Heyhaber.com | Tülay Ataman
13 Haziran 2025
Ortadoğu’da tansiyon yeniden zirvede. İsrail’in 13 Haziran sabahı İran’a karşı başlattığı hava saldırısıyla başlayan kriz, tüm bölge ülkeleri gibi Türkiye için de yakından izlenmesi gereken bir gelişme. Peki bu savaş ihtimali Türkiye’yi nasıl etkiler? Ekonomik, diplomatik ve güvenlik boyutlarıyla tabloyu analiz ettik.
Türkiye, bölgesel krizlerde genellikle diplomatik denge politikası yürütmeyi tercih ediyor. İran’la komşu olması, İsrail’le ise uzun süredir dalgalı bir ilişkisi bulunması, Türkiye’nin doğrudan askeri bir taraf olması olasılığını oldukça düşük kılıyor. Cumhurbaşkanlığı’ndan yapılan ilk açıklamalarda da “her iki tarafa itidal çağrısı” dikkat çekti.
Ancak Türkiye’nin jeopolitik konumu, onu her koşulda gelişmelerin ortasında tutuyor. Özellikle hava sahası, enerji hatları ve sınır güvenliği açısından gelişmelerin yakından izlenmesi gerekiyor.
İran-İsrail gerilimiyle birlikte petrol fiyatları hızla yükselişe geçti. Haziran ortasında Brent petrolün varili 96 doları geçti. Bu durum Türkiye gibi enerji ithalatçısı ülkeler için ekonomik baskı anlamına geliyor. Yatırım tavsiyesi değildir.
Türkiye ekonomisi açısından en büyük tehdit; enerji fiyatlarındaki ani sıçramaların, enflasyonu tetiklemesi ve iç piyasayı zorlamasıdır.
Savaşın sıcak bir çatışmaya dönüşmesi durumunda, göç hareketliliği ve terör riski Türkiye’nin iç güvenlik gündemini etkileyebilir. İran ve Suriye hattından gelen göç baskısı artabilir.
Ayrıca bölgesel kaos ortamı, PKK, DEAŞ gibi örgütlerin yeniden hareketlenmesi için bir zemin oluşturabilir. Bu nedenle Türkiye’nin sınır güvenliği politikalarını güçlendirmesi ve istihbarat faaliyetlerini yoğunlaştırması bekleniyor.
Türkiye’nin dış politikadaki önceliği, bölgesel barışın sağlanması olacak. Hem İsrail hem de İran’la görüşme kanalları açık. Türkiye, bu krizde arabuluculuk potansiyeli taşıyan nadir ülkelerden biri. Cumhurbaşkanlığı ve Dışişleri Bakanlığı düzeyinde açıklamalar, Türkiye’nin “taraf değil, çözüm odaklı aktör” rolünü vurguluyor.
Ayrıca Türkiye’nin NATO üyeliği ve ABD ile ilişkileri, diplomatik pozisyonunu doğrudan etkileyebilir. Tarafsızlık korunmak istense de ittifak dengeleri her zaman göz önünde tutulmak zorunda.
İran-İsrail gerilimi, Türkiye için bir savaş tehdidinden çok çok yönlü bir risk yönetimi süreci anlamına geliyor. Enerji fiyatlarından güvenlik tedbirlerine, diplomasiden sınır kontrolüne kadar geniş bir yelpazede hazırlık ve denge gerekiyor.
Halkı galeyana getirmek yerine, bilinçli kamuoyu bilgilendirmesi, medya ve devlet kurumlarının ortak sorumluluğudur.
Tülay Ataman
Araştırmacı Gazeteci | Heyhaber