Prof. Avşar’dan Muhalefete Sert Eleştiri: “Darbe Söylemi Yersiz ve Anlamsız”

Yayınlama: 20.10.2025
A+
A-

Prof. Dr. Zakir Avşar, muhalefetin yolsuzluk operasyonlarına karşı geliştirdiği söylemleri eleştirerek, “darbe” iddialarının yersiz olduğunu savundu. Avşar, Türkiye’nin demokratikleşme sürecinde önemli adımlar attığını ve yargının bağımsızlığının her zamankinden daha güçlü olduğunu vurguladı.

Prof. Avşar’dan Muhalefete Sert Eleştiri: “Darbe Söylemi Yersiz ve Anlamsız”

Ankara – Prof. Dr. Zakir Avşar, “Hafıza Tazeleme Rehberi” başlıklı dikkat çeken yazısında, Türkiye’deki siyasi tartışmalara ışık tuttu. Özellikle muhalefetin son dönemde dile getirdiği “yargısal darbe” ve “otoriterleşme” iddialarına sert yanıt veren Avşar, bu söylemlerin yersiz ve anlamsız olduğunu savundu.

Türkiye’nin Demokratikleşme Süreci

Avşar, yazısında Türkiye’nin demokratikleşme sürecini sadece seçim sandığına indirgemenin yanlış olduğunu vurguladı. “Türkiye, kamu hizmetlerinin yaygınlaştırılması, sosyal devletin kurumsallaşması ve milli iradenin kurucu aktör haline gelmesiyle bu süreci genişleten ender ülkelerden biridir,” diyen Avşar, bu kazanımların görmezden gelinmemesi gerektiğini belirtti.

Peki, bu kazanımlar nasıl elde edildi? Avşar’a göre, Türkiye, tek partili dönemden çok partili sisteme, darbe dönemlerinden sivil siyasetin yükselişine, vesayetçi yapılardan reformcu anayasa süreçlerine kadar birçok zorluğun üstesinden gelerek olgunlaştı. Bu süreçte, AK Parti öncülüğünde gerçekleştirilen yargı reformları, kamu yönetimi reformları, şeffaflık yasaları ve bilgi edinme hakkı gibi adımlar, Türkiye’yi “otoriterleşme”den ziyade “hesap verebilirlik” zeminine taşıdı.

Muhalefetin Yolsuzluk Operasyonlarına Yaklaşımı

Avşar, muhalefetin kendi mensuplarının karıştığı yolsuzluk operasyonlarına karşı geliştirdiği yaklaşımların dikkatle değerlendirilmesi gerektiğini ifade etti. Özellikle CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in “yargı kararlarını tanımayacakları, ne olursa olsun kararlara uymayacakları” şeklindeki açıklamalarını eleştiren Avşar, bu tür söylemlerin hukukun üstünlüğü ilkesine zarar verdiğini savundu.

Dahası, Avşar, soruşturmayı yürüten başsavcıyı doğrudan hedef almanın, hakkında iftira ve isnatta bulunmanın, güvenliğini tehdit anlamına gelecek bilgileri kamuoyuyla paylaşma çabasının kabul edilemez olduğunu vurguladı. “CHP, yolsuzluk operasyonlarından kendisini sıyırmanın en kolay yolu olan hukukun üstünlüğü prensibine saygı yerine; hukuku değersizleştirme ve yolsuzluk ve yozlaştırmayı meşrulaştırma ve demokrasinin olmazsa olmazı konuları sulandırma, bulandırma girişimleri ile pekiştirmektedir,” dedi.

“Yolsuzlukla Mücadele Darbe Değildir”

Avşar, yolsuzlukla mücadele için hukuksal süreçlerin işlemesini “darbe”, “cunta” veya “otoriterleşme”, “diktatörlük” gibi sözcüklerle itham etmenin, sadece siyasi meşruiyeti değil, aynı zamanda devletin demokratik reflekslerini de hedef aldığını belirtti. “Oysa mesele gayet açıktır, Türkiye, darbeci, cuntacı, müdahaleci tüm refleksleri yenmiş, sandığın ve milletin iradesinin üstünlüğünü tesis etmiş, hesap verebilir bir devleti ve sağlıklı işleyen bir demokrasiyi işlevsel kılmış bir ülkedir,” diye ekledi.

Demokratik devletlerde yolsuzlukla ve yozlaşmayla mücadelenin halkın devlete olan güveninin temel taşı olduğunu vurgulayan Avşar, bu mücadelenin yargının bağımsız ve tarafsız biçimde işlemesini, kamusal güç ve imkân kullananların hesap verebilmesini, kamusal kaynakların denetlenmesini ve kamu vicdanının rahatlatılmasını amaçladığını söyledi. İstanbul Büyükşehir Belediyesi başta olmak üzere bazı CHP’li belediyelerde yürütülen operasyonların da bu çerçevede, hukukun çizdiği sınırlarda ve delillere dayalı olarak yürütüldüğünü belirtti.

Seçimle Gelmek Dokunulmazlık Anlamına Gelmez

Muhalefetin sıklıkla tekrarladığı “seçimle geldik, bize dokunamazsınız” anlayışının demokratik sistemin doğasına aykırı olduğunu savunan Avşar, sandığın yöneticilere meşruiyet sağladığını; fakat bu meşruiyetin sınırsız bir dokunulmazlık anlamına gelmediğini vurguladı. “Seçimle gelen yöneticiler de hukukun, etik kuralların ve kamunun denetimine tabidir,” diyen Avşar, bir belediye başkanının halkın oyuyla seçilmiş olsa da kamu kaynaklarını şahsi ikbali veya siyasi çıkarları için kullandığında, artık yalnızca bir yerel yönetici değil; hukuk karşısında sorumlu ve hesap vermesi gereken bir kamu görevlisi olduğunu belirtti.

Avşar’ın bu açıklamaları, Türkiye’deki siyasi tartışmaların ve kutuplaşmanın arttığı bir dönemde, önemli bir hatırlatma niteliği taşıyor. Seçimle gelmenin, hukukun üstünde olmak anlamına gelmediği, yolsuzluk iddialarının titizlikle soruşturulması gerektiği ve demokrasinin temel ilkelerinden ödün verilmemesi gerektiği vurgusu, kamuoyunda geniş yankı uyandıracağa benziyor.

REKLAM VERMEK İÇİN ARAYIN
0532 659 8130