Türkiye’nin köklü fikir ve kültür dergisi Sebilürreşad, Eylül sayısında İslam dünyasının fikri dirilişini ele alıyor. 117 yıllık mirasıyla dergi, okuyucularını düşünmeye ve sorgulamaya davet ediyor.
Ankara – Raflarda yerini alan Sebilürreşad’ın Eylül sayısı, okuyucularını adeta bir düşünce yolculuğuna çıkarıyor. “Her çağ kendi sorularını sorar; her medeniyet kendi cevabını verir,” mottosuyla yola çıkan dergi, 117 yıllık birikimiyle bu ay İslam dünyasının fikri dirilişini, kimliğini ve medeniyet ufkunu masaya yatırıyor.
1908’den bu yana yayın hayatını sürdüren Sebilürreşad, sadece bir dergi olmanın ötesinde, Türkiye’nin düşünce dünyasına ışık tutan bir okul gibi. Geçmişin mirasını günümüze taşıyarak, geleceğe yönelik yeni fikirlerin yeşermesine zemin hazırlıyor. Derginin bu sayısındaki yazılar, İslam dünyasının karşı karşıya olduğu sorunlara çözüm arayışlarını ve yeniden yapılanma çabalarını farklı perspektiflerden ele alıyor.
Bu ayki sayıda, birbirinden değerli yazarların kaleminden çıkan makaleler, adeta birbiriyle konuşarak okuyucuyu düşünmeye sevk ediyor. Dergi, Batı tasavvurumuzdan dil ve kimlik sorununa, Aliya İzzetbegoviç’in özgürlük anlayışından aydın eksikliğine kadar pek çok önemli konuyu irdeliyor. Vahiyden kopuşun ve imaj çağının getirdiği çıkmazlar da bu sayının dikkat çeken başlıkları arasında.
Yusuf Yavuzyılmaz, Batı’ya olan bakış açımızı derinlemesine sorgulayarak, zihinsel bağımlılığın kökenlerine iniyor. Acaba kendi değerlerimizle mi, yoksa başkalarının bize dayattığı ölçütlerle mi değerlendiriyoruz dünyayı? Bu soru, günümüz Türkiye’si için hala geçerliliğini koruyor.
Roza Kurban, dilin ve kimliğin kültürel erozyon karşısındaki kırılganlığına dikkat çekiyor. Küreselleşme çağında kendi dilimizi ve kimliğimizi korumak, geleceğe aktarmak için neler yapmalıyız? Kurban’ın yazısı, bu konuda farkındalık yaratmayı amaçlıyor.
Selim Adım, Aliya İzzetbegoviç’in özgürlük anlayışını mercek altına alarak, İslam düşüncesinde bireyin yerini tartışmaya açıyor. İzzetbegoviç’in fikirleri, günümüz İslam dünyası için hala yol gösterici olabilir mi?
Şakir Diclehan, “Aydını olmayan İslam dünyası” gerçeğini masaya yatırarak, entelektüel boşluğun sonuçlarını irdeliyor. Düşünce üretemeyen, sorgulamayan bir toplumun geleceği nasıl şekillenir?
Sedat Memili, vahiyden kopuşun ve imaj çağının getirdiği çıkmazları analiz ederek, hakikat ile görünürlük arasındaki gerilimi ortaya koyuyor. Sosyal medyanın ve sanal dünyanın hayatımıza girmesiyle birlikte, hakikati nasıl ayırt edeceğiz?
Berat Sarıtop, Osmanlı aydınının bunalımını tarihsel bir perspektifle değerlendiriyor. Geçmişten dersler çıkararak, günümüz aydınlarının benzer hatalara düşmesini engelleyebilir miyiz?
A. Muhsin Yılmazçoban, “Fikir ve medeniyete evet, ideolojiye hayır” çağrısıyla, düşünce dünyasına yeni bir yön çiziyor. Farklı fikirlerin bir arada yaşayabileceği, hoşgörünün ve diyalogun hakim olduğu bir ortam nasıl yaratılır?
Sebilürreşad’ın Eylül sayısındaki her yazı, farklı bir kapıdan aynı hakikati işaret ediyor: Diriliş, dile, kimliğe, tarihe ve medeniyet mirasına sahip çıkmakla mümkündür. Dergi, okuyucularını bu değerleri korumaya ve geliştirmeye davet ediyor.
Sebîlürreşâd Eylül sayısı tüm seçkin bayilerde ve dijital platformlarda okuyucularını bekliyor. Ankara’da bir kitap kafede dergiyi karıştıran Ayşe Teyze, “Eskiden babam alırdı, şimdi ben torunlarıma okutuyorum. Bu dergi, bizim hafızamız,” diyor.