Osmanlı’nın son döneminden Cumhuriyet’e geçiş sürecine kadar etkili olmuş, Şakir Paşa ailesinin üyeleri arasında Türk edebiyatının önemli isimlerinden biri olan yazar Halikarnas Balıkçısı Cevat Şakir Kabaağaçlı, Türkiye’nin ilk gravür sanatçısı Aliye Berger, ilk çağdaş seramik sanatçısı Füreya Koral ve modern resmin öncülerinden Fahrünnisa Zeid gibi isimlerin hayatlarından bazı kesitler, dizinin konusu içinde yer almakta.
Şakir Paşa Ailesi’nin kökeni XI. yüzyılın başlarına, Antalya’nın Elmalı ilçesine dayanır. Aileye dair kuşaktan kuşağa aktarılan bilgilere göre, bir dönem manda arabalarıyla, Afyon’un Kabaağaç adlı bir köyüne göç etmişlerdir. Bu süreçte “Kabaağaçlı” olarak anılmaya başlayan aile burada uzun yıllar boyunca dine ve ilme yönelmiş, medreseler kurarak önemli çalışmalar yapmıştır.
XIX. yüzyıla kadar aile hakkında fazla bilgiye ulaşılamazken, bu dönemde büyük büyük dedeleri, oğlu Asım’ı “Bu kadar âlim yeter” diyerek zerzevat arabasında gizlice İstanbul’a götürmüş ve askeri okula yazdırmıştır. Asım, burada başarılı bir eğitim alarak albay rütbesine ulaşmış ve padişahın gerektiğinde fikir aldığı Askerî Şûra üyeleri arasında yerini almıştır.
Asım, Şam’da görev yaptığı dönemde, Suriye’nin köklü ailelerinden birinin kızıyla evlenmiş ve bu evlilikten üç çocuğu olmuştur: 1849’da doğan Sara, 1851’de doğan Cevad ve 1855’te doğan Şakir . Bu çocuklar, ileride Osmanlı’nın önemli bir ailesi olarak anılacak Kabaağaçlı soyunun temellerini atmışlardır.
Ailenin en büyük çocuğu olan Sara, zengin bir toprak sahibiyle evlendirilmiştir. Erkek kardeşleri Cevad ve Şakir ise askerî eğitime yönlendirilmiş, okullarından dereceyle mezun olarak Osmanlı ordusunda önemli roller üstlenmişlerdir.
Şakir Paşa, gençlik yıllarında Macar bir kadınla evlenmiş ve bu evlilikten bir erkek çocuğu dünyaya gelmiştir. Çocuğa, büyükbabasının adı olan Asım verilmiştir. Ancak Şakir Paşa’nın eşi, kısa bir süre sonra hayatını kaybetmiş ve bu döneme dair başka bir bilgi günümüze ulaşmamıştır. Şakir Paşa, askerî kariyerinde ilerleyerek Romanya ve Karadağ krallıklarına askeri ataşe olarak atanmış ve Osmanlı Askeri Şura üyesi seçilmiştir.
Diğer yandan, kardeşi Cevad Paşa da Osmanlı Devleti’nde gösterdiği üstün başarılarla ve yazdığı kitaplarla dikkat çekmiştir. İki kardeş, 1889 yılında Girit’ e görevlendirilmiştir. Şakir Paşa Girit valisi olmuş ve İsmet Hanım ile tanışıp 1890 yılında evlenmiştir. Bu evlilikten bir erkek çocuk dünyaya gelmiş, çocuğa Şakir Paşa’nın kardeşi Cevad’ın adı verilmiştir.
Bu sıralarda Şakir Paşa’nın ağabeyi Cevad Paşa, Abdülhamid tarafından Şam 5. Ordu’ya atanmıştır. Ancak, verem hastalığı nedeniyle Şam’ın sıcak havası onu yataklara düşürmüş, sağlığı giderek kötüleşmiştir. Defalarca İstanbul’a gelmeyi talep etse de padişah bu isteği reddetmiştir. Bunun üzerine ablası Sara, cesurca padişahın yanına çıkarak, “Eğer kardeşimi İstanbul’a getirmezseniz, Şam’da ölecek ve vebali de sizin olacak,” diyerek durumu anlatmıştır. Bu cesur çıkışın ardından padişah, sonunda Cevad Paşa’ yı İstanbul’a göndermiştir. Cevad Paşa, sedye ile evine getirilmiş, fakat 1900 yılı Temmuz ayında 49 yaşında hayatını kaybetmiştir.
Şakir Paşa, ağabeyinin ölümünden büyük bir üzüntü duyarak, padişahın ağabeyine haksızlık ettiğini düşünmüştür. Hatta padişah, Cevad Paşa’nın sadrazamken oturduğu konağı Şakir Paşa’ya hediye etmek istemiş, ancak Şakir Paşa bu teklifi reddetmiştir.
Ağabeyinin ölümünün ardından Şakir Paşa, Büyükada’ya yerleşmeye karar vermiştir. Burada bahçeli ahşap bir ev satın alarak, hayatını çocukları Cevat Şakir (Kabaağaçlı), Hakkıye (Koral), Ayşe (Erner),Suat Şakir (Kabaağaçlı), Fahrünnisa (Zeyd) ve Aliye (Berger) ile sürdürmüştür.
Aile, 1914 yılında maddi zorluklar yaşamaya başlamış ve bu dönemde Şakir Paşa, Afyon’daki Kabaağaçlı çiftliğine yerleşmiştir. Bir gün çiftlikte yaşanan bir tartışma sırasında, Cevat Şakir’in silahından çıkan kurşunla babası hayatını kaybetmiş ve Cevat Şakir, cinayet suçlamasıyla yargılanmıştır. Sonuçta, 15 yıl kürek cezasına çarptırılmıştır. Ancak, cezasının yedi yılını çektikten sonra, verem hastalığının baş göstermesi nedeniyle tahliye edilmiştir.
Tahliye olduktan sonra, 1920’lerin başında Bodrum’u keşfetmiş ve buraya yerleşmiştir. Cevat Şakir’ in edebi kariyerinin dönüm noktası 1919 yılında tahliye olduktan sonra Bodrum’a yerleşmesiyle olmuştur. Burada daha fazla zaman geçirmeye başlayarak, yazarlık kariyerine odaklanmış ve özellikle 1920’li yıllarda edebiyat dünyasında kendini tanıtmaya başlamıştır.
Edebiyat kariyerinin en önemli dönemi, 1927’de yayınlanan “Halikarnas Balıkçısı” adlı eserinin ile başlamıştır. Bu eser, onun yazarlık kimliğini geliştirerek Bodrum’u tanıtan bir figür haline gelmesini sağlamıştır. Bodrum’ da uzun yıllar yaşayan Cevat Şakir 1973 yılında hayatını kaybetmiş, vasiyeti üzerine Bodrum’ da toprağa verilmiştir.
Şakir Paşa’nın çocukları ve torunları, farklı coğrafyalarda ve kültürlerde yer bulmuş; bazen sanata, edebiyata, siyasete, bazen de sosyal hayata unutulmayacak izler bırakmışlardır.
Fatma KIVRAK