Tarihin denizle buluştuğu, efsanelerin taşlara kazındığı bir yer: Demre. Bir zamanlar Likya’nın önemli şehirlerinden biri olan Myra, su altındaki kalıntıları, Aziz Nikolaos’un izleri, Myra antik kenti, Likya Uygarlıkları Müzesi ile günümüzde de geçmişin izlerini sürdürmekte. Kaleköy’ün eşsiz kıyıları tarihle doğanın kucaklaştığı bir konum olarak karşımıza çıkarken, Demre’yi sadece bir arkeolojik durak değil, aynı zamanda inanç ve kültürün kesiştiği bir merkez haline de getiriyor…
Antalya’nın tarihi ve doğal zenginlikleriyle öne çıkan ilçesi Demre, antik çağlardaki adıyla Myra, geçmişi M.Ö. 4. yüzyıla kadar uzanan köklü bir yerleşim olarak karşımıza çıkmaktadır. Zaman içinde pek çok medeniyete ev sahipliği yapan ilçe, özellikle Roma döneminde altın çağını yaşamış, Bizans dönemindeyse hem dini hem de yönetimsel açıdan oldukça önemli bir merkez haline gelmiştir.
Türkiye’nin yalnızca deniz yoluyla ulaşılabilen ender yerleşimlerinden biri olan ve Demre sınırları içerisinde yer alan Kaleköy, antik çağdaki adıyla Simena, tarih ve doğanın iç içe geçtiği eşsiz yapısıyla ziyaretçilerini büyülüyor. Bugün antik kente gelenleri karşılayan ilk yapı, tepeye konumlanmış kale oluyor. Hem savunma amacıyla hem de deniz trafiğini kontrol etmek için kullanıldığı düşünülen bu kale, Kaleköy’ün stratejik önemine de ışık tutuyor. Kaleye çıkan dik patikada ilerlerken, geçmişle bugünü buluşturan manzaralar dikkat çekiyor.

Kaleköy’ün kıyı kesimi ise tarihin doğayla nasıl iç içe geçtiğini gözler önüne seriyor. Yüzyıllar içinde yaşanan depremler sonucu kentin bir bölümü denizin altında kalmış durumda. Bugün denizin içinde görülebilen merdiven kalıntıları, mendirek ve Likya tipi lahitler bu dramatik değişimi belgeler nitelikte.

Demre’de önemli bir diğer tarihi mekan ise, Noel Baba olarak bilinen Aziz Nikolaos Kilisesidir. St. Nikolaos, Likya Birliği’nin meclis binasına ev sahipliği yapan, dönemin önemli liman kentlerinden Patara’da, M.S. 300 yılında varlıklı bir buğday tüccarının oğlu olarak dünyaya gelmiştir. Zamanla hem çocukların hem de denizcilerin koruyucu azizi olarak anılan Nikolaos, bugünkü Demre sınırlarında yer alan Myra kentinin piskoposu olmuştur. İnanca göre, 6 Aralık 365 tarihinde 65 yaşında hayata veda ettiği düşünülüyor. Mezarı, Demre’deki Aziz Nikolaos Kilisesi’nde yer almaktadır.

2024 ‘ te yapılan kazı çalışmalarında ortaya çıkan 2 metre uzunluğundaki lahit, dünyanın çeşitli bölgelerindeki arkeologların da büyük ilgisini çekmişti. St. Nikolaos’a ait olabileceği olasılığının kuvvetli olduğu lahit, Hristiyan dünyasında önemli bir figür olan Aziz Nikolaos’un yaşamıyla özdeşleşen Demre’yi daha da ilgi çekici bir hale getirdi.

St. Nikolaos’un varlığı, onu yerel bir azizden evrensel bir sembole dönüştürmüştür. Modern Noel Baba imajı, onun yardımseverlik ve merhametiyle inşa edilmiştir. Demre’deki kilisesi ve mezarı, bu önemli kültür figürünün gerçek köklerini hatırlatır. Yani Noel Baba, aslında bir hayal ürünü değil, Antalya’da yaşamış gerçek bir kişidir.
Myra, özellikle Aziz Nikolaos’ın burada piskoposluk yapmasıyla Orta Çağ boyunca adından söz ettirmiştir. Likya Konfederasyonu’nun üç oy hakkına sahip altı büyük kentinden biri olan şehir adını doğaya olan yakınlığıyla bilinen mersin ağacından alıyor. Klasik Çağ’da “Muri” olarak anılan kent, zamanla “Myra” adını aldı ve bugünkü Demre kimliğine kavuştu.

Kentin tarihine ışık tutan antik sikkelerde, doğanın tanrıçası Artemis ön plana çıkıyor. Mitolojide doğayla özdeşleşen Artemis’in, özellikle mersin ağacıyla ilişkilendirilmesi, Myra’nın doğal unsurlarla kurduğu bağın simgesi olarak kabul ediliyor.
Kentte bulunan sikkelerde, Myra’nın “Yüce Ana Tanrıça’nın yeri” anlamına geldiği görülür. Bu sikkelerde tanrıça, Kybele’nin Artemis formunda tasvir edildiği görülmektedir. Myra halkı, Anadolu’nun kadim tanrıçalarına olan bağlılıklarını inanç sistemleriyle taşlara ve metallere işlemiştir.
Doğa ve inançla şekillenen bu tarihi miras, ziyaretçilerine sadece taşlardan değil, köklü bir kültürel kimlikten de izler sunmakta.

Myra, en parlak dönemini MS 408–450 yılları arasında, Doğu Roma İmparatoru II. Theodosius zamanında yaşamıştır. Bu dönemde Likya’nın başkenti (metropolis) olmuş; Çayağzı’ndaki Andriake Limanı sayesinde bölge, ticaretin merkezi haline gelmiştir. Ancak MS 7–9. yüzyıllar arasında gerçekleşen Arap akınları, 809’da kentin zapt edilmesine ve önemini yitirmesine yol açmıştır.Myra’da yer alan nekropol alanları, özellikle kabartmalı mezarlarıyla dikkat çeker. Yamaçlara oyulmuş kaya mezarlarının hemen eteğinde yer alan Roma dönemine ait büyük tiyatro, bugün hâlâ oldukça sağlam bir şekilde ayaktadır ve bölgenin en etkileyici yapılarından biridir.

2016 yılında kapılarını ziyaretçilere açan Likya Medeniyetler Müzesi, Myra Antik Kenti’nin limanı olarak bilinen Andriake yerleşiminin liman ağzında konumlanmıştır. Korunaklı yapısıyla dikkat çeken bu liman, antik dönemde Andriake’yi önemli bir ticaret merkezi haline getirmiştir. Müzede, bu tarihi yerleşimin izleri arasında yolculuk yapmak mümkündür.
Haber/ Fatma KIVRAK