump’ın sorun çözme yöntemlerine atıfta bulunarak, “Sayın Trump’ın sorun çözme teknikleri ve ekibiyle bir tür çözüm üretebileceğini düşünüyorum” ifadelerini kullandı. Bu sözler, Ankara’nın Washington’la ilişkilerde yeni bir sayfa açma arzusunu da gözler önüne seriyor.
Peki, bu CAATSA yaptırımları tam olarak ne anlama geliyor? Açılımı “Amerika’nın Hasımlarıyla Yaptırımlar Yoluyla Mücadele Etme Yasası” olan bu yaptırımlar, Türkiye’nin Rusya’dan S-400 hava savunma sistemleri alması üzerine devreye sokulmuştu. ABD, bu durumun NATO sistemleriyle uyumlu olmadığını savunurken, Türkiye ise kendi güvenliği için bu sistemlere ihtiyaç duyduğunu belirtiyor. İşte bu anlaşmazlık, iki ülke arasındaki ilişkileri bir hayli germiş durumda.
Fidan’ın röportajında değindiği bir diğer önemli konu ise Suriye’deki durum oldu. Bölgede artan gerilimlere dikkat çeken Bakan Fidan, “Suriye’de İsrail ile herhangi bir çatışma görmek istemiyoruz. Çünkü Suriye, Suriyelilere aittir. Türkiye’ye de, İsrail’e de ait değildir. Suriyeliler adına konuşamayız” şeklinde konuştu. Bu sözler, Türkiye’nin Suriye’nin toprak bütünlüğüne verdiği önemi ve bölgedeki istikrarın sağlanması için gösterdiği çabayı vurguluyor.
İsrail’in Suriye’deki askeri hedeflere yönelik hava saldırıları, uzun zamandır tartışma konusu. Fidan, bu saldırıların yeni Suriye yönetiminin güvenlik kapasitesini zayıflattığını ve bölgedeki istikrarsızlığı daha da derinleştirdiğini belirtti. Bu durum, Suriye’de kalıcı bir çözüm bulunmasını zorlaştırırken, Türkiye’nin bölgedeki diplomatik girişimleri daha da önem kazanıyor.
ABD’de yaklaşan seçimler ve olası bir Trump yönetiminin politikaları da Fidan’ın değerlendirmeleri arasında yer aldı. Fidan, Trump’ın transatlantik güvenlik anlayışında yaratacağı değişimin Avrupa için stratejik bağımsızlık yolunda bir fırsat oluşturabileceğini dile getirdi. Yani, Trump’ın “önce Amerika” politikası, Avrupa ülkelerini kendi güvenlikleri için daha fazla sorumluluk almaya itebilir. Bu da, Avrupa Birliği’nin savunma alanındaki işbirliğini artırmasına ve daha bağımsız bir dış politika izlemesine yol açabilir.
Fidan, “Eğer ana aktörlerin artık düşmanca olmadığını ve bir şekilde iş birliği yaptıklarını görürsek, Soğuk Savaş’tan miras kalan zihniyette büyük bir kırılma yaşanabilir” dedi. Bu sözler, özellikle ABD ve Rusya arasındaki gerilimin azalması halinde küresel güvenlik denkleminde yeni bir sayfa açılabileceğine işaret ediyor. Soğuk Savaş döneminden kalma kutuplaşmaların sona ermesi, dünya genelinde daha istikrarlı bir ortamın oluşmasına katkı sağlayabilir.
Rusya ile Ukrayna arasındaki savaşın sona erdirilmesi için Türkiye’nin yürüttüğü arabuluculuk çabaları da röportajda gündeme geldi. Fidan, tarafların henüz anlaşmaya yakın olmadığını ancak ABD’nin girişimlerinin desteklenmesi gerektiğini ifade etti. “Herhangi bir barış teklifinin hazmedilmesi zor olabilir, ancak savaşın getireceği daha fazla ölüm ve yıkıma kıyasla bir anlaşma her koşulda daha makuldür” diyen Fidan, Türkiye’nin yeniden müzakerelere ev sahipliği yapmaya hazır olduğunu yineledi. Bu, Ankara’nın bölgedeki barışın sağlanması için elinden geleni yapmaya devam edeceğini gösteriyor.
Ukrayna’ya olası güvenlik garantileri konusundaki görüşlerini de paylaşan Fidan, Avrupa’nın bu konuda ABD olmadan yeterince caydırıcı olamayacağını belirtti. Ancak Avrupa ülkeleri arasında güvenlik destekleri konusunda ciddi diplomatik çabaların sürdüğüne dikkat çekti. Fidan, “Rusya dahil tüm tarafların nihai bir anlaşmaya saygı göstermesini beklemeliyiz” diyerek, diplomasinin hâlâ en güçlü çözüm aracı olduğunu vurguladı.
Sonuç olarak, Hakan Fidan’ın Brüksel’deki açıklamaları, Türkiye’nin dış politikadaki önceliklerini ve küresel meselelere bakış açısını net bir şekilde ortaya koydu. CAATSA yaptırımları, Suriye’deki gerilimler, ABD seçimleri ve Ukrayna savaşı gibi kritik konularda Türkiye’nin tutumu, bölgedeki ve dünyadaki gelişmelerin seyrini etkilemeye devam edecek gibi görünüyor.