Kodlanan Hayatlarla İnsanlığın Değerleri Biririliyor!

Yayınlama: 20.07.2025
A+
A-

Londra’nın Karanlık Laboratuvarlarında İnsanlığın Sonu Mu Hazırlıyor?

Londra, her zaman yeniliklerin ve geleceğin şehri olmuştur. Ancak son dönemde bu şehirde yükselen bazı projeler var ki, geleceği değil, insanlığın sonunu fısıldıyor. Tüyler ürpertici bir hızla gelişen bu teknolojiler, yalnızca bilim kurgu filmlerinde görmeye alışık olduğumuz senaryoları gerçeğe dönüştürüyor: yapay rahimler, sentetik sperm ve yumurtalar… Ve tüm bunların arkasındaki itici güç, yapay zeka.

Londra’nın teknoloji laboratuvarlarında milyonlarca dolarlık yatırımlarla desteklenen projeler, “üreme özgürlüğü” adı altında aslında insanlığın en temel direklerini sarsıyor. Kadın bedeninin biyolojik rolünü tamamen ortadan kaldırmayı hedefleyen yapay rahimler, sperm ve yapay kadın yumurtalarıyla birleştiğinde, gelecekte çocuk sahibi olmak için bir erkeğe ya da kadına ihtiyaç kalmayacak. Peki, bu gerçekten “özgürlük” mü, yoksa insan doğasının bir yıkımı mı?
Bu teknolojik “ilerlemeler” sadece biyolojik bir dönüşüm getirmekle kalmıyor, aynı zamanda toplumsal yapımızı da derinden etkiliyor. Geleneksel aile yapısı, evlilik kurumu ve en önemlisi kadının toplumdaki eşsiz değeri, bu gelişmelerle birlikte adeta buharlaşıyor. Kadın, annelik rolünden soyutlandıkça, “üretken bir birey” olmanın ötesinde bir varlık olarak görülmeme tehlikesiyle karşı karşıya. Evlilikler anlamsızlaşıyor, aileler çözülüyor ve geriye cinsiyetsiz, duygusal bağlardan arınmış bir toplum ideali kalıyor.

Yapay zeka ise tüm bu sürecin beyni gibi çalışıyor. Algoritmalar, en uygun genetik kombinasyonları belirleyecek, “mükemmel” bireyleri yaratma hayaliyle insanlığı yapay bir evrime sürükleyecek. Kontrolün tamamen makineye geçtiği bir dünyada, insan olmanın anlamı ne olacak? Sevgi, şefkat, aile bağları gibi bizi insan yapan değerler, algoritmaların soğuk mantığı karşısında ne kadar dayanıklı kalacak?

Londra’nın bu parlayan laboratuvarlarında yükselen projeler, bir yandan “ilerleme” naraları atarken, bir yandan da insanlığın ruhunu çalıyor. Bu gidişata dur demek için geç olmadan, bu “yeniliklerin” aslında bizi nereye sürüklediğini sorgulamalıyız. Aksi takdirde, gelecekte sadece laboratuvar tüplerinden çıkan, robotların yönettiği bir insanlık manzarasıyla karşılaşabiliriz. Ve o zaman, pişmanlık için çok geç olacak.

 

Tülay Ataman

REKLAM VERMEK İÇİN ARAYIN
0532 659 8130