Avrupa’daki orman yangınları rekor seviyede karbon emisyonuna neden olurken, Türkiye’de de durum farklı değil. Uzmanlar, yangınların atmosfere saldığı sera gazı miktarının endişe verici boyutlara ulaştığını belirtiyor.
ÖZET: Avrupa’daki orman yangınları rekor seviyede karbon emisyonuna neden olurken, Türkiye’de de durum farklı değil. Uzmanlar, yangınların atmosfere saldığı sera gazı miktarının endişe verici boyutlara ulaştığını belirtiyor.
Ankara, 5 Eylül 2025 – Avrupa’da bu yaz yaşanan orman yangınları, sadece ağaçları değil, geleceğimizi de yakıyor. Avrupa Orman Yangını Bilgi Sistemi’nin son verilerine göre, Avrupa Birliği ülkelerinde yıl başından 26 Ağustos’a kadar yanan alan tam 1 milyon 25 bin hektarı aştı. Bu devasa yangınlar, atmosfere salınan karbon miktarıyla da kara bir rekor kırdı: 38 milyon ton! Geçen yıl aynı dönemde bu rakam 11 milyon tondu, yani neredeyse dörde katlanmış durumda. Durumun vahametini anlamak için, 2006-2024 yılları arasındaki yıllık ortalama miktarın 17 milyon ton olduğunu hatırlatmakta fayda var.
Peki, bizde durum ne? Tarım ve Orman Bakanlığı’nın verileri iç açıcı değil. 1 Ocak’tan 2 Eylül’e kadar Türkiye’de tam 5 bin 832 yangın çıktı. Bunların 2 bin 492’si ormanlarımızda, 3 bin 340’ı ise kırsal alanlarda meydana geldi. Bu rakamlar, yangınlarla mücadelede daha etkili önlemler almamız gerektiğini açıkça gösteriyor.
Konuyla ilgili görüşlerini aldığımız Prof. Dr. Doğanay Tolunay, orman yangınlarının sadece doğal güzelliklerimizi yok etmekle kalmadığını, aynı zamanda atmosfere ciddi miktarda sera gazı salınmasına neden olduğunu vurguluyor. Hocamızın dediğine göre, yangın sırasında karbondioksit başta olmak üzere karbonmonoksit, azot oksitler, kükürt dioksit, metan ve envai çeşit partikül madde havaya karışıyor. Bunların her biri, iklim değişikliğini tetikleyen unsurlar.
Tolunay Hoca, Türkiye’deki ormanların 1 hektarında yaklaşık 110 ton karbon depolandığını, bunun karbondioksit karşılığının ise 450-500 ton civarında olduğunu belirtiyor. Yani, yanan her ağaç, atmosfere geri dönen tonlarca karbondioksit demek.
Bu yıl yanan yaklaşık 70 bin hektar orman alanı üzerinden bir hesap yapıldığında, atmosfere yaklaşık 3,5 milyon ton karbondioksit salındığı ortaya çıkıyor. Ancak Tolunay Hoca, yangınların genellikle ormanların yoğun olduğu bölgelerde çıktığını düşünürsek, bu miktarın 4-4,5 milyon tona ulaşabileceği uyarısında bulunuyor. Bu, gerçekten de alarm zillerinin çalması gerektiği anlamına geliyor.
Düşünsenize, piknik yaparken yaktığımız küçücük bir ateşin nelere mal olabileceğini… Ya da tarladaki anız yangınlarının… Belki de o an farkında değiliz ama aslında geleceğimizi yakıyoruz.
Yangınlar sadece sera gazı salınımını artırmakla kalmıyor, aynı zamanda ormanların karbon yutma kapasitesini de azaltıyor. Prof. Dr. Tolunay, 1 hektar ormanın yılda yaklaşık 4 ton karbondioksiti atmosferden çekip depoladığını, yanan 70 bin hektar orman nedeniyle bu yıl 250-280 bin ton karbondioksitin atmosferden alınamayacağını dile getiriyor. Yani, bir yandan atmosfere daha fazla karbondioksit salıyoruz, diğer yandan da onu temizleyecek doğal mekanizmaları yok ediyoruz.
Türkiye’nin yıllık sera gazı emisyonunun yaklaşık 593 milyon ton olduğunu, ormanların ise atmosferden 68 milyon ton karbondioksit çektiğini hatırlatan Tolunay Hoca, yangınların bu hassas dengeyi bozduğunu söylüyor. Bu denge bozulduğunda, iklim değişikliğinin etkileri daha da şiddetli hissedilmeye başlanacak. Belki de önümüzdeki yıllarda daha sık sel felaketleri, kuraklıklar ve aşırı hava olayları yaşayacağız.
Prof. Dr. Tolunay, Türkiye’nin 2021’den itibaren “mega yangınlar” ile karşılaştığına dikkat çekiyor. 2025’te Sakarya, Seferihisar ve Çeşme’de yaşanan büyük yangınlar, bu durumun acı birer örneği. İklim değişikliğinin etkisiyle sıcak ve kurak koşulların artması nedeniyle, ilerleyen yıllarda yangınların daha sık görülmesi bekleniyor. Yani, eğer önlem almazsak, bu felaketler artarak devam edecek.
Akdeniz Havzası ve Avrupa’nın güneyinde son yıllarda yaşanan mega yangınların yüz binlerce hektarlık alanı yok ettiğini ve atmosfere verilen emisyon miktarını geçmiş yıllara kıyasla katbekat artırdığını ifade eden Tolunay Hoca, yeni yangın rejimine uygun, önleme odaklı stratejiler geliştirilmesi gerektiğini vurguluyor. Yangınların çıkmasını engellemek ve vatandaş farkındalığını artırmak, bu stratejilerin en önemli parçaları.
Tolunay Hoca’nın bir de “30+30+30 kuralı” var. Yangın riskinin, sıcaklığın 30 dereceyi aştığı, nemin yüzde 30’un altına düştüğü ve rüzgar hızının saatte 30 kilometreyi geçtiği durumlarda kritik seviyeye ulaştığını belirtiyor. Yani, bu koşullar bir araya geldiğinde, en ufak bir kıvılcım bile büyük bir yangına dönüşebilir.
Peki ne yapmalı? Öncelikle, her birimizin yangınlara karşı daha duyarlı olması gerekiyor. Ormanlık alanlarda ateş yakmamak, sigara izmaritlerini yere atmamak, tarlalarda anız yangını çıkarmamak gibi basit önlemler, büyük felaketlerin önüne geçebilir. Ayrıca, yetkililerin de yangınlarla mücadele konusunda daha etkili stratejiler geliştirmesi, yangın söndürme ekiplerini güçlendirmesi ve erken uyarı sistemlerini yaygınlaştırması gerekiyor.
Unutmayalım, ormanlar sadece ağaçlardan ibaret değil. Onlar, yaşam kaynağımız. Onları korumak, geleceğimizi korumak demek.