ABD Başkanı Trump, Çin’e uyguladığı gümrük vergilerini daha da artırabileceği sinyalini vererek, ticaret savaşında yeni bir cephe açtı. Nadir elementler üzerinden bir tehdit algılaması halinde, vergilerin yüzde 150’ye çıkabileceği uyarısında bulundu.
Washington’dan gelen haberler, küresel ticaret arenasında gerginliğin tırmandığını gösteriyor. ABD Başkanı Donald Trump, Çin’e karşı uyguladığı gümrük vergisi politikasında geri adım atmayacağını, hatta daha da ileri gidebileceğini açıkça ifade etti. Trump’ın bu çıkışı, iki ülke arasındaki ticaret ilişkilerinde yeni bir dönemin başlangıcı olarak yorumlanıyor.
Trump, daha önce Çin mallarına uyguladığı yüzde 100’lük ek gümrük vergisine atıfta bulunarak, “Eğer Çin bizi nadir elementlerle tehdit etmeye kalkarsa, o zaman yüzde 150 gümrük tarifesi ödemek zorunda kalacaklar. Bizimle anlaşmamaları halinde Çin ağır bedeller öder,” şeklinde konuştu. Bu sert ifadeler, Trump yönetiminin Çin’e karşı ne kadar kararlı olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi.
Peki, bu “nadir elementler” meselesi nereden çıktı? Detaylara indiğimizde, Çin’in dünya genelindeki nadir element rezervlerinin büyük bir kısmına sahip olduğu ve bu elementlerin özellikle teknoloji ve savunma sanayii için kritik öneme sahip olduğu görülüyor. Bazı uzmanlar, Çin’in bu stratejik avantajını kullanarak ABD’ye karşı bir koz olarak kullanabileceği endişesini taşıyor.
Aslında bu durum, uzun süredir devam eden ABD-Çin ticaret savaşının bir parçası. Hatırlayacak olursak, Trump yönetimi göreve geldiği günden bu yana Çin’e karşı çeşitli ticaret engelleri uyguluyor. Amaç, ABD’nin ticaret açığını azaltmak ve Amerikan şirketlerini korumak. Ancak bu durum, Çin’in de misilleme yapmasına ve karşılıklı gümrük vergisi artışlarına yol açtı. Sonuç olarak, küresel ticaret akışı sekteye uğradı ve birçok sektör olumsuz etkilendi.
Ekonomistler, bu tür ticaret savaşlarının uzun vadede her iki ülkeye de zarar vereceği konusunda hemfikir. Gümrük vergileri, tüketici fiyatlarının artmasına, şirketlerin karlılıklarının düşmesine ve hatta işten çıkarmalara neden olabilir. Türkiye gibi diğer ülkeler de bu durumdan dolaylı olarak etkilenebilir. İhracat ve ithalat dengelerindeki değişimler, yerel ekonomiyi de etkileyebilir.
Peki, Türkiye bu gelişmelerden nasıl etkilenecek? Uzmanlar, ticaret savaşlarının küresel ekonomide yarattığı belirsizliğin, Türkiye’yi de etkileyebileceğini belirtiyor. Özellikle ihracatımızın önemli bir kısmının Avrupa Birliği ülkelerine yapıldığı düşünüldüğünde, küresel ticaretteki yavaşlama Türkiye’nin ihracatını da olumsuz etkileyebilir. Ayrıca, Çin’den yapılan ithalatta da artış yaşanması, yerli üreticiler üzerinde baskı oluşturabilir.
Ankara’daki ekonomi çevreleri, bu gelişmeleri yakından takip ediyor. Yetkililer, Türkiye’nin ticaret politikasını bu yeni duruma göre şekillendirmeye çalışıyor. Amaç, Türkiye’nin küresel ticaretteki rekabet gücünü korumak ve ekonomik istikrarı sağlamak.
İstanbul’daki bir pazarda konuştuğumuz esnaf Mehmet Bey, “Dolar yükselince her şey zamlanıyor. Bu Trump ne yapmaya çalışıyor anlamıyorum. Bizim gibi küçük esnafı da etkiliyor bu durum,” diyerek endişelerini dile getiriyor. Tüketici Ayşe Hanım ise, “Zaten geçim zor. Bir de bunlarla uğraşıyoruz. İnşallah en kısa zamanda düzelir,” şeklinde konuştu. Görünen o ki, ticaret savaşının yankıları pazarlara kadar ulaşmış durumda.
Şimdi herkesin gözü, önümüzdeki günlerde yapılması beklenen ABD-Çin zirvesinde. İki ülke liderinin bir araya gelerek ticaret savaşını sona erdirecek bir anlaşmaya varması bekleniyor. Ancak, Trump’ın son açıklamaları, bu konuda iyimser olmak için henüz erken olduğunu gösteriyor. Anlaşılan o ki, küresel ticaret arenasında sular daha uzun bir süre durulmayacak.
Sonuç olarak, Trump’ın Çin’e yönelik tehditleri, küresel ticaret sisteminde yeni bir belirsizlik yaratmış durumda. Türkiye de dahil olmak üzere birçok ülke, bu gelişmelerin ekonomik etkilerini yakından takip ediyor. Önümüzdeki günlerde yaşanacak gelişmeler, küresel ekonominin geleceği açısından belirleyici olacak.