Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, 2022’de İstanbul’da yapılan ve Ukrayna’nın da katıldığı müzakerelerde belirlenen güvenlik ilkelerinin hala arkasında olduklarını belirtti. Lavrov, eski İngiltere Başbakanı Boris Johnson’ın bu süreci baltaladığını iddia etti.
Ankara – Moskova hattında son dönemde yaşanan diplomatik hareketlilik dikkat çekiyor. Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, dün yaptığı açıklamalarla 2022 yılında İstanbul’da gerçekleşen ve Ukrayna heyetinin de aktif rol oynadığı müzakerelere yeniden ışık tuttu. Lavrov, o dönemde üzerinde mutabakata varılan güvenlik ilkelerinin hala Rusya tarafından desteklendiğini vurguladı. Bu ilkelerin, “bölünmezlik, güvenlik ve kolektif güvenlik” prensiplerine dayandığı belirtildi.
Lavrov, Moskova’da Hindistan Dışişleri Bakanı Subrahmanyam Jaishankar ile gerçekleştirdiği görüşmenin ardından kameraların karşısına geçti. Konuşmasında, Rusya-Ukrayna savaşının ilk günlerinde Belarus ve İstanbul’da yapılan müzakerelere değinen Lavrov, o günlerdeki atmosfere yeniden dikkat çekti. Özellikle İstanbul’daki müzakerelerin umut vadettiğini, ancak sonrasında yaşanan gelişmelerin bu süreci sekteye uğrattığını ima etti.
Lavrov’un açıklamalarına göre, Kiev’in sunduğu ve her iki tarafın da prensipte anlaştığı bir belge vardı. Bu belgede, Ukrayna’nın tarafsız, nükleer silahlardan arındırılmış bir devlet olarak kalması öngörülüyordu. Dahası, Ukrayna’nın NATO gibi askeri ittifaklara katılmayacağı, buna karşılık BM Güvenlik Konseyi daimi üyeleri, Almanya ve Türkiye gibi ülkelerin de güvenlik garantörleri arasında yer alacağı belirtiliyordu. İşte tam bu noktada, Lavrov’un iddiasına göre, dönemin İngiltere Başbakanı Boris Johnson devreye girerek bu süreci engelledi.
Peki, Lavrov’un bu iddiası ne anlama geliyor? Johnson’ın tam olarak nasıl bir rol oynadığı, süreci hangi argümanlarla engellediği gibi sorular şu an için net değil. Ancak Lavrov’un bu açıklaması, Moskova’nın o dönemdeki müzakerelere ne kadar önem verdiğini ve sürecin akamete uğramasından duyduğu rahatsızlığı açıkça ortaya koyuyor.
Lavrov, konuşmasının devamında Batılı ülkelerin Ukrayna ile işbirliği yaparak Rusya’yı izole etmeye çalıştığını savundu. Bu yaklaşımın, Rusya’yı “stratejik olarak yenilgiye uğratma” amacını taşıdığını iddia etti. Lavrov’a göre, Avrupa Birliği’nden gelen bazı açıklamalar da barış görüşmelerini desteklemekten ziyade baltalamaya yönelik.
Bu noktada, Batı’nın Rusya’ya yönelik politikaları ve bu politikaların Moskova tarafından nasıl algılandığı önemli bir konu olarak karşımıza çıkıyor. Lavrov’un “çevreleme” politikası olarak nitelendirdiği durum, aslında Soğuk Savaş döneminden kalma bir kavram. Ancak, günümüzde farklı araçlarla ve farklı coğrafyalarda yeniden gündeme geldiği görülüyor. Rusya, bu politikayı kendisine yönelik bir tehdit olarak algılıyor ve buna karşı çeşitli diplomatik ve askeri hamleler yapıyor.
Lavrov’un açıklamalarındaki en dikkat çekici noktalardan biri, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy ile görüşmeye hazır olduğu yönündeki ifadesiydi. Lavrov, Putin’in tüm konuların en üst düzeyde ele alınması şartıyla Zelenskiy ile görüşebileceğini belirtti. Ancak, gelecekteki olası anlaşmaların imzalanabilmesi için Ukrayna tarafındaki “meşruiyet” meselesinin netleşmesi gerektiğini de sözlerine ekledi.
Bu “meşruiyet” meselesi, aslında Rusya’nın Ukrayna’daki mevcut yönetime bakış açısını yansıtıyor. Moskova, Ukrayna’daki yönetimin Batı’nın etkisi altında olduğunu ve kendi halkının çıkarlarını yeterince temsil etmediğini düşünüyor. Bu nedenle, gelecekte yapılacak olası anlaşmaların kalıcı ve sürdürülebilir olması için Ukrayna tarafındaki meşruiyetin sağlanması gerektiğini vurguluyor.
Peki, bu açıklamalar ışığında Rusya-Ukrayna arasında bir barış umudu var mı? Açıkçası, durum oldukça karmaşık ve belirsiz. Lavrov’un açıklamaları bir yandan müzakere kapısının tamamen kapanmadığını gösterirken, diğer yandan da Moskova’nın katı şartları ve beklentileri olduğunu ortaya koyuyor. Önümüzdeki günlerde diplomatik temasların nasıl şekilleneceği, barış umutlarının yeşerip yeşermeyeceği merakla bekleniyor.
Unutmamak gerekir ki, bu savaş sadece iki ülke arasında değil, aynı zamanda küresel güç dengeleri ve uluslararası ilişkiler açısından da derin etkiler yaratıyor. Barışın sağlanması, sadece Ukrayna ve Rusya için değil, tüm dünya için büyük önem taşıyor.