Türkiye’de Nüfus Politikaları: Dünden Bugüne Doğurganlık Oranlarındaki Değişim

Yayınlama: 23.10.2025
A+
A-

Prof. Dr. Şervan Gökhan’ın makalesine göre, Türkiye’de Cumhuriyetin ilk yıllarından günümüze kadar nüfus politikaları önemli değişimler gösterdi. Doğurganlık oranlarındaki düşüş, sosyoekonomik faktörler ve uygulanan politikaların uzun vadeli etkileriyle yakından ilişkili.

Türkiye’de Nüfus Politikaları: Dünden Bugüne Doğurganlık Oranlarındaki Değişim

Ankara – Cumhuriyetin ilk yıllarında savaşlar ve salgın hastalıklar nedeniyle nüfusun azaldığı Türkiye, o dönemden bu yana demografik yapısında büyük değişimler yaşadı. Bugünlerde sıkça tartışılan düşük doğum oranları aslında uzun bir sürecin sonucu. Peki, bu süreç nasıl başladı ve bugüne nasıl gelindi? Prof. Dr. Şervan Gökhan, Kriter dergisindeki makalesinde bu sorunun cevabını arıyor.

Cumhuriyetin İlk Yılları: Nüfusu Artırma Çabaları

1923-1960 yılları arasında devletin tüm kurumları, nüfusu artırmak için seferber olmuştu. O dönemde evlilik yaşının düşürülmesi teşvik edildi, çocuk sahibi ailelere vergi avantajları ve ekonomik destekler sağlandı. Hatta hatırlayanlar olacaktır, o yıllarda çok çocuklu aileler adeta kahraman ilan ediliyordu. 1950’lerden itibaren sanayileşme ve şehirleşme ile birlikte nüfus artışı hızlandı ve 1955-60 yılları arasında doğum oranları zirveye ulaştı. Ancak bu hızlı artış, beraberinde bazı sorunları da getirdi.

Artan nüfusun istihdam olanakları ve ekonomi üzerindeki baskısı hissedilmeye başlanınca, hükümet 1958’de uzmanlardan oluşan bir kurul aracılığıyla doğum kontrolü yasalarının kaldırılması önerisini değerlendirdi. Ancak bu öneri o dönemde hayata geçirilmedi.

1960 Darbesi ve Nüfus Planlaması Dönemi

1960 darbesi, nüfus politikalarında bir dönüm noktası oldu. Yeni yönetim, artan nüfusun kalkınmayı olumsuz etkilediğini düşünerek planlı nüfus azaltma politikalarına yöneldi. Bu kapsamda 1965’te 557 sayılı Nüfus Planlaması Yasası yürürlüğe girdi ve Nüfus Planlaması Genel Müdürlüğü kuruldu. Prof. Dr. Nusret Fişek’in öncülüğünde doğum kontrol yöntemleri yaygınlaştırıldı ve halk bu konuda bilinçlendirilmeye çalışıldı. O dönemde birçok sağlık ocağında ücretsiz doğum kontrol yöntemleri dağıtılıyordu, hatırlayanlar olacaktır.

1960-1980 yılları arasında devlet destekli aile planlaması politikaları yoğun bir şekilde uygulandı. Kitle iletişim araçları ve sağlık ocakları aracılığıyla halka yönelik bilgilendirme çalışmaları yapıldı. Özellikle şehirlerde yaşayan ve eğitim seviyesi yüksek olan kesimlerde doğurganlık hızı hızla düşmeye başladı.

1980 Sonrası: Kürtajın Yasallaşması ve Doğurganlıkta Hızlı Düşüş

1980 sonrası dönemde nüfus kontrolü politikaları daha da güçlendirildi ve uluslararası desteklerle sistematik hale getirildi. 1983’te 2827 sayılı Nüfus Planlaması Kanunu çıkarıldı. Bu kanunla kürtaj belirli koşullar altında yasal hale getirildi, doğum kontrol araçlarının dağıtımı kolaylaştırıldı ve kadınların bilinçli karar vermesi teşvik edildi. Dönemin Cumhurbaşkanı Kenan Evren’in nüfus artışının kontrol altına alınması gerektiğine dair yaptığı açıklamalar, bu uygulamaların yaygınlaşmasına katkı sağladı.

1980 ve 1990’larda şehirleşme, kadınların eğitim ve iş yaşamına katılımı, çekirdek aile modelinin yaygınlaşması gibi faktörler doğum oranlarının hızla azalmasına yol açtı. 1950’de kadın başına yaklaşık 7 doğum gerçekleşirken, 1980’de bu oran 4,5’un altına, 1990’da ise 3 seviyelerine geriledi. 2000’lerde ise toplam doğurganlık hızı 2,5’in altına indi ve nüfus artış hızı yavaşladı.

Günümüzde Nüfus Politikaları ve Tartışmalar

AK Parti iktidarı döneminde ise doğum oranlarını artırmak amacıyla “en az 3 çocuk” söylemleri, çocuk yardımları ve bazı politikalar devreye girdi. Ancak geçmiş dönemde uygulanan yoğun nüfus planlaması, Türkiye’nin demografik yapısını köklü bir şekilde değiştirmişti. Bugün gelinen noktada, nüfusun yaşlanması ve genç nüfusun azalması gibi sorunlar tartışılmaya devam ediyor.

Uzmanlar, doğurganlık oranındaki düşüşün sadece son yıllardaki politikaların değil, aynı zamanda sosyoekonomik dönüşümlerin, şehirleşmenin ve uzun vadeli modernleşme sürecinin bir sonucu olduğunu belirtiyor. Bu nedenle konunun tek bir siyasi perspektifle ele alınmaması, tarihsel sürecin göz önünde bulundurulması gerektiği vurgulanıyor.

Peki, Türkiye’nin gelecekteki nüfus politikaları nasıl şekillenmeli? Bu sorunun cevabı, demografik yapıyı etkileyen tüm faktörlerin dikkate alındığı, uzun vadeli ve sürdürülebilir bir stratejiyle mümkün olabilir. Aksi takdirde, demografik yapımızdaki bu değişimler, gelecekte daha büyük sorunlara yol açabilir.

REKLAM VERMEK İÇİN ARAYIN
0532 659 8130