Nuh’un Gemisi Efsanesi

Tarihin, inancın ve merakın kesişim noktasında duran bir dağ var: Ağrı Dağı. Sadece Türkiye’nin değil, insanlık tarihinin de en gizemli noktalarından biri. Her yıl binlerce insanın kafasında aynı soru yankılanıyor: Acaba Nuh’un Gemisi gerçekten burada mı kaldı?

Binlerce yıl önce tufan geldiğinde, dünya üzerindeki her şey sular altında kaldı. En azından efsaneler, kutsal kitaplar ve sözlü anlatılar böyle söylüyor. Ve Nuh, ailesiyle birlikte her canlıdan bir çifti gemisine alarak hayatta kalmayı başardı. Gemisi ise tufan sona erdiğinde, yüksek bir dağın yamacına oturdu. İşte tam burada devreye giriyor Ağrı Dağı… Çünkü Tevrat’taki ifadeye göre bu dağ, geminin karaya oturduğu yer olabilir.

Zaman içinde bu anlatı, yalnızca bir inanç meselesi olmaktan çıktı, uluslararası araştırmalara konu olan bir fenomene dönüştü. Uydu görüntüleri, yer radarı taramaları, akademik makaleler, belgeseller… Hatta son olarak ABD’li araştırmacı grupların Doğubayazıt yakınlarındaki Durupınar bölgesine yaptığı ziyaretler, Nuh’un Gemisi efsanesini tekrar dünya gündemine taşıdı.

Peki bu kadar ilgiyi hak edecek ne var burada? 163 metre uzunluğunda, gemi şeklini andıran bir oluşum. Üstelik bu ölçü, Tevrat’ta verilen Nuh’un Gemisi’nin boyutlarıyla neredeyse birebir örtüşüyor. Üzerine bir de 1950’li yıllarda CIA’nin bölgeyi gözetlediğine dair çıkan belgeler eklenince, olay iyice ilginç bir hâl alıyor.

Ama burada asıl mesele geminin gerçekten orada olup olmadığı değil aslında. Asıl mesele, insanın bilinmeze duyduğu merak. Zamanın ötesinden gelen bu efsane, bize şunu hatırlatıyor: İnanç, bilimle çelişmek zorunda değil. Bilim, bazen inancın peşinden koşabilir; inanç da bazen bilimsel kanıtlarla beslenebilir.

Belki o gemi hiçbir zaman bulunamayacak. Belki de zaten hiçbir zaman orada olmadı. Ama Nuh’un Gemisi, Ağrı Dağı’nın eteklerinde değilse bile, insan zihninin derinliklerinde çoktan karaya oturdu. Ve orada, insanlık var oldukça yaşamaya devam edecek.

Kaynak: Haber Merkezi