Yerli Sanayiye Darbe mi? Prof. Avşar’dan Geçmişten Günümüze Ekonomik Bağımsızlık Eleştirisi

Yayınlama: 23.10.2025
A+
A-

Prof. Dr. Zakir Avşar, “Geleceğin Türkiye’si nasıl olmalı?” başlıklı yazısında, Türkiye’nin ekonomik bağımsızlık yolundaki engelleri ve geçmişte yerli sanayiye yapılan müdahaleleri ele alarak, geleceğe yönelik önemli mesajlar veriyor. Avşar, milli kalkınma vizyonunun önündeki engellere dikkat çekiyor.

Yerli Sanayiye Darbe mi? Prof. Avşar’dan Geçmişten Günümüze Ekonomik Bağımsızlık Eleştirisi

Özet: Prof. Dr. Zakir Avşar, “Geleceğin Türkiye’si nasıl olmalı?” başlıklı yazısında, Türkiye’nin ekonomik bağımsızlık yolundaki engelleri ve geçmişte yerli sanayiye yapılan müdahaleleri ele alarak, geleceğe yönelik önemli mesajlar veriyor. Avşar, milli kalkınma vizyonunun önündeki engellere dikkat çekiyor.

Ankara – Türkiye’nin geleceği nasıl şekillenmeli? Bu soru, sadece siyaset arenasının değil, aynı zamanda akademisyenlerin ve her bir vatandaşın zihnini kurcalayan önemli bir konu. Prof. Dr. Zakir Avşar, bu soruya kendi penceresinden bakarak, “Geleceğin Türkiye’si nasıl olmalı?” başlıklı bir yazı kaleme aldı. Yazısında, Türkiye’nin ekonomik bağımsızlık ve milli kalkınma yolundaki geçmişten günümüze uzanan inişli çıkışlı serüvenini mercek altına alıyor. Avşar, bazı partilerin ve kurumların kişiselleşmiş olmasının, hatta yolsuzluk iddialarının dahi, ülkeye ve millete karşı olan sorumluluğu ortadan kaldırmadığının altını çiziyor. Peki, Avşar’ın bu yazısında hangi konulara değiniliyor ve geleceğe dair ne gibi mesajlar veriliyor?

Ekonomik Bağımsızlık: Atatürk’ün Mirası ve Engeller

Prof. Dr. Avşar, yazısına Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan itibaren ekonomik bağımsızlık ve milli kalkınmanın devletin temel hedeflerinden biri olduğunu vurgulayarak başlıyor. Mustafa Kemal Atatürk’ün “Siyasi bağımsızlık ancak iktisadi bağımsızlıkla birlikte anlam kazanır” sözünü hatırlatan Avşar, bu anlayışın 1920’lerden itibaren başlayan sanayileşme planlamalarında ve özellikle savunma sanayiinde dışa bağımlılığın azaltılması yönündeki girişimlerde kendini gösterdiğini belirtiyor. Ancak, Avşar’a göre, tarihsel süreç bu milli kalkınma vizyonunun önünde çeşitli engellerin olduğunu da ortaya koyuyor. Erken Cumhuriyet döneminde birçok yerli girişimci, özellikle savunma sanayii alanında önemli adımlar atmış olsa da, bu girişimler “içerden ve dışardan sistematik tasfiye operasyonlarına maruz kalmışlardır.” Bu iddia, akıllara birçok soru işareti getiriyor: Kimler bu tasfiye operasyonlarını gerçekleştirdi ve amaçları neydi?

Şakir Zümre’den Nuri Killigil’e: Yarım Kalan Hayaller

Avşar, yazısında bu iddialarını somut örneklerle destekliyor. 1925 yılında kurulan ilk özel savunma sanayi şirketi olan Şakir Zümre’nin girişimini hatırlatan Avşar, bu şirketin o dönemde Türkiye’nin mühimmat ihtiyacını karşılamak amacıyla el bombası, deniz mayını ve uçaksavar mühimmatı ürettiğini belirtiyor. Bu girişimin, büyük bir teknik başarı olduğu kadar, aynı zamanda bağımsızlık perspektifinin somutlaşması olduğunu ifade ediyor. Ancak, 1940’ların başında uygulanan ithalat politikaları, yerli üreticilerin önünü tıkamış ve Şakir Zümre’nin savunma sanayi fabrikası, bir soba fabrikasına dönüşmek zorunda kalmış. Bu durum, o dönemdeki ekonomik politikaların yerli sanayiye verdiği zararı gözler önüne seriyor. Acaba o dönemde farklı politikalar izlenseydi, Türkiye bugün savunma sanayiinde nerede olurdu?

Benzer bir kaderi paylaşan bir diğer isim ise Nuri Killigil. Avşar, Killigil’in İstanbul Sütlüce’de kurduğu silah ve mühimmat fabrikasının, 1949’da yaşanan şüpheli bir patlama ve Killigil’in ölümüyle gölgelendiğini hatırlatıyor. Dönemin belgelerinde dış kaynaklı sabotaj iddialarının yer alması, sadece teknik veya ekonomik değil, aynı zamanda jeopolitik güç mücadelelerinin de yerli girişimlerin önünü kesmek için kullanıldığını gösteriyor. Bu iddialar, Türkiye’nin geçmişte yaşadığı zorlukları ve dış güçlerin etkisini bir kez daha hatırlatıyor.

Havacılıkta Engellenen Yükseliş: Nuri Demirağ ve Vecihi Hürkuş

Savunma sanayiinin yanı sıra, havacılık alanında da benzer engellemelerin yaşandığını belirten Avşar, Nuri Demirağ’ın 1936’da kurduğu uçak fabrikası ve geliştirdiği Nu.D.36 ile Nu.D.38 modellerinin, Türkiye’nin sivil havacılık kapasitesini geliştirme yönünde önemli bir adım olduğunu ifade ediyor. Ancak, Türk Hava Kurumu’nun sipariş iptal kararları ve fabrikanın kapanışı, yerli havacılığın büyümesinin sistematik bir şekilde engellendiğine dair somut kanıtlar sunuyor. Bu durum, o dönemdeki bürokratik engellerin ve vizyonsuzluğun yerli sanayiye verdiği zararı açıkça gösteriyor.

Vecihi Hürkuş’un yaşadığı lisans alamama ve projelerinin reddedilmesi, bu sürecin sembolü haline geldiğini belirten Avşar, Hürkuş’un havacılık tarihinden silinmesinin, sadece bir bireyin kaderi değil, aynı zamanda milli sanayi hafızasının kasıtlı olarak zayıflatılması olduğunu vurguluyor. Hürkuş’un yaşadığı zorluklar, o dönemdeki yerli girişimcilere uygulanan baskının ve engellemelerin ne kadar acımasız olduğunu gözler önüne seriyor. Peki, bu engellemelerin arkasındaki nedenler nelerdi ve kimler bu kararları aldı?

Geleceğe Bakış: Dersler Çıkarmak ve İlerlemek

Prof. Dr. Zakir Avşar’ın yazısı, Türkiye’nin geçmişte yaşadığı zorlukları ve ekonomik bağımsızlık yolundaki engellemeleri hatırlatarak, geleceğe yönelik önemli dersler çıkarılması gerektiğini vurguluyor. Avşar’ın belirttiği gibi, şikayet ettiğimiz ne varsa, yarınlarda olmaması için çalışmak zorundayız. Aksi takdirde, geçmişin hatalarını tekrar etmekten kaçınamayız. Bu yazı, sadece bir akademisyenin görüşlerini yansıtmakla kalmıyor, aynı zamanda Türkiye’nin geleceği için önemli bir tartışma zemini oluşturuyor. Unutmayalım ki, ekonomik bağımsızlık, siyasi bağımsızlığın temelidir ve bu hedef doğrultusunda atılacak her adım, Türkiye’nin geleceği için hayati önem taşımaktadır.

REKLAM VERMEK İÇİN ARAYIN
0532 659 8130