Türkiye’de Doğum Oranları Alarm Veriyor: Nüfus Politikaları Tarih mi Oluyor?

Yayınlama: 25.10.2025
A+
A-

Türkiye’de doğum oranları hızla düşüyor. Cumhuriyetin ilk yıllarından günümüze izlenen nüfus politikalarının demografik yapı üzerindeki etkileri tartışılıyor.

Türkiye’de Doğum Oranları Alarm Veriyor: Nüfus Politikaları Tarih mi Oluyor?

Özet: Türkiye’de doğum oranları son yıllarda ciddi bir düşüş gösteriyor. Uzmanlar, Cumhuriyetin ilk dönemlerinden itibaren uygulanan nüfus politikalarının ve sosyoekonomik değişimlerin bu tabloda etkili olduğunu belirtiyor. Acaba gelecekte nasıl bir demografik yapı ile karşı karşıya kalacağız?

Ankara semalarında kara bulutlar değil, demografik kaygılar dolaşıyor. Prof. Dr. Şervan Gökhan’ın Kriter dergisindeki makalesi, hepimizin kulağına çalınması gereken bir alarm zili gibi. Türkiye’nin nüfus yapısı, Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana inişli çıkışlı bir grafik sergiliyor. Peki, bu dalgalanmanın sebebi ne ve gelecekte bizi neler bekliyor?

Cumhuriyet’in İlk Yılları: Nüfusu Artırma Seferberliği

Cumhuriyetin ilk yılları… Savaşlar, salgınlar… Nüfus adeta erimiş. Memleketin yeniden ayağa kalkması için güçlü bir nüfusa ihtiyaç var. Devlet, tüm kurumlarıyla seferber oluyor. Evlilik yaşı düşürülüyor, çok çocuklu ailelere vergi avantajları, ekonomik destekler sağlanıyor. Adeta “Ne kadar çok çocuk, o kadar iyi!” deniyor. 1950’lerden itibaren sanayileşme ve şehirleşme ile birlikte nüfus artışı da hızlanıyor. 1955-60 arası, doğum oranlarının zirveye ulaştığı yıllar oluyor.

O dönemde, tarlalarda çalışan, köyde yaşayan aileler için çocuk, bir iş gücü demekti. Ne kadar çok çocuk, o kadar çok yardım eli. Ama zaman değişiyor, şehirler büyüyor, hayat pahalılaşıyor. Artan nüfusun istihdam ve ekonomi üzerindeki etkileri tartışılmaya başlanıyor.

1960 Darbesi: Nüfus Planlamasına Dönüş

1960 darbesi… Siyasi arenada olduğu kadar nüfus politikalarında da bir kırılma noktası. Yeni yönetim, nüfus artışının kalkınmayı olumsuz etkilediğini düşünüyor. Planlı nüfus azaltma politikaları devreye giriyor. 1965’te 557 sayılı Nüfus Planlaması Yasası yürürlüğe giriyor. Nüfus Planlaması Genel Müdürlüğü kuruluyor. Prof. Dr. Nusret Fişek’in öncülüğünde doğum kontrol yöntemleri yaygınlaştırılıyor, halk bilinçlendiriliyor.

Hatırlıyorum, o yıllarda televizyonlarda, radyolarda sürekli aile planlamasıyla ilgili programlar yayınlanırdı. Sağlık ocakları, doğum kontrol yöntemleri hakkında ücretsiz danışmanlık verirdi. Devlet, adeta “İki çocuk yeter!” diyordu.

1980 Sonrası: Nüfus Kontrolü Politikalarının Güçlenmesi

1980 sonrası dönemde nüfus kontrolü politikaları daha da güçleniyor. Uluslararası desteklerle bu politikalar sistematik hale getiriliyor. 1983’te 2827 sayılı Nüfus Planlaması Kanunu çıkarılıyor. Kürtaj belirli koşullar altında yasal hale geliyor, doğum kontrol araçlarının dağıtımı kolaylaştırılıyor, kadınların bilinçli karar vermesi teşvik ediliyor. Dönemin Cumhurbaşkanı Kenan Evren’in nüfus artışının kontrol altına alınması gerektiği yönündeki açıklamaları, uygulamaların yaygınlaşmasına katkı sağlıyor.

O dönemde, birçok kadın doğum kontrol yöntemlerini kullanmaya başladı. Eğitim seviyesi yükseldikçe, kadınların iş hayatına katılımı arttıkça, çocuk sahibi olma kararı daha bilinçli bir şekilde verilmeye başlandı.

Doğurganlıkta Hızlı Düşüş: Günümüzdeki Durum

1980 ve 1990’larda şehirleşme, kadınların eğitim ve iş yaşamına katılımı, çekirdek aile modelinin yaygınlaşması ile doğum oranları hızla azalıyor. 1950’de kadın başına yaklaşık 7 doğum gerçekleşirken, 1980’de bu oran 4,5’un altına, 1990’da ise 3 seviyelerine geriliyor. 2000’lerde ise toplam doğurganlık hızı 2,5’in altına iniyor ve nüfus artış hızı yavaşlıyor.

Şimdi, sokakta yürürken etrafıma bakıyorum. Eskiden her ailenin en az 3-4 çocuğu olurdu. Şimdi ise tek çocuklu aileler çoğunlukta. Parklarda, oyun alanlarında çocuk sesleri azalıyor gibi geliyor bana.

AK Parti Dönemi: Doğum Oranlarını Artırma Çabaları

AK Parti iktidarı döneminde ise doğum oranlarını artırmak amacıyla “en az 3 çocuk” söylemleri, çocuk yardımları ve bazı politikalar devreye giriyor. Ancak geçmiş dönemde uygulanan yoğun nüfus planlaması, Türkiye’nin demografik yapısını köklü şekilde değiştirmiş durumda.

Hükümetin teşviklerine rağmen, doğum oranlarındaki düşüş durdurulamıyor. Belki de bu düşüşün sebebi, sadece ekonomik değil, aynı zamanda kültürel ve sosyal değişimler. Gençler, evlenmekte ve çocuk sahibi olmakta eskisi kadar istekli değiller.

Uzmanlar Ne Diyor?

Uzmanlar, doğurganlık oranındaki düşüşün 2000’den önceki politikalar, sosyoekonomik dönüşümler, şehirleşme ve uzun vadeli modernleşme sürecinin bir sonucu olduğunu belirtiyor. Konunun tek bir siyasi perspektifle ele alınmaması, tarihsel sürecin göz önünde bulundurulması gerektiği vurgulanıyor.

Peki, bu düşüş nereye kadar devam edecek? Türkiye, gelecekte nasıl bir demografik yapıya sahip olacak? Bu soruların cevabını şimdiden kestirmek zor. Ancak görünen o ki, nüfus politikaları konusunda daha kapsamlı ve uzun vadeli stratejiler geliştirmek gerekiyor. Yoksa, gelecekte yaşlı bir nüfusla karşı karşıya kalabiliriz.

Unutmayalım ki, nüfus sadece bir sayıdan ibaret değil. O, bir ülkenin geleceği, kültürü, ekonomisi ve sosyal yapısı demek. Bu nedenle, nüfus politikalarını tartışırken, sadece bugünü değil, yarınları da düşünmek zorundayız.

REKLAM VERMEK İÇİN ARAYIN
0532 659 8130