KKTC’de Güngör Düzenli Katı Atık Depolama Tesisi’nde çıkan yangın, bölge halkını zehirli duman altında bıraktı. Uzmanlar, vahşi depolama uygulamalarının halk sağlığını tehdit ettiğini vurguluyor.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde (KKTC) yaz sıcaklarının kendini iyice hissettirdiği şu günlerde, Güngör Düzenli Katı Atık Depolama Tesisi’nden yükselen dumanlar, bölge halkının ciğerlerini yakıyor. Yine bir yangın, yine aynı endişe… Bu defa, dumanların ardında sadece küller değil, bir de ihmaller zinciri yatıyor gibi.
Güngör çöplüğü, adeta bir saatli bomba gibi. Yıllardır süregelen vahşi depolama uygulamaları, tesisin sürekli yangın tehlikesiyle karşı karşıya kalmasına neden oluyor. Bu yangınlar, sadece çevreyi değil, bölgede yaşayan binlerce insanın sağlığını da doğrudan etkiliyor. Dumanın kokusunu alan herkes, penceresini kapatmak zorunda kalıyor. Peki, bu durum ne kadar daha böyle devam edecek?
Yangının neden çıktığı henüz net olarak bilinmiyor. Ancak, uzmanlar, aşırı sıcaklar ve metan gazı birikiminin bu tür olaylar için zemin hazırladığına dikkat çekiyor. Çöplerin ayrıştırılmadan, kontrolsüz bir şekilde depolanması, bu riski katbekat artırıyor. Yani, yangın bir kaza değil, adeta davetiye çıkarılan bir felaket.
Bölge halkı isyanda. “Yeter artık!” sesleri yükseliyor. Her yaz aynı kabusu yaşamak, soludukları havadan zehir solumak istemiyorlar. Sosyal medyada örgütlenen vatandaşlar, yetkililere çağrıda bulunarak, kalıcı çözümler üretilmesini talep ediyor. Peki, bu feryatlar duyulacak mı?
Yangın sonucu ortaya çıkan zehirli gazlar, başta solunum yolu hastalıkları olmak üzere, birçok sağlık sorununa davetiye çıkarıyor. Özellikle çocuklar, yaşlılar ve kronik rahatsızlığı olanlar, bu durumdan daha fazla etkileniyor. Öksürük, nefes darlığı, gözlerde yanma gibi şikayetler, bölge sakinlerinin günlük yaşamının bir parçası haline gelmiş durumda.
Bir anne, yaşadığı endişeyi şöyle dile getiriyor: “Çocuğum astım hastası. Her yangında, nefesi kesiliyor, morarıyor. Ne yapacağımızı şaşırdık. Evden çıkamıyoruz, pencereleri açamıyoruz. Bu nasıl bir hayat?” Bu feryat, aslında bölgedeki birçok ailenin ortak duygularını yansıtıyor.
Uzmanlar, bu tür yangınların uzun vadeli sağlık etkilerine de dikkat çekiyor. Zehirli gazlara maruz kalmanın, kanser riskini artırabileceği, bağışıklık sistemini zayıflatabileceği ve sinir sistemi üzerinde olumsuz etkiler yaratabileceği belirtiliyor. Yani, Güngör’deki yangın sadece anlık bir sorun değil, geleceğe yönelik ciddi bir tehdit oluşturuyor.
KKTC’de atık yönetimi, uzun yıllardır çözülemeyen kronik bir sorun. Gerekli altyapı yatırımlarının yapılmaması, ayrıştırma tesislerinin yetersizliği, bilinçsiz tüketim alışkanlıkları gibi birçok faktör, bu sorunun derinleşmesine neden oluyor. Güngör çöplüğü, bu sorunların adeta bir aynası gibi.
Peki, çözüm ne? Uzmanlar, öncelikle atıkların kaynağında ayrıştırılması gerektiğini vurguluyor. Geri dönüşüm oranlarının artırılması, kompostlama gibi alternatif yöntemlerin kullanılması, vahşi depolama alanlarının azaltılması gerekiyor. Ayrıca, atık yönetimi konusunda halkın bilinçlendirilmesi, tüketim alışkanlıklarının değiştirilmesi de büyük önem taşıyor.
Yetkililer ne diyor? Çevre Dairesi yetkilileri, yangının kontrol altına alınması için çalışmaların sürdüğünü, atık yönetimi konusunda yeni projelerin hayata geçirileceğini belirtiyor. Ancak, bölge halkı, bu tür açıklamaları artık yeterli bulmuyor. Somut adımlar görmek, kalıcı çözümler üretilmesini istiyorlar.
Güngör çöplüğündeki yangın, sadece bir çevre sorunu değil, aynı zamanda bir insanlık sorunudur. Gelecek nesillere yaşanabilir bir dünya bırakmak istiyorsak, bu soruna acil çözüm bulmak zorundayız. Atık yönetimi konusunda radikal adımlar atmak, çevreyi ve halk sağlığını korumak, hepimizin sorumluluğundadır.
Unutmayalım ki, soluduğumuz hava, içtiğimiz su, yediğimiz toprak, hepimizin ortak mirasıdır. Bu mirası korumak, gelecek nesillere sağlıklı bir şekilde devretmek, hepimizin görevidir. Aksi takdirde, Güngör çöplüğündeki dumanlar, sadece ciğerlerimizi değil, umutlarımızı da karartmaya devam edecektir.