Ülkelerin ekonomisinde hesaba katılmayan ve tahmini olarak hesaplanan bir kısım vardır. İlk duyduğumda aklıma nasıl gelmedi diye şaşırmıştım. Bu duruma yabancılar Grey Economy yani gri ekonomi derken biz daha resmi adı olan Kayıt dışı ekonomi olarak adını anıyoruz. Bu kısım herhangi bir ekonominin vergilendirilmeyen veya herhangi bir hükümet tarafından denetlenmeyen kısmıdır. Enformel sektör, özellikle gelişmekte olan ülkelerin ekonomilerinde önemli bir yer tutmasına rağmen, bazen sorunlu ve yönetilemez olarak damgalanmaktadır. Ancak, bu sektör yoksullar için kritik ekonomik fırsatlar sunar. Bu durumda kanaatimce yoksul kesimi fazla suçlayamayız çünkü vergi yükü küçük esnafı ve az geliri ve sağlam birikimleri olmayan insanlar için fiş kesmek ve talep edilen bütün vergileri vermek zaman zaman altından kalkılamayan bir yüktür. Ancak bu bazen fırsatçılıktan da yapılan bir harekettir. Misal, Yunanistan gibi parasını turizmden kazanan bir ülke için kayıt dışı ekonomi problemdir.
Turistten gelen paranın önemli bir kısmını elden alan ve vergi vermeyen esnaf hali hazırda borç içinde olan ekonomiye yardımcı olmamaktadır. Ancak buna sert bir şekilde engel olmak küçük esnafın, el sanatları, sokak satıcılığı uğraşan yerlerin kapanmasına ve bölgedeki turizm faaliyetlerinin düşmesine, işlerinden olanların yeni işler arayışında şehirlere gidip, büyük şehirlerin hali hazırda büyük bir sorunu olan kalabalık sorununu iyice arttırması, terk edilen köy ve kasabaları iyice artması gibi sorunlar doğuracağı için sert çözümlere yeltenmek de pek çekici değildir. Şahsi fikrimi soracak olursak gri ekonomiyi bitirmek için atılacak ani bir adım bana ya benimsin ya toprağım lafını hatırlatıyor. Ancak bu iki kişinin dramatik ayrılığından çok daha büyük sorunlar silsilesini sorun eksikliği çekmeyen ülkenin başına yığmak olur. Dikkat çekeyim, bahsettiğim ülke hala Yunanistan, kendi ülkemizi düşünecek olursak ve turizmi hariç düşünürsek gri ekonomi her ne kadar küçük esnafa şans tanıyor da olsa vergiye ihtiyacı olan devletin alamadığı vergiyi sabit maaş alan ve fiş kesen kesimden aldığı ve bunun ülkenin daha büyük bir kısmının sırtına yük yüklediğini ve unutmamak gerek. Hatta bu durum ülkenin çoğunluğunu oluşturan bu kesimin alım gücünü de azaltmaktadır ve alım gücü azalan kesim borçlanmak durumunda olur bu da alım gücünü daha da azaltır.
Örnekler arttırılabilir ancak çok net belli ki bu durumu kademeli olarak çözmekten başka bir seçenek yok çünkü bu duruma göz yummak büyük resimde esasen herkesi zorlayan bir soruna göz yummak olacaktır. Yazıda detaylandırıldığı gibi bu durumun esas iteleyicisi gene ekonomik sıkıntının kendisidir. Ve esasen bu durum vatandaşın kendini kurtaracak şekilde çözüm üretme çabasıdır ancak bu bir çözüm değil iyi yönetilmeyen bir ekonominin bir semptomudur. Fikrimce semptomları bastırmanın en iyi yolu ya tedavidir, tedavi acı verici de olsa iyileşmek isteyen biri acıyı göze almalıdır. Belki bencilce bir düşünce gibi gelecek ancak benim gözümde vergisini vermeyenlerden edilen zararı işini resmiyetle yapandan almak, oturduğunuz bir restoranda yemeği ödemeden kalkanların borçlarının diğer masalara dağıtılması gibi geliyor. Eşiniz yada dostunuz olmayan birinin hesabını her seferinde ödemek zorunda olduğunuzu düşünün. Sizi bilmem ancak bu ben böyle bir durumda sevdiklerimle vakit geçirmek için başka restoranlar aramaya başlardım zira bu durum benim ağzımın tadını bozacaktır. Restoran değiştirir gibi farklı bir ekonomiye geçmek kolay değil elbet, büyük bir ekonomide “kolay” olarak bir şeyleri düzeltmek o kadar yabancı bir düşünce ki elimizde sihir değnek bile olsa üretilecek çözümlerin geçici olacağını hayal eden biriyim. Ancak zor da olacak olsa bir şeyleri denersek, sihirli değnek yada sonsuzluk eldiveni gibi hayali eşyalara ihtiyaç kalmadan da bazı şeyleri başarabiliriz diye düşünüyorum.
Yazan: Eren Murat Hepgüler