ABD Başkanı Donald Trump, Hamas’la “çok olumlu görüşmeler” yürütüldüğünü ve Gazze’deki savaşın sona ermesi için teknik ekiplerin Mısır’da bir araya geleceğini duyurdu. Ancak bu plan, bölge uzmanları ve bazı ülkeler tarafından eksik ve belirsiz bulunuyor.
Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Donald Trump, Orta Doğu’da suların durulması için yeni bir girişim başlattı. Trump, Hamas’la “çok olumlu görüşmeler” yapıldığını ve Gazze’deki savaşın sonlanması amacıyla teknik heyetlerin önümüzdeki Pazartesi günü Mısır’da bir araya geleceğini açıkladı. Bu haber, bölgede uzun süredir devam eden gerginlik ve çatışmalar göz önüne alındığında, umut ışığı olarak değerlendirilebilir mi, yoksa sadece bir diplomatik manevra mı, tartışma konusu.
Başkan Trump, Mısır’daki görüşmelerin rehinelerin serbest bırakılması ve kalıcı barışın sağlanması için “tarihi bir fırsat” olduğunu vurguluyor. Peki, bu iddia ne kadar gerçekçi? Bölgedeki karmaşık siyasi denklemler, farklı aktörlerin çıkarları ve geçmişteki başarısız barış girişimleri düşünüldüğünde, Trump’ın bu kadar iyimser olması ne kadar yerinde? İnsanların aklında bu soru işaretleri dolaşırken, gözler Mısır’daki görüşmelere çevrilmiş durumda.
Trump’ın bu “barış planı”, bölge uzmanları tarafından pek de sıcak karşılanmıyor. Birçok uzman, planın “eksik, belirsiz ve sahada karşılığı olmayan bir çerçeve” sunduğunu belirtiyor. Özellikle planın, Hamas’ın silah bırakmasını öngörmesine rağmen, bağımsız bir Filistin devletinden tek bir satır bile bahsetmemesi eleştiri oklarının hedefinde. Bu durum, planın adil ve kalıcı bir çözüm sunmaktan uzak olduğu yönünde yorumlara neden oluyor.
İsrail kamuoyunun da bu plana pek sıcak bakmadığı görülüyor. Yapılan anketlere göre, İsrail kamuoyunun yalnızca yüzde on ikisi Trump’ın planını destekliyor. Bu da planın, İsrail halkı nezdinde de kabul görmediğini gösteriyor. Öte yandan, İsrail hükümetindeki aşırı sağcı bakanlar ise planı “diplomatik boşluklarla örülmüş bir teklif” olarak nitelendirerek sert tepki gösteriyorlar. Bu tepkiler, planın İsrail hükümeti tarafından da kabul görmesinin zor olduğunu işaret ediyor.
Mısır Dışişleri Bakanlığı da Trump’ın planına temkinli yaklaşıyor. Bakanlık yetkilileri, güvenlik düzenlemelerinin hala netleşmediğini vurguluyorlar. Bu durum, Mısır’ın planın uygulanabilirliği konusunda ciddi endişeler taşıdığını gösteriyor. Zaten yıllardır bölgede arabuluculuk rolünü üstlenen Mısır, bu tür girişimlerin ne kadar hassas ve dikkatli yürütülmesi gerektiğini en iyi bilen ülkelerden biri. Bu nedenle, Mısır’ın endişeleri, planın başarısı önündeki önemli bir engel olarak değerlendirilebilir.
Şimdi tüm gözler yeniden Washington’a çevrilmiş durumda. Trump’ın “barış” olarak sunduğu bu yeni süreç, kimileri tarafından bir diplomatik çıkış yolu olarak görülürken, kimileri ise Orta Doğu satrancında atılmış yeni bir belirsizlik hamlesi olarak değerlendiriyor. Bu süreçte, Trump yönetiminin nasıl bir strateji izleyeceği, bölgedeki diğer aktörlerle nasıl bir diyalog kuracağı ve planın eksikliklerini nasıl gidereceği merak konusu. Unutmamak gerekir ki, Orta Doğu’da kalıcı barışın sağlanması, sadece bir ülkenin değil, tüm bölge ülkelerinin ve uluslararası toplumun ortak çabasıyla mümkün olabilir.
Bu karmaşık denklemde, önümüzdeki günlerde Mısır’da başlayacak olan teknik görüşmelerin sonuçları, Orta Doğu’nun geleceği açısından kritik bir öneme sahip olacak. Bakalım Trump’ın bu “barış” hamlesi, bölgeye gerçekten huzur getirecek mi, yoksa sadece yeni bir belirsizlik döneminin başlangıcı mı olacak? Zaman gösterecek…