Kelimelerin Suskunluğu: Birine Duygu Beslerken Sessiz Kalmak

Yayınlama: 20.04.2025
A+
A-

Birine karşı içten, derin ve bazen tarifi zor duygular beslerken susmak… Duygular içini yakarken dışarıdan soğukkanlı görünmek… Ne garip bir çelişki, değil mi? Kalbinin sesini bastırıp, mantığın çizdiği sınırlarda yürümek. İşte bazı duygular tam da bu yüzden en çok yaşarken değil, saklarken büyüyor.

Birine bir şeyler hissedersin. Belki onun bir gülüşünde kaybolursun, sesini duyunca huzur bulursun ya da sadece onun varlığı bile seni başka bir evrene taşır. Ama yine de susarsın. Çünkü bazen hissettiklerini söylemek, onları yaşamak kadar cesaret ister. Ve herkes o cesarete sahip değildir.

Kimi zaman korkarsın: “Ya o da aynı şeyi hissetmiyorsa?”, “Ya her şey bozulursa?”, “Ya uzaklaşırsa?” Ve bazen de kendince korursun o kişiyi, onun dünyasını, kendi duygularının ağırlığından. Belki de en çok kendini korursun. Çünkü açılmak, kırılma ihtimalini göze almaktır.

Ama şunu unutmamak gerek: Saklanan her duygu, içimizde yankılanan bir şarkı gibidir. Sözleri dışarı çıkmasa da, melodisi içimizde çalar durur. Sessizliğin içinde, belki de en yüksek sesle haykırırız sevdiklerimize… Ve bazen en çok susan, en çok seven olur.

Duygularını gizlemek zayıflık değildir. Bu, bazen olgunluk, bazen zamanın henüz gelmediğini bilmek, bazen de sadece kendi kalbini dinleyip ona göre davranmaktır. Ama şunu da unutma: Kalp çok uzun süre susturulursa, bir gün konuşmayı unutabilir.

O yüzden belki de en doğrusu şudur: Ne zaman kalbin hazırsa ve ne zaman hayat izin verirse, içinde büyüttüğün o duyguyu bir kelimeyle serbest bırak. Belki bir “merhabayla”, belki sadece bir bakışla… Çünkü bazen tek bir an, bütün suskunlukların önüne geçebilir…

Hey Haber/ Hatice ÇELİKEL

Kaynak: Haber Merkezi