ABD Başkanı Trump ve Rusya Devlet Başkanı Putin, Ukrayna Savaşı’nı sonlandırmak ve ikili ilişkileri yeniden şekillendirmek amacıyla Alaska’da bir araya geliyor. Soğuk Savaş’ın sembolü bu topraklar, dünya siyasetinde yeni bir dönemin başlangıcına ev sahipliği yapmaya hazırlanıyor.
Özet: ABD Başkanı Trump ve Rusya Devlet Başkanı Putin, Ukrayna Savaşı’nı sonlandırmak ve ikili ilişkileri yeniden şekillendirmek amacıyla Alaska’da bir araya geliyor. Soğuk Savaş’ın sembolü bu topraklar, dünya siyasetinde yeni bir dönemin başlangıcına ev sahipliği yapmaya hazırlanıyor.
Ankara – BHA – Dünya nefesini tuttu, gözler kuzeye çevrildi. ABD Başkanı Donald Trump ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, 2022’den beri devam eden Rusya-Ukrayna Savaşı’na nihai bir nokta koymak, iki ülke arasındaki gergin diplomatik ilişkileri onarmak üzere Alaska’da tarihi bir zirve gerçekleştirecek. Görüşme yeri olarak birçok alternatif değerlendirilse de, sonunda taraflar, 19. yüzyılda Rus Çarlığı tarafından Amerika Birleşik Devletleri’ne satılan Alaska’da buluşma konusunda uzlaştı.
Peki, neden Alaska? Bu soru, siyaset kulislerinde ve sosyal medyada en çok konuşulan konuların başında geliyor. Bazı uzmanlar, Alaska’nın tarafsız bir bölge olarak algılanmasının, her iki liderin de kabul edebileceği bir zemin yarattığını düşünüyor. Diğerleri ise, bu seçimin sembolik bir anlam taşıdığına inanıyor. Soğuk Savaş döneminde iki süper güç arasındaki rekabetin sembolü olan Alaska, şimdi belki de yeni bir iş birliği döneminin başlangıcına sahne olacak.
Emekli diplomat Ayşe Hanım, konuyla ilgili yaptığı açıklamada, “Alaska’nın seçilmesi, her iki tarafın da geçmişi unutmadan geleceğe bakma arzusunu gösteriyor olabilir. Burası, hem ABD hem de Rusya için önemli bir coğrafya. Bu zirve, sadece Ukrayna meselesini değil, genel olarak iki ülke arasındaki ilişkileri yeniden tanımlama fırsatı sunuyor” dedi.
Alaska’nın hikayesi, aslında bir keşif ve ticaret macerasıyla başlıyor. 1732 yılında Mihail Gvozdev ve İvan Fedorov adlı kaşifler tarafından keşfedilen bu topraklar, kısa sürede kürk ticaretiyle uğraşan tüccarların ilgisini çekti. 1799’da bölgede Rus-Amerikan Şirketi kuruldu ve Alaska, Rus İmparatorluğu’nun uzak doğudaki önemli bir ticaret merkezi haline geldi.
Ancak Kırım Savaşı’nın ardından Rusya, ekonomik olarak zor bir duruma düştü. İşte tam bu noktada, Alaska’yı satma fikri ortaya çıktı. 1857’de Çar II. Aleksandr’ın kardeşi Knez Konstantin Nikolayeviç, bu teklifi ilk kez gündeme getirdi. Uzun müzakerelerin ardından, 30 Mart 1867’de Alaska’nın ABD’ye satışı resmen onaylandı.
ABD, Alaska için Ruslara 7,2 milyon dolar ödedi. 2024 yılındaki enflasyon oranlarına göre bu rakamın günümüzdeki karşılığı yaklaşık 153 milyon dolar. O dönemde ABD Dışişleri Bakanı olan William Seward, bu anlaşmanın mimarıydı. Ancak Amerikan medyası, Alaska’nın satın alınmasını “Seward’ın aptallığı” olarak nitelendirdi. Kim bilebilirdi ki, bu “aptallık” ilerleyen yıllarda ABD için stratejik ve ekonomik bir altın madenine dönüşecekti?
Zamanla Alaska’nın gerçek değeri anlaşıldı. Yeraltı kaynaklarının keşfi, turizm potansiyelinin ortaya çıkması, Alaska’yı jeopolitik açıdan son derece önemli bir konuma getirdi. ABD topraklarının yaklaşık yüzde 17’sini kaplayan bu devasa eyalet, 1959’da 49. eyalet olarak ABD haritasındaki yerini aldı.
ABD Enerji Enformasyon İdaresi’ne göre, Alaska’da dünya genelindeki keşfedilmemiş petrol rezervlerinin yüzde 13’ü ve doğal gaz rezervlerinin yaklaşık yüzde 30’u bulunuyor. Bu rakamlar, Alaska’nın enerji güvenliği açısından ne kadar kritik bir role sahip olduğunu açıkça gösteriyor.
Ancak Alaska’nın önemi sadece enerji kaynaklarıyla sınırlı değil. Bölge, ABD’nin askeri stratejisi açısından da büyük bir öneme sahip. Alaska’da yaklaşık 22 bin aktif asker ve 4 bin 700 muhafız ile yedek personel görev yapıyor. Bu personelin yüzde 38’i hava kuvvetlerine bağlı. General Billy Mitchell, 1935’te Alaska’yı “dünyanın en stratejik yeri” olarak tanımlamıştı. Alaska’nın en batı noktası ile Rusya’nın en doğu noktası arasında sadece 80 kilometre bulunuyor.
ABD ile Rusya arasındaki bu sınır noktası, takvim açısından da ilginç bir duruma işaret ediyor. Alaska’dan Bering Boğazı’nı geçerek Rusya’nın Çukotka bölgesine ulaşan mesafe 86 kilometre. Büyük Diomede ve Küçük Diomede Adaları arasındaki mesafe ise sadece 3,8 kilometre. Uluslararası Tarih Değiştirme Çizgisi bu sınırdan geçiyor. Zirve sırasında, ABD’de 15 Ağustos 2025, Rusya’da ise 16 Ağustos 2025 tarihleri olacak. İki ülke arasındaki zaman farkı ise 21 saat.
Bu zaman farkı, zirvenin sembolik anlamını daha da derinleştiriyor. Sanki iki farklı dünya, aynı coğrafyada, aynı anda bir araya geliyor. Bu buluşma, sadece siyasi bir olay değil, aynı zamanda zamanın ve mekanın sınırlarını aşan bir anlama sahip.
Bu zirve, bir ilke de imza atacak. Vladimir Putin, Alaska’yı ziyaret eden ilk Rus lider olarak tarihe geçecek. Daha önce SSCB liderlerinden Nikita Kruşçev, Leonid Brejnev, Mihail Gorbaçov ve Rusya’dan Boris Yeltsin ile Dmitriy Medvedev ABD’yi ziyaret etmişti. Ancak hiçbiri Alaska’ya ayak basmamıştı.
Rusya Parlamentosu alt kanadı Devlet Duması Başkanı Vyaçeslav Volodin, Temmuz 2022’de ABD’ye “Alaska’yı asla unutmamalı” uyarısında bulunmuştu. Şimdi ise, Putin, o “unutulmaması gereken” topraklarda, ABD Başkanı ile bir araya gelerek dünya siyasetine yeni bir yön vermeye hazırlanıyor.
Alaska’daki bu tarihi buluşma, Ukrayna Savaşı’nın sona ermesi ve dünya barışının yeniden tesis edilmesi için bir umut ışığı olabilir mi? Bunu zaman gösterecek. Ancak şimdiden, gözler Alaska’ya çevrilmiş durumda. Dünya, bu zirveden çıkacak sonuçları merakla bekliyor.