Gazeteci Osman Yazıcı, 8 Kasım’da Ankara’da gerçekleşecek “Zafer Destanı” konserini kaleme aldı. Yazıcı, konserin sadece bir müzik etkinliği olmadığını, Türk dünyasının kardeşlik ve dayanışma sembolü olacağını vurguladı.
Ankara, kasım ayının başında bambaşka bir atmosfere bürünecek gibi görünüyor. Gazeteci Osman Yazıcı’nın kaleminden çıkan satırlar, 8 Kasım akşamı CSO Ada Ankara’da gerçekleşecek olan “Zafer Destanı” konserine dikkat çekiyor. Yazıcı, bu konserin sadece bir müzik dinletisinden çok daha fazlası olduğunu, Türk dünyasının ortak ruhunu yansıtan bir kardeşlik ve dayanışma sembolü olacağını belirtiyor. Peki, bu konseri bu kadar özel kılan ne?
Yazıcı’nın yazısında özellikle vurguladığı isim, Türkiye’nin 100. Yıl Şarkısı’nın da bestecisi olan Turan Manafzade. Manafzade, sadece yetenekli bir sanatçı olmakla kalmıyor, aynı zamanda Türkiye ve diğer Türk Cumhuriyetleri arasında bir kültür elçisi görevi görüyor. Yazıcı’nın ifadesiyle, Manafzade, iki ülke arasında “kültürel bir köprü” vazifesi üstleniyor. Onun notaları, sadece müzik değil, aynı zamanda iki halkın ortak geçmişini, sevincini ve kederini de dile getiriyor.
Manafzade’nin en dikkat çekici projelerinden biri ise “Yedi Güzel”. Bu proje, büyük Türk düşünürü Nizami Gencevi’nin aynı adlı eserinden ilham alıyor. Proje kapsamında Azerbaycan, Türkiye, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Türkmenistan ve Macaristan’dan yedi kadın sanatçı bir araya geliyor. Bu yedi güçlü ses, Türk dünyasının ortak ruhunu müzikle dünyaya duyurmayı amaçlıyor. Düşünsenize, yedi farklı ülkeden gelen, yedi ayrı yetenek, aynı amaç için bir araya geliyor. Bu bile başlı başına bir destan gibi değil mi?
Osman Yazıcı’nın yazısı, 8 Kasım akşamı Ankara’da yaşanacakların sadece bir konser olmadığını vurguluyor. O gece, notalarla yazılan bir kardeşlik destanına tanık olacağız. Yedi güzelin sesinde atan tek bir yüreğin zaferini kutlayacağız. Yazıcı, Manafzade’nin sanatını “Hünerin Marifetle Dansı” olarak tanımlıyor ve onun sadece teknik ustalığını değil, aynı zamanda bilgisini, donanımını ve ülkesine duyduğu sevgiyi harmanlayan bir marifet örneği sergilediğini belirtiyor.
Piyanonun tuşlarına dokunan parmaklar, sadece notaları değil, aynı zamanda iki ülkenin ortak kaderini, sevincini, kederini ve sarsılmaz kardeşliğini de seslendirecek. Bu, sadece bir konser değil, aynı zamanda bir kültür şöleni olacak. Ankara, o gece sadece bir şehirden çok daha fazlası olacak; Türk dünyasının kalbi olacak.
Osman Yazıcı’nın yazısı, sadece bir konser duyurusu değil, aynı zamanda anlamlı bir çağrı niteliği taşıyor. Yazıcı, okuyucuları 8 Kasım akşamı Ankara’da bu özel etkinliğe katılmaya davet ediyor. Bu konser, sadece müzikseverler için değil, aynı zamanda Türk dünyasının kardeşlik ve dayanışma ruhunu hissetmek isteyen herkes için kaçırılmaması gereken bir fırsat. Belki de o gece, hepimiz notalarla yazılan bir kardeşlik destanının parçası olacağız.
Peki, siz bu çağrıya kulak verecek misiniz? 8 Kasım’da Ankara’da, yedi güzelin sesinden yükselecek kardeşlik şarkısına eşlik etmeye hazır mısınız?