İsrail ordusu, Gazze Şeridi’ne yönelik operasyonlarını yoğunlaştırarak kentin içine doğru ilerliyor. Artan saldırılar uluslararası kamuoyunda endişeye yol açarken, diplomatik çözüm çabaları da hız kazanmış durumda.
Gazze’den gelen haberler hiç iç açıcı değil. İsrail ordusunun, uzun süredir devam eden çatışmaları daha da alevlendirerek Gazze Şeridi’ne yönelik operasyonlarını bir üst seviyeye taşıdığı bildiriliyor. Sahadaki kaynaklardan edinilen bilgilere göre, İsrail tankları kentin bazı bölgelerine giriş yapmış durumda. Bu durum, zaten zor koşullarda yaşam mücadelesi veren Gazze halkı için yeni bir kabusun başlangıcı anlamına geliyor.
Gazze’deki bu son gelişmeler, uluslararası arenada da yankı buldu. Birleşmiş Milletler başta olmak üzere birçok ülke ve kuruluş, İsrail’e itidal çağrısında bulunurken, sivillerin korunması gerektiğinin altını çiziyor. Özellikle hastaneler, okullar ve ibadethaneler gibi sivil yerleşim yerlerinin hedef alınmaması konusunda uyarılar yapılıyor. ABD Dışişleri Bakanı’nın, taraflar arasında bir anlaşmaya varılması için “çok kısa bir zaman dilimi” kaldığı yönündeki açıklaması, durumun vahametini gözler önüne seriyor.
Peki, bu “çok kısa zaman dilimi” ne anlama geliyor? Diplomatik kaynaklar, Mısır ve Katar’ın arabuluculuğunda yürütülen görüşmelerin kritik bir aşamada olduğunu belirtiyor. Ancak, tarafların taleplerindeki derin farklılıklar, bir uzlaşmaya varılmasını zorlaştırıyor. İsrail, Gazze’deki militan grupların roket saldırılarını tamamen durdurmasını ve elindeki esirleri serbest bırakmasını isterken, Filistin tarafı ise İsrail’in Gazze’ye yönelik ablukasını kaldırmasını ve tutuklu Filistinlileri serbest bırakmasını talep ediyor.
Gazze’de yaşayanlar için durum her geçen gün daha da kötüleşiyor. Elektrik, su ve temel gıda maddelerine erişimdeki sıkıntılar had safhaya ulaşmış durumda. Hastaneler, yaralılarla dolup taşarken, ilaç ve tıbbi malzeme eksikliği nedeniyle birçok hasta tedavi edilemiyor. Birleşmiş Milletler verilerine göre, Gazze’de yaklaşık 2 milyon insan yaşıyor ve bunların büyük çoğunluğu insani yardıma muhtaç durumda.
Sokaklarda dolaşırken insanların yüzlerindeki çaresizliği görmek mümkün. “Nereye gideceğiz, ne yapacağız?” soruları yankılanıyor her yerde. Bir yandan bombardıman sesleri, diğer yandan açlık ve susuzluk… Gazze halkı, kelimenin tam anlamıyla bir hayatta kalma mücadelesi veriyor.
İsrail cephesinden ise tansiyonu yükselten açıklamalar gelmeye devam ediyor. İsrailli bir yetkilinin sosyal medyada paylaştığı “Gazze yanıyor, demir yumrukla saldırıyoruz” şeklindeki ifadeler, uluslararası kamuoyunda büyük tepkiyle karşılandı. Bu tür söylemlerin, zaten kırılgan olan barış umutlarını daha da zedelediği belirtiliyor.
“Demir yumruk” ifadesi, İsrail’in Gazze’ye yönelik askeri operasyonlarının yoğunluğunu ve şiddetini vurgulamak için kullanılıyor. Bu, daha fazla hava saldırısı, daha fazla tank harekâtı ve daha fazla sivil kaybı anlamına gelebilir. Uzmanlar, İsrail’in Gazze’yi tamamen ele geçirme gibi bir hedefi olup olmadığını tartışıyor. Bazılarına göre, İsrail’in amacı, Gazze’deki militan grupların askeri kapasitesini yok etmek ve roket saldırılarını engellemek. Diğerleri ise İsrail’in, Gazze’yi uzun vadede kontrol altında tutmak istediğini düşünüyor.
Tüm bu olumsuz gelişmelere rağmen, diplomasi umudu tamamen tükenmiş değil. Mısır ve Katar’ın arabuluculuğunda yürütülen görüşmelerin yanı sıra, Birleşmiş Milletler ve diğer uluslararası aktörler de devreye girmiş durumda. Amaç, tarafları bir araya getirerek kalıcı bir ateşkes sağlamak ve Gazze’deki insani krizi hafifletmek. Ancak, bu hedefe ulaşmak hiç de kolay olmayacak gibi görünüyor. Tarafların arasındaki güvensizlik ve düşmanlık o kadar derin ki, bir uzlaşmaya varmak için büyük bir siyasi iradeye ihtiyaç var.
Peki, Türkiye bu süreçte nasıl bir rol oynayabilir? Türkiye, Filistin davasına verdiği destekle bilinen bir ülke olarak, bölgedeki gerginliğin azaltılması ve barışın sağlanması için aktif bir şekilde çaba gösterebilir. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, taraflarla yaptığı telefon görüşmeleri ve diplomatik girişimler, bu yönde atılan önemli adımlar olarak değerlendirilebilir. Türkiye’nin, uluslararası toplumla işbirliği yaparak Gazze’ye insani yardım ulaştırması ve bölgedeki istikrarın sağlanmasına katkıda bulunması büyük önem taşıyor.
Sonuç olarak, Gazze’deki durum son derece kritik ve belirsizliğini koruyor. İsrail’in askeri operasyonları, sivillerin yaşamını tehdit ederken, diplomatik çözüm çabaları da henüz bir sonuç vermedi. Uluslararası toplumun, bu krize daha fazla duyarlılık göstermesi ve barışın sağlanması için daha etkin adımlar atması gerekiyor. Aksi takdirde, Gazze’de yaşanan insanlık dramı daha da derinleşebilir.