Arılar Alarm Veriyor: İklim Krizi Bal Üretimini Tehdit Ediyor

Yayınlama: 10.07.2025
A+
A-

Hacettepe Üniversitesi’nden Prof. Dr. Aslı Özkırım, iklim değişikliğinin arı sağlığı üzerindeki olumsuz etkilerine dikkat çekerek, mevsimsel dengesizliklerin arıların yaşamını zorlaştırdığını ve bal üretiminde düşüş yaşanabileceğini belirtti. Türkiye’deki arı varlığının yarısından fazlasının bu kış kaybedildiği tahmin ediliyor.

İklim Değişikliği Arı Ölümlerini Tetikliyor

Ankara – Baharın müjdecisi arılar, bu kez alarm veriyor. Hacettepe Üniversitesi Biyoloji Bölümü Öğretim Üyesi ve Arı ve Arı Ürünleri Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Aslı Özkırım, iklim değişikliğinin arılar üzerindeki yıkıcı etkilerini gözler önüne serdi. Özkırım’a göre, mevsimlerin şaşması, arıların yaşam döngüsünü alt üst ediyor ve bu durum, sofralarımızdaki bal miktarını da tehlikeye atıyor.

Buzul Çağını Aştılar, Ama İnsan Eliyle Gelen Değişime Direnemiyorlar

Prof. Dr. Özkırım, arıların aslında çok dayanıklı canlılar olduğunu vurgulayarak, “Arılar, biz olmadan da doğada varlıklarını sürdürebilirler. Hatta buzul çağını bile atlatmışlar. Ama sorun, insan faaliyetlerinin arıların uyum kapasitesini kısıtlaması” diyor. Yani, doğanın dengesini bozan bizler, arıların hayatta kalma mücadelesini de zorlaştırıyoruz.

Sera Gazları, Kirlilik ve Hatalı Uygulamalar…

Peki, arıları bu kadar zorlayan ne? Prof. Dr. Özkırım, bu sorunun cevabını şöyle açıklıyor: “Sera gazları, çevre kirliliği, pestisitler ve hatalı arıcılık uygulamaları gibi birçok etken, arıların iklim değişikliğine uyum sağlamasını engelliyor.” Özellikle pestisitler, arıların sinir sistemine zarar vererek yön bulma yeteneklerini bozuyor ve kovanlarına geri dönmelerini zorlaştırıyor. Hatalı arıcılık uygulamaları ise, arıların doğal yaşam alanlarını daraltarak onları strese sokuyor.

Bu Yıl Durum Daha da Vahim

Prof. Dr. Özkırım, bu yılki mevsimsel dengesizliklerin etkisinin özellikle ağır olduğunu belirtiyor. “Arılar, baharın geldiğini zannederek üremeye ve polen toplamaya başladı. Ancak ani dolu ve don olayları nedeniyle büyük kayıplar yaşandı. Meyve ağaçlarından nektar ve polen alma şansı da bu sebeple kayboldu” diye konuşuyor. Bir düşünün, arılar kış uykusundan uyanıyor, bahar geldi sanıyor ve yavrularını beslemek için polen aramaya çıkıyorlar. Ama birden hava bozuyor, dolu ve don her yeri kaplıyor. Arılar hem kendileri telef oluyor, hem de yavrularını aç bırakıyor.

Arı Varlığımızın Yarısı Yok Oldu

Yapılan çalışmalar, Türkiye’deki arı varlığının yüzde 50’den fazlasının bu kış sonunda kaybedildiğini gösteriyor. Bu, sadece bal üretimini değil, tüm ekosistemi tehdit eden bir durum. Prof. Dr. Özkırım, bu durumun sonuçlarını şöyle özetliyor: “Bu yıl bal ve diğer arı ürünlerinin daha az bulunacağını ve kıymetinin artacağını söyleyebiliriz.” Yani, sofralarımızdaki balın azalmasının yanı sıra, arıların tozlaşma yoluyla sağladığı tarımsal üretim de düşebilir. Bu da meyve, sebze ve diğer birçok ürünün fiyatının artmasına neden olabilir.

Sıcak Değil, Ani Değişimler Öldürüyor

Arıların iklime kolay uyum sağlayabilen canlılar olduğunu ancak ani sıcaklık değişimlerinin onları olumsuz etkilediğini dile getiren Özkırım, “Arılar için sürekli sıcak ya da sürekli soğuk problem değil. Sorun, ani değişimler. İklim değişikliği bu ani değişimleri artırıyor ve arılar buna alışkın değil” şeklinde konuşuyor. Düşünün ki, siz de sabah tişörtle çıktığınız evden, öğleden sonra mont giymek zorunda kalıyorsunuz. Bu durum, sadece bizi değil, arıları da hasta ediyor ve ölümlerine yol açıyor.

Türkiye Arı Varlığında Dünya İkincisi

Türkiye’nin arı varlığı açısından dünyada ikinci sırada yer aldığını hatırlatan Özkırım, insanlığın kimyasallardan uzak durarak doğal yaşama yönelmesi gerektiğinin altını çiziyor. “Arılar sadece bal üretimi için değil, ekosistem ve tarım için de hayati öneme sahip. Bal yemeden yaşayabiliriz ama arılar olmazsa birçok meyve, sebze, süt ve et ürününden de mahrum kalırız. Arı, doğanın merkezinde yer alıyor” diyor. Yani, arıları korumak, aslında kendi geleceğimizi korumak anlamına geliyor.

Ne Yapmalı?

Peki, bu gidişatı durdurmak için neler yapabiliriz? Prof. Dr. Özkırım’ın önerileri şöyle:

  • Kimyasal kullanımını azaltmak: Tarımda ve bahçelerimizde kullandığımız pestisitler, arıların en büyük düşmanlarından biri. Organik tarıma yönelerek ve kimyasal kullanımını azaltarak arıları koruyabiliriz.
  • Doğal yaşam alanlarını korumak: Arıların beslenebileceği çiçekli bitki örtüsünü korumak ve artırmak, onların hayatta kalması için çok önemli. Balkonlarımızda ve bahçelerimizde arıların sevdiği çiçekleri yetiştirebiliriz.
  • Bilinçli arıcılık yapmak: Arıcılıkla uğraşanların, arıların sağlığını koruyacak ve doğal dengelerini bozmayacak yöntemler kullanması gerekiyor.
  • İklim değişikliğiyle mücadele etmek: İklim değişikliğinin etkilerini azaltmak için enerji tüketimimizi azaltmak, geri dönüşüme önem vermek ve daha sürdürülebilir bir yaşam tarzı benimsemek gerekiyor.

Unutmayalım, arılar sadece bal üretmiyor, aynı zamanda doğanın dengesini de sağlıyor. Onları korumak, geleceğimizi korumak demek. Sofralarımızdaki balın tadını çıkarmak istiyorsak, arılara sahip çıkalım.

REKLAM VERMEK İÇİN ARAYIN
0532 659 8130