Kırıkkale İslami Değerler Külliyesi Başkanı Bahattin Akyön, Srebrenitsa Soykırımı’nın 30. yılında yayımladığı mesajla Avrupa’nın ortasında yaşanan insanlık dramına dikkat çekti. Akyön, Bosna’daki acıları Gazze’ye benzeterek, geçmişte bu konudaki duruşu nedeniyle yargılanmasını “şeref” olarak nitelendirdi.
Özet: Kırıkkale İslami Değerler Külliyesi Başkanı Bahattin Akyön, Srebrenitsa Soykırımı’nın 30. yıl dönümünde yaptığı açıklamada, yaşanan insanlık dramını unutmamak gerektiğini vurguladı. Akyön, Bosna’daki olaylara tepki gösterdiği için yargılanmasının kendisi için bir onur olduğunu belirtti.
KIRIKKALE-BHA (13 Temmuz 2025) – Takvimler 11 Temmuz 2025’i gösterirken, Kırıkkale İslami Değerler Külliyesi Yönetim Kurulu Başkanı Bahattin Akyön’den yürekleri burkan bir mesaj geldi. Akyön, tam 30 yıl önce, 11 Temmuz 1995’te başlayan ve Avrupa’nın göbeğinde yaşanan Srebrenitsa Soykırımı’nın yıl dönümünde, o günlerin acısını hala ilk günkü gibi hissettiğini dile getirdi. Bu mesaj, sadece bir anma değil, aynı zamanda bir vicdan çağrısıydı.
Akyön, mesajında Avrupa’nın ortasında yaşanan bu insanlık dramına dikkat çekerek, “Bu trajedi hala hafızalarımızda tazeliğini koruyor,” dedi. Srebrenitsa, sadece bir coğrafi konum değil, aynı zamanda insanlığın sınavdan kaldığı bir kara leke olarak tarihe kazındı. O günlerde yaşananlar, medeniyet iddiasındaki Avrupa’nın sessizliği, bugün bile içimizi acıtmaya devam ediyor.
Akyön’ün sözleri şöyle devam etti: “Bundan 30 yıl önce bugün başlayan Srebrenitsa Soykırımı ile, medeniyet, insanlık ve demokrasi gibi değerlerin en yüksek sesle dillendirildiği Avrupa’nın göbeğinde, hem de BM Güvenli Bölgesi’nde, en az 8372 masum Boşnak ağır silahlarla donatılmış Sırp güçler tarafından tüm dünyanın gözü önünde katledildi.” Bu cümleler, o gün yaşanan vahşetin boyutunu gözler önüne seriyor. Birleşmiş Milletler’in koruması altında olması gereken bir bölgede, binlerce masum insan, dünyanın gözü önünde katledildi.
Akyön, sadece Srebrenitsa’yı değil, tüm Bosna genelinde yaşanan katliamların derin izlerini de hatırlattı. “En az 35 bini çocuk, yaklaşık 200 bini Boşnak olmak üzere toplamda 312 bin kişinin hayatını kaybettiği bu acı dolu süreç,” dedi. Bu rakamlar, savaşın ve soykırımın ne denli büyük bir yıkıma yol açtığını açıkça gösteriyor. Akyön, Bosna Hersek’in yaşadığı dramı bugünün Gazze’siyle benzeterek, acıların coğrafyası değişse de, zalimliğin ve masumiyetin aynı kaldığına işaret etti. Tıpkı Bosna gibi, Gazze’de de masum sivillerin yaşadığı acılar, tüm dünyanın vicdanını sarsmaya devam ediyor.
Bahattin Akyön’ün mesajında dikkat çeken bir diğer nokta ise, Bosna-Hersek’teki insan hakları ihlallerine karşı Türkiye’de ses yükselttiği için yargılanması oldu. Akyön, bu durumu bir onur olarak gördüğünü ifade etti. “Bosna Hersek Grozde olaylarında Cumhuriyet Meydanı’nda yaptığım konuşmada Sırpları kınadığım için üç yıl yargılandım. Bu şeref de bana nasip oldu. Hamd olsun,” dedi. Bu sözler, Akyön’ün inandığı değerler uğruna her türlü zorluğa göğüs germeye hazır olduğunu gösteriyor. O dönemde birçok insan, Bosna’daki zulme sessiz kalırken, Akyön’ün sesini yükseltmesi ve bunun bedelini ödemesi, takdire şayan bir duruş olarak tarihe geçti.
Akyön, yargılanma sürecinden sonra iki kez Bosna Hersek’e gittiğini ve oradaki halkın yaşadığı acıları yerinde gördüğünü belirtti. Bu ziyaretler, Akyön’ün Bosna halkıyla kurduğu derin bağın ve onların acılarını anlama çabasının bir göstergesiydi. Orada gördükleri, Akyön’ün vicdanını daha da harekete geçirmiş ve Bosna’ya olan desteğini artırmasına vesile olmuştu.
Mesajının sonunda, soykırımda hayatını kaybeden tüm şehitleri rahmetle anan Akyön, “Yüce Allah tüm şehitlerimize rahmet eylesin,” ifadelerini kullandı. Bu sözler, Akyön’ün kayıplara duyduğu saygıyı ve onların anısını yaşatma arzusunu yansıtıyor. Akyön, geçmişte yaşanan insanlık trajedilerinin unutulmaması ve toplumsal hafızanın canlı tutulması için farkındalık mesajlarını kamuoyuyla paylaşmaya devam edeceğini vurguladı. Çünkü unutulan her acı, yeni acılara davetiye çıkarır.
Akyön’ün bu anlamlı mesajı, Srebrenitsa Soykırımı’nın 30. yılında, sadece Kırıkkale’de değil, tüm Türkiye’de yankı uyandırdı. O günleri yaşayanların ve o günlerin acısını yüreğinde hissedenlerin sesi oldu. Unutmamak, unutturmamak ve bir daha böyle acıların yaşanmaması için çalışmak, hepimizin sorumluluğunda.