Koçun Gazabından Doktorluğa: Özbekistan’dan Rüşvetsiz Bir Yaşam Hikayesi

Yayınlama: 03.08.2025
A+
A-

Fergana’nın Kuvasoy şehrinde doğan Muazzam İbrohimova, çocukluk hayali olan doktorluk yolunda ilginç deneyimler yaşadı. Bir koçun saldırısı, onun hayatında rüşvet almamaya yemin ettiği bir dönüm noktası oldu.

Koçun Gazabından Doktorluğa: Özbekistan’dan Rüşvetsiz Bir Yaşam Hikayesi

Özbekistan’ın Fergana bölgesine bağlı Kuvasoy şehrinde, meşhur aşçı Arif ata’nın evinde dünyaya geldim. Çocukluğum, ablam Qunduzoy ve kardeşim Mevlancan’ı henüz bir yaşına bile basmadan kaybetmenin acısıyla geçti. Babamın o günkü sözleri hala kulaklarımda çınlıyor: “Eğer iyi doktorlar olsaydı, onlar yaşardı. Sen doktor olmalısın!” O an, içimde bir ateş yandı ve herkese harika bir doktor olacağıma dair söz verdim.

Kurbağalarla Başlayan Cerrahlık Macerası

Cerrah olmak, benim için bir tutku haline gelmişti. İlk “ameliyatlarımı” ise, bahçemizde yakaladığım tombul kurbağalar üzerinde yapmaya başladım. Onları “dime-drol” ile uyutmaya çalışır, uyananlara ise çift doz verirdim. Ölürlerse diye, önceden rızalarını almayı da ihmal etmezdim. O zamanlar, annemin bembeyaz doktor önlüğü benim için bir kahramanlık zırhı gibiydi. Boyu uzun olduğu için giydiğimde yerleri süpürürdü, şapkası ise gözlerimi kapatırdı. Annemin ilaç kutusundan gizlice aldığım “skalpel”i, amcamın votkasına batırır, sonra da kurbağaları keserdim. Şimdi o günleri hatırladıkça, o minik hayvanlara zarar verdiğim için utanıyorum. Ama o zamanlar, o tombul kurbağaların içlerinde ne olduğunu merak ederdim. Kalpleri nasıl atıyordu? Karaciğerleri nasıldı? Akciğerleri var mıydı? Böbrekleri büyük müydü? Neden şişmanlıyorlardı? Neden vıraklıyorlardı? Tüm bu soruların cevabını bulmak istiyordum.

Cerrahlık Hayallerine Veda

Ancak cerrah olmak için cesur bir yürek ve soğukkanlı bir kalbe sahip olmak gerektiğini çok erken yaşta anladım. Ameliyat sırasında canlanan, karnında iğnesiyle suya atlayan ve ertesi gün kokmuş bir şekilde su yüzeyinde yüzen ilk “hastalarımı” gördüğümde, cerrah olma fikrinden vazgeçmek zorunda kaldım. Mecburen derslerime, “Sağlık” dergisi ve hemşire olan annemin kitaplarından devam ettim. Evimizde kocaman bir “Anatomi Atlası” vardı. İnsanın bağırsaklarından beynine, böbreklerine kadar her şey renkli resimlerle gösterilmişti. Bazen küçük kardeşlerimi yatırır, vücut organlarının yerlerini kalemle çizer, sonra da kitaptaki resimlerle karşılaştırırdım. Hangi damarın nereye gittiğini, ne işe yaradığını anlatmam saatler sürerdi, kardeşlerim ise çoktan hıçkıra hıçkıra uyuyakalmış olurlardı.

Hayvan Dostu Doktor

Teorik bilgilerle yetinmeyip, pratiğe de önem verirdim. Kanadı kırılmış serçeleri, ayağı incinmiş kedileri, boğulmuş buzağıları tedavi ettiğim yalan değil. Bir seferinde dereden yarı ölü halde bulduğum bir sansarı “reanimasyon” yapıp hayata döndürmüştüm. Ama sonra da göbeğimden kırk tane iğne yemiştim! Genellikle kedi, köpek ve diğer “dört ayaklı hastalarım”, minnettarlıklarını beni ısırarak gösterirlerdi. Ben de her zamanki gibi hastanenin travmatoloji bölümünde, Doktor Sotkinov’un gözetiminde “keyifle” göbeğimden iğne olurdum. Yine de, birçok hayvanı hayata döndürdüğüm doğrudur. Ancak “Jack” lakaplı sarı köpeğim, uzun süre rüyalarıma girip, “Ablacığım, beni gazyağında yıkamaktansa pireli gezmem daha iyiydi!” diyerek kalbimi sızlatırdı.

Koyun Doğumuna Müdahale

Bir gün büyükannemin evine gittiğimde, koyunu doğurmak üzere olduğunu gördüm. Üç kuzucuk doğmuştu ama “Maşa” hala sancılanıyordu. Büyükannem de oldukça yorulmuştu. Sevinerek hemen yardıma koştum. Üç ay önce komşumuz Bahri hala’nın kedisini doğurtmuştum. Kedi delisi Bahri hala, sevinçten bana “dondurma” için yirmi tiyin vermişti. Bugün de kedi değil ama koyun doğurtacaktım. Büyükannem de elimi boş göndermezdi, dedemden de bir şeyler koparırdım mutlaka.

“Büyükanne, çekil, ben hallederim,” dedim.

Annemin annesi, hastanede temizlikçi olarak çalışsa da, köpek, kedi doğurtan torununa “hayır” diyebilir miydi? Hemen bir kenara çekilip yerini bana bıraktı.

Aslında yeni elbisemi giyip herkese hava atmaya gelmiştim. Ama o anda elbisem de aklımdan çıktı, hemen işe koyuldum.

“Büyükanne, gerçekten dördüncüsü var mı? Çıkmıyor ki!”

Üç kuzucuğu havluyla silip annelerinin önüne koyan büyükannem, gülümseyerek cevap verdi: “Var, var…” Büyükannem, bir kuzucuklara, bir de kuzucukların annesine sevgiyle bakarken Özbekçe ve Rusça’yı karıştırıyordu. Zaten bütün köyün anlattığı hikayelerin kahramanı da o değil miydi!

Büyükannenin Unutulmaz Tercümesi

Doğmadan önce olmuş bir olayı anlatırlardı hep. Büyükannem, hastanede yerleri temizlerken biraz Rusça öğrenmiş. Bir gün “Acil Servis”e karnından yaralanmış ağır bir hasta getirmişler. Hemen büyükannemi çağırmışlar. Rus doktor, ona yalvarmış: “Safura, hastanın yakınlarına sor, ne olmuş?” Ağlayan akrabalar, hastanın büyük bir boğa tarafından saldırıya uğradığını söylemişler. Doktor, “Ne olmuş? Tercüme et!” diye acele ediyordu. Çeviriyi bekleyen doktor sabırsızlandıkça, “boğa” kelimesinin karşılığını bir türlü bulamamış. Sonunda büyükannem gülümseyerek sormuş: “Doktor, sen inek’i biliyor musun?” Doktor şaşkınlıkla “Evet,” demiş. Büyükannem de cevabı yapıştırmış: “İneğin kocası vardır. İşte. Hastayı ineğin kocası vurmuş!” Çeviriyi zor bela anlayan doktor, karnı yarılmış hastayı unutup kahkahalarla gülmeye başlamış. Bu olay, dilden dile dolaşarak herkesin yüzünde bir tebessüm oluşturuyordu.

Koç Mişa’nın Gazabı

Son, zayıf kuzucuğu zorla çekip çıkardım. Onu eski bir havluyla silip annesinin önüne koymak istedim ama önce dedeme göstermek için avluya koştum. Rahmetli dedem, kayısı ağacının tepesindeydi. Kucağımdaki “bebek”i görünce sevindi ama hemen onu annesine götürmemi söyleyerek bağırdı: “Ağıla götür. Mişa’nın huyu kötüdür, evladım. Yavrusunu kıskanır.” Dedemin yorulduğunu düşündüm. Koyunun adını da karıştırıyordu. Gülümsedim ve “Mişa değil, M-a-ş-a, dede. Yanlışın var. Şimdi Abdubannop amcaya da gösterip çıkayım,” dedim.

Dedem kayısı ağacından aşağıya inerek sesini daha da yükseltti: “Yapma. Maşa değil, Mişa’nın morali bozuk. Dur. Sokağa çıkma. Ahıra dön!”

Dedemin bağırmasına aldırmadan, kuzuyu kucağımdan bırakmadan soka

REKLAM VERMEK İÇİN ARAYIN
0532 659 8130