Türk-İş 4. Bölge Başkanı Edip Gülnar, Adana’da AK Parti İl Başkanlığı önünde yaptığı basın açıklamasında, kamu işçilerinin geçim sıkıntısına dikkat çekerek, hükümetin toplu iş sözleşmesi tekliflerini yetersiz bulduğunu ve grev uyarısında bulundu. İşçiler, insanca yaşayacak bir ücret ve vergide adalet talep ediyor.
Adana’da sıcak bir Temmuz sabahı… Ama hava sadece mevsimden değil, işçilerin öfkesinden de ısınıyor. Türk-İş 4. Bölge Başkanı Edip Gülnar’ın sesi yankılanıyor: “Yoksulluğa tahammülümüz kalmadı! Emeğimizin karşılığını istiyoruz!” AK Parti İl Başkanlığı önünde toplanan kalabalık, taleplerini haykırarak bu sese destek veriyor. Gözlerindeki umutsuzluk ve kararlılık birbirine karışmış durumda.
Türk-İş’e bağlı sendikaların başkanları, yöneticileri ve çok sayıda kamu işçisi, erken saatlerde İl Başkanlığı önünde toplandı. Amaçları netti: Ankara’ya seslerini duyurmak. Toplu İş Sözleşmesi görüşmelerinde gelinen noktadan memnun olmayan işçiler, “Artık yeter!” dedi. Bölge Başkanı Edip Gülnar, yaptığı açıklamada, 2025 yılı Toplu İş Sözleşmesi sürecinde kamu işçilerinin insanca yaşam taleplerini dile getirmek için bu eylemi gerçekleştirdiklerini belirtti. Geçtiğimiz hafta işyerleri önünde bildiri okumaları yapmışlardı, bu hafta ise şehir meydanlarında kitlesel basın açıklamalarıyla seslerini yükseltiyorlar.
Gülnar, “Bugün Türkiye’nin dört bir yanında AK Parti İl Binalarının önündeyiz. Çünkü artık sabrımız kalmadı. Çünkü artık yoksulluğa, adaletsizliğe, duyarsızlığa tahammülümüz kalmadı” dedi. Sanki her bir kelime, oradaki işçilerin yüreğinden kopup geliyordu. Yüzlerindeki çizgiler, yılların yorgunluğunu ve geçim sıkıntısını gözler önüne seriyordu.
Edip Gülnar’ın sözleri adeta bir feryattı: “Geçim derdi bu kadar büyümüşken, bizlere sunulan sözde zam teklifleriyle alay ediliyor. TÜİK’in rakamlarıyla, halkın gerçeği gizleniyor. Az kazanandan çok vergi alınıyor. Hayat pahalılığı karşısında maaşlarımız buharlaşıyor.” İşçiler de başlarını sallayarak onu onaylıyordu. Birçoğu, kredi kartı borçlarıyla, eksik beslenmeyle ayakta kalmaya çalıştıklarını dile getirdi. Artık bu durumun sürdürülebilir olmadığını, bıçağın kemiğe dayandığını söylüyorlardı.
Peki, işçiler tam olarak ne istiyor? Gülnar, taleplerini sıraladı:
Gülnar’ın konuşması, sadece bir sendika başkanının açıklaması değil, aynı zamanda bir vicdan çağrısıydı. “Bugün buradayız, çünkü başka çaremiz kalmadı. Çünkü duymayan kulaklara, görmeyen gözlere artık ses yükseltme zamanı geldi. Sadaka değil, hakkımızı. İkram değil, emeğimizin karşılığını istiyoruz. Sefalet değil, onurlu yaşam istiyoruz.”
Kalabalıktan yükselen sloganlar, bu taleplerin ne kadar yakıcı olduğunu gösteriyordu: “İşçiyiz, emekçiyiz, haklıyız, kazanacağız!”, “Direne direne kazanacağız!”
Türk-İş’in iyi niyetle yaklaştığını, ancak yetkililerin kendilerini duymadığını belirten Gülnar, sözlerini şöyle tamamladı: “600 bin kamu işçisini yok sayarak, gülünç duruma düşecek rakamlar vererek adeta bizlerle dalga geçtiniz. Sizler böyle davrandığınızdan dolayı da bizlere eylemlerden ve sonrasında grev yapmaktan başka çare bırakmadınız. Bu tavırlarınız devam ederse hiç istemeyerek de olsa greve kadar gidilecek haberiniz olsun…” Bu sözler, Adana’da yankılanan bir uyarı niteliğindeydi. İşçiler, haklarını almak için her yolu denemeye kararlı olduklarını gösteriyordu.
Adana’daki bu eylem, Türkiye genelindeki kamu işçilerinin yaşadığı sıkıntıların ve taleplerin bir yansıması olarak tarihe geçti. Gözler şimdi Ankara’da… Hükümetin bu sese kulak verip vermeyeceği, önümüzdeki günlerde belli olacak.