Türkiye, rüzgar enerjisi yatırımlarında atağa kalktı. Yılın ilk yarısında kapasite artışı yüzde 39’u bulurken, sektör temsilcileri yıl sonuna kadar 1,6 gigavatlık ek kapasitenin devreye alınacağını öngörüyor.
ANKARA-BHA – Türkiye, temiz enerji kaynaklarına yaptığı yatırımlarla adından söz ettirmeye devam ediyor. Özellikle rüzgar enerjisi alanında kaydedilen gelişmeler, ülkenin enerji bağımsızlığına giden yolda önemli bir kilometre taşı olarak değerlendiriliyor. Avrupa Rüzgar Enerjisi Birliği (WindEurope) tarafından açıklanan son verilere göre, Türkiye’nin yılın ilk altı ayında rüzgar enerjisi kapasitesindeki artış, geçen yılın aynı dönemine kıyasla yüzde 39 gibi dikkat çekici bir orana ulaştı. Bu artış, Türkiye’nin yenilenebilir enerjiye olan bağlılığının somut bir göstergesi olarak yorumlanıyor.
Yılın ilk yarısında devreye alınan 593 megavatlık kapasite, yaklaşık 100 adet rüzgar türbininin kurulumuyla sağlandı. Her bir türbinin ortalama 5,9 megavat gücünde olduğu düşünüldüğünde, bu rakam Türkiye’nin rüzgar enerjisi potansiyelini ne denli etkin kullandığını ortaya koyuyor. Sektör temsilcileri, yıl sonuna kadar toplam 1,6 gigavatlık karasal rüzgar enerjisi kapasitesinin devreye alınacağını tahmin ediyor. Bu hedefe ulaşılması durumunda, Türkiye’nin yenilenebilir enerji portföyü önemli ölçüde güçlenecek.
Türkiye’nin rüzgar enerjisine yaptığı yatırımlar, sadece enerji üretimini artırmakla kalmıyor, aynı zamanda ülkenin fosil yakıtlara olan bağımlılığını azaltma hedefine de önemli katkı sağlıyor. Yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımının teşvik edilmesi, hem çevresel sürdürülebilirlik açısından büyük önem taşıyor hem de enerji arz güvenliğinin sağlanmasına yardımcı oluyor. Özellikle son yıllarda yaşanan enerji krizi, ülkelerin kendi kaynaklarına yönelmesinin ne kadar kritik olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi.
Türkiye’nin rüzgar enerjisi alanındaki yükselişi, Avrupa genelindeki trendle de paralel ilerliyor. Aynı dönemde Avrupa’da toplam 6 gigavat karasal rüzgar enerjisi kurulumu gerçekleşti. Bu alanda Almanya, yaklaşık 2,2 gigavatla liderliği göğüslerken, İspanya ise 889 megavatla ikinci sırada yer aldı. Avrupa’nın toplam karasal rüzgar enerjisi kurulu gücü ise 253 bin 816 megavata ulaşmış durumda. Bu rakamlar, Avrupa’nın yenilenebilir enerjiye olan ilgisinin ve yatırımlarının ne denli büyük olduğunu gösteriyor.
Türkiye’de rüzgar enerjisi yatırımlarının devam etmesi bekleniyor. Yılın başında beş sahada toplam 1,2 gigavatlık projeye destek verilmesi kararlaştırıldı. Bu destek, 2024 sonunda başlatılan Yenilenebilir Enerji Kaynak Alanları (YEKA) ihalesi kapsamında sağlandı. Yeni modelle yatırımcılar, ilk altı yıl boyunca elektriği serbest piyasada satabilecek, ardından ise 20 yıl süreyle alım garantisi mekanizmasından yararlanabilecek. Bu durum, yatırımcılar için önemli bir güvence oluştururken, rüzgar enerjisi projelerinin hayata geçirilmesini de teşvik ediyor.
Türkiye, yerli ve yenilenebilir enerji yatırımlarını artırarak enerji arz güvenliğini güçlendirmeyi ve karbon emisyonlarını azaltmayı hedefliyor. Rüzgar enerjisi, bu hedeflere ulaşmada önemli bir rol oynuyor. Özellikle kırsal bölgelerde yaşayan vatandaşlar, rüzgar enerjisi santrallerinin kurulumuyla birlikte yeni iş imkanlarına kavuşurken, bölge ekonomisi de canlanıyor. Tabi, her yatırımda olduğu gibi, bu projelerin de çevresel etkileri yakından takip edilmeli ve gerekli önlemler alınmalı. Çünkü hepimiz aynı havayı soluyoruz ve gelecek nesillere yaşanabilir bir dünya bırakmak hepimizin sorumluluğu.
Enerji uzmanları, Türkiye’nin rüzgar enerjisi potansiyelinin çok daha yüksek olduğunu ve önümüzdeki yıllarda bu alandaki yatırımların daha da artacağını belirtiyor. Özellikle Karadeniz ve Ege bölgelerinde rüzgar enerjisi açısından büyük bir potansiyel bulunuyor. Bu potansiyelin değerlendirilmesi, Türkiye’nin enerji bağımsızlığına ulaşmasında kritik bir rol oynayacak.
Sonuç olarak, Türkiye’nin rüzgar enerjisi alanındaki yükselişi, hem ülke ekonomisi hem de çevre açısından umut verici bir gelişme olarak değerlendirilebilir. Ancak bu alandaki yatırımların sürdürülebilir bir şekilde devam etmesi ve çevresel etkilerinin minimize edilmesi büyük önem taşıyor. Aksi takdirde, kısa vadeli kazançlar uzun vadede telafisi mümkün olmayan sorunlara yol açabilir. Unutmayalım ki, enerji sadece bir ihtiyaç değil, aynı zamanda gelecek nesillere bırakacağımız en önemli miraslardan biri.