Türk dünyasının mutfak kültürü, sadece karın doyurmaktan öte, bin yıllık geçmişi, ortak değerleri ve kültürel kimliği barındırıyor. Pilavdan baklavaya, dolmadan lavaşa uzanan bu zengin miras, farklı coğrafyalarda yaşayan Türk halklarını bir araya getiriyor.
Ankara – Türk dünyası, sadece coğrafi bir birliktelik değil, aynı zamanda derin bir kültürel ve tarihi ortaklığa sahip. Bu ortaklığın en lezzetli ve canlı yansımalarından biri ise şüphesiz ki mutfak kültürü. Binyıllar boyunca göçebe yaşamdan İpek Yolu ticaretine, İslam kültürünün etkisinden günümüze kadar uzanan bu zengin miras, farklı coğrafyalarda yaşayan Türk halklarını bir araya getiren önemli bir bağ.
Uzmanların da sıkça vurguladığı gibi, Türk halkları için mutfak sadece bir beslenme aracı değil, aynı zamanda tarihi hafızanın, kültürel kimliğin ve misafirperverliğin de bir sembolü. Altay-Sayan bölgesinden başlayıp Orta Asya bozkırlarına yayılan göçebe yaşam, Türk mutfağının temelini oluşturmuş. Yazlık ve kışlık arasında sürekli hareket halinde olan atalarımız, yiyeceklerini uzun süre dayanacak şekilde hazırlamışlar. Et, süt ve tahıl ürünleri, o günlerden bugüne mutfaklarımızın vazgeçilmezi olmuş.
Bu yaşam tarzı, sadece yeme alışkanlıklarını değil, aynı zamanda yemek kültürünü de şekillendirmiş. Pişirme yöntemleri, saklama teknikleri ve sofra adabı, nesilden nesile aktarılarak günümüze kadar ulaşmış. Zamanla farklı coğrafyalara yayılan Türk halkları, çeşitli kültürlerle etkileşim kurmuş ve bu etkileşimler mutfakların zenginleşmesine katkı sağlamış. Ancak tüm bu çeşitliliğe rağmen, ortak mutfak kodları hala korunuyor.
Göçebe yaşamda hayvancılık önemli bir geçim kaynağı olduğundan, et ve süt ürünleri Türk mutfağının temelini oluşturuyor. Koyun, at, sığır ve keçi etlerinin yanı sıra yoğurt, ayran, kurut ve kımız gibi süt ürünleri de yaygın olarak tüketiliyor. Ancak Türk mutfağının en önemli yemeği sorulsa, hiç kuşkusuz cevap pilav olurdu. Pilav, Türk dünyasında sadece bir yemek değil, aynı zamanda törenlerin, bayramların ve özel günlerin de ayrılmaz bir parçası.
Özbekistan’da “Oş”, Azerbaycan’da “düğün pilavı”, Türkmenistan’da “şah aş” gibi farklı adlarla anılsa da, pilavın temel bileşenleri aynı: pirinç, et, soğan ve baharatlar. Her yörenin kendine özgü pişirme yöntemi ve lezzet katma sırları olsa da, pilav Türk sofralarının vazgeçilmez bir parçası olmaya devam ediyor.
Konuyla ilgili görüşlerini aldığımız Batı Azerbaycan Cemiyeti Kadınlar Konseyi üyesi Vəsilə Əkbərova, Türk mutfağının köklü geçmişine dikkat çekiyor. “En meşhur örneklerden biri olan ‘dolma’ yemeğidir. Dolma, genel Türk etnik mutfağının ve Azerbaycan halkının adeta bir kültürel anıtıdır,” diyor Ekberova. Tatarca “tulma”, Türkmence “dulma”, Özbekçe “dulma”, Karakalpakça ve Azerbaycan Türkçesinde “dolma”, Türkiye ve Kırım Tatarlarında ise “sarma” olarak bilinen bu yemeğin, tüm dünyada sevilmesi tesadüf değil.
Ekberova’ya göre, dolma sadece yaprakla değil, meyve ve sebzelerin çeşitli türleriyle de hazırlanabiliyor. Bu da Türk mutfağının ne kadar zengin ve yaratıcı olduğunun bir göstergesi. Ayrıca, Özbek, Uygur, Karakalpak, Kırım Tatar ve Türkmen mutfakları da Türk dünyasının ortak mutfak mirasının önemli parçaları.
Ekberova, Türk halklarının coğrafi konumdan bağımsız olarak köklerinden kopmadığını ve bu bağlılığın yemeklerde ve toponimilerde açıkça görülebildiğini belirtiyor. Örneğin, “Baursak” artık geleneksel bir tatlı olarak kabul ediliyor. Bu çeşit Başkurt, Tatar, Kazak, Osmanlı ve Azerbaycan Türklerinde ‘Bişi, Eyirdek’ gibi adlarla tanınıyor. Bu da farklı coğrafyalarda yaşayan Türk halklarının ortak bir lezzette buluştuğunun kanıtı.
Vesile Ekberova, Uygur mutfağının Türk halkları arasında en büyük ve zengin mutfaklardan biri olduğunu vurguluyor. Pilav, lagman, samsa, tandır kebapları sadece Uygur mutfağında değil, aynı zamanda tüm Orta Asya ve Doğu Asya’da da yaygın olarak tüketiliyor. Uygurların Osmanlı ve Azerbaycan Türkleriyle birçok ortak yemek çeşidi bulunuyor. “Çörək-nan”, “Əriştə-çöp (Uygur çöplüğü)”, pilav, mantı, çorba, helva ve kuymak gibi yemekler bu ortaklığın en güzel örnekleri.
Karakalpak mutfağı da Uygur mutfağıyla benzerlik gösteriyor ve ortak kökenlere sahip. Lagman, erişte, mampa, kavurma, sütlaç, nan, köfteler, dolmalar, çorbalar ve süt ürünleri, Karakalpak sofralarının vazgeçilmezleri arasında yer alıyor.
Ortak Türk mutfağından bahsederken, Güney Azerbaycan mutfağına ayrı bir parantez açmak gerekiyor. Oğuz boyuna mensup Güney Azerbaycan, zengin mutfak kültürünü günümüze kadar yaşatmayı başarmış. Erdebil, Zencan, Kazvin, Tahran, Kum, Gülüstan, Horasan, Hoy ve Maku mutfaklarına ait değerler hala korunuyor. Kurutlu köfte, ayran aşı, erişteli pilav, taş köftesi, süt pilavı, sebzeli pilav, lobyalı pilav, levengi, bastırma, haşıl, umac aşı, yarma aşı, kutap, dolmalar, kebaplar ve elbette Tebriz köftesi, tatlılar ve lokumlar Güney Azerbaycan mutfağının ve genel Türk mutfağının ayrılmaz parçaları.
Vəsilə Əkbərova’ya göre Batı Azerbaycan, Türk dünyasının ayrılmaz bir parçası olduğu gibi, mutfağı da genel Türk mutfağının bir parçası. “Batı Azerbaycan, İrevan mutfağı Oğuz-Türk ve Anadolu mutfağıyla aynı kökene sahip bir koludur,” diyor Ekberova. “Zenginliği ve özgünlüğüyle halk arasında çok sevilmiş, bir miras olarak günümüze kadar korunmuştur. Mutfağın bu kadar çeşitli olması Batı Azerbaycan’ın zengin flora ve faunasına sahip olmasıyla doğrudan ilişkilidir.”
İrevan mutfağı, üç ana grubu birleştiren nadir bir Oğuz-Türk mutfak kolu. Bu mutfakta tahıllar, pirinç, endemik yabani otlar, et, kümes hayvanları, balık, aynı zamanda tarım ürünleri ve sebzeler bir araya geliyor. Bu yönüyle genel Türk mutfakları içinde en sağlıklı, zengin pişirme yöntemlerine sahip, yüksek tat ve vitamin değerleri taşıyan mutfaklardan biri. Diğer Türk halkları gibi Batı Azerbaycan mutfağında da ocak, tandır, sac ve külde pişirme yöntemleri ön planda.
Türk mutfağının tatlı bölümü de oldukça zengin. Helva, baklava, şekerbura, pişmaniye, kellekənd ve kat