Ankara’da açılan yeni tesisle Altay tankının seri üretimine geçildi. Yerli ve milli imkanlarla üretilen tank, Türk mühendisliğinin gurur kaynağı olarak nitelendiriliyor.

Türkiye Savunma Sanayisinde Dev Adım: Altay Tankı Seri Üretimine Başlandı

Ankara, 28 Ekim 2025 – Türkiye’nin savunma sanayii için tarihi bir gün. Başkentte açılan son teknolojiye sahip Altay Tankı Seri Üretim Tesisi, ilk tank teslimat töreniyle birlikte kapılarını araladı. Tören, sadece bir fabrika açılışından çok daha fazlasıydı; Türkiye’nin savunma alanındaki bağımsızlık hedefinin somut bir göstergesiydi adeta. Soğuk Ankara ayazına rağmen, tören alanında hissedilen coşku ve gurur, bu önemli anın herkes için ne kadar değerli olduğunu gözler önüne seriyordu.

Yerli ve Milli Üretim Vurgusu

Törende konuşan yetkililer, tesisin sadece bir üretim bandı olmadığını, aynı zamanda Türkiye’nin mühendislik gücünü, teknolojik yetkinliğini ve stratejik vizyonunu temsil ettiğini vurguladı. “Bu topraklarda yükselen her fabrika, savunma sanayisinde tam bağımsızlığa vurulan bir mühürdür,” sözleri, yerli ve milli üretimin artık bir hedef değil, ülke sanayisinin standardı haline geldiğinin altını çiziyordu. Bir zamanlar dışarıdan almak zorunda kaldığımız sistemleri artık kendimiz üretebiliyoruz, hatta ihraç edebilecek seviyeye geldik.

Altay, Türk Mühendisliğinin Sembolü

Altay Projesi’nin sadece bir tank üretiminden ibaret olmadığını belirten yetkililer, “Altay, savunma sanayimizin kabiliyetlerini şekillendiren bir okul, bir vizyonun temelidir,” dedi. Özel sektör, vakıf şirketleri, mühendisler ve işçilerin el ele vererek Türkiye’nin ilk ana muharebe tankını tasarladığı, test ettiği ve üretime hazır hale getirdiği belirtildi. Bu başarı, Türk mühendisinin eseri olarak nitelendirildi. Tören alanındaki mühendislerin ve işçilerin yüzlerindeki gurur ifadesi, bu sözlerin ne kadar doğru olduğunu kanıtlar nitelikteydi.

Devasa Bir Emek ve Yatırım

Altay tankının üretim sürecinde devasa bir teknik ve insan kaynağının görev yaptığı belirtildi. 800 mühendis, 1250 işçi ve 90 alt yüklenici ile 17,5 milyon mühendislik saati harcandığı ifade edildi. Tankın, 35 bin kilometrelik testlerden ve 3 bin 700 atıştan başarıyla geçtiği bilgisi paylaşıldı. Yeni nesil Altay tanklarının 2 yıl garanti ve 6 yıl lojistik destekle sahada uzun ömürlü bir kullanım sunacağı da vurgulandı. “Her detayı mükemmelliğe adanmış bu mühendislik harikası, 35 bin sayfa tasarım, 16 bin gereksinim, 120 test prosedürü ve 50 bin test adımıyla oluşturuldu,” denildi. Bu rakamlar, projenin ne kadar kapsamlı ve titizlikle yürütüldüğünü açıkça gösteriyor.

Geleceğin Tankları Ankara’da Üretilecek

Tesisteki Zırh Açık Test Alanı, Balistik Koruma Merkezi ve gelişmiş üretim hatlarının Türk savunma sanayisine büyük katkı sağlayacağı belirtildi. “Bu güçlü altyapı sadece bugünün değil, geleceğin tanklarını da şekillendirecek. HAB Bölgesi’nde kurulan bu tesis, dijital dönüşüm odaklı, otonom kontrol ve veri analitiğiyle entegre edilmiş bir ‘gelecek fabrikası’dır,” ifadeleri, tesisin sadece bugünün ihtiyaçlarını karşılamakla kalmayıp, geleceğe yönelik bir yatırım olduğunu gösteriyor. Tesisin, yılda 96 adet Altay tankı üretebileceği belirtiliyor. Bu da, Türkiye’nin tank ihtiyacının önemli bir kısmının yerli üretimle karşılanabileceği anlamına geliyor.

Türkiye, Savunma Sanayiinde Standart Belirleyen Ülke Konumunda

Türkiye’nin savunma sanayisinde artık sadece kendi ihtiyaçlarını karşılayan değil, dünya ile teknoloji geliştiren ve standart belirleyen bir ülke konumuna geldiği vurgulandı. Açılışı yapılan tesisin, sadece bir üretim başarısı değil; stratejik aklın, liderliğin ve azmin somut bir sonucu olduğu ifade edildi. Törenin ardından yapılan kokteylde, davetliler arasında bulunan emekli bir generalin sözleri dikkat çekiciydi: “Bu tesis, sadece bir fabrika değil, aynı zamanda Türkiye’nin geleceğine yapılan bir yatırımdır. Genç mühendislerimizin ve işçilerimizin azmiyle, savunma sanayiinde çok daha büyük başarılara imza atacağımıza inanıyorum.”

Ankara’daki bu önemli gelişme, Türkiye’nin savunma sanayiindeki bağımsızlık hedefi doğrultusunda atılan büyük bir adım olarak tarihe geçti. Törenin ardından, akıllarda tek bir soru kaldı: Türkiye, savunma sanayiinde daha nerelere gelebilir?