Türkiye, insan ticaretiyle mücadelede yeni bir sayfa açıyor. Göç İdaresi Başkanlığı’nın öncülüğünde hazırlanan Ulusal Eylem Planı, mağdurları koruma ve suçu önleme odaklı kapsamlı bir strateji sunuyor.
Ankara, 30 Temmuz 2025 – Türkiye, insan ticaretinin karanlık yüzüne karşı topyekün bir mücadele başlatıyor. Göç İdaresi Başkanlığı’nın koordinasyonunda hayata geçirilen 2025-2030 Ulusal Eylem Planı, bu alandaki çalışmaları daha da güçlendirmeyi hedefliyor. Plan, sadece yasal düzenlemelerle sınırlı kalmayıp, toplumun her kesimini bilinçlendirme ve mağdurlara yönelik destek mekanizmalarını iyileştirme gibi geniş bir yelpazede çözümler sunuyor.
İnsan ticareti… Duyduğumuzda içimizi burkan, modern dünyanın en acımasız gerçeklerinden biri. Ne yazık ki, cinsiyet veya uyruk ayrımı gözetmeksizin birçok insan bu suçun mağduru oluyor. Göç İdaresi Başkanı Hüseyin Kök, 30 Temmuz Dünya İnsan Ticaretiyle Mücadele Günü’nde yaptığı açıklamada, bu konunun vahametine dikkat çekti. Kök, insan ticaretini “çağımızın modern köleliği” olarak tanımlayarak, Türkiye’nin bu alandaki kararlılığını vurguladı.
Peki, bu eylem planı tam olarak neyi amaçlıyor? Temel hedef, insan ticaretine karşı kurumsal işbirliğini artırmak. Yani, devlet kurumları, sivil toplum kuruluşları ve uluslararası örgütler arasındaki koordinasyonu güçlendirmek. Bunun yanı sıra, mağdurların korunmasına yönelik hizmetlerin kalitesini yükseltmek ve suçun önlenmesine yönelik yenilikçi yöntemler geliştirmek de planın öncelikleri arasında yer alıyor.
Hüseyin Kök’ün özellikle vurguladığı bir nokta var: Vatandaşların duyarlılığı. Kök, şüpheli durumlarda “YİMER 157” bilgi ve ihbar hattı ile 112 Acil Çağrı Merkezi’ne bildirimde bulunulması çağrısında bulundu. “Her ihbar bir hayat kurtarabilir” sözleriyle, vatandaşların bu mücadeledeki kritik rolüne dikkat çekti. Unutmayalım ki, bazen bir telefon, bir mesaj, bir hayatın kurtulmasına vesile olabilir.
Peki, bir ihbarda nelere dikkat etmeliyiz? Şüpheli gördüğünüz durumları, kişileri veya olayları en detaylı şekilde yetkililere aktarmak önemli. Belki bir tanıdığınızın davranışlarında bir gariplik seziyorsunuz, belki de yaşadığınız çevrede tuhaf olaylara tanık oluyorsunuz. Bu gibi durumlarda, çekinmeden yetkililere başvurmak, insan ticaretinin önlenmesinde büyük bir adım olabilir.
Türkiye’nin insan ticaretiyle mücadelesi aslında yeni değil. 2000’li yıllardan bu yana bu alanda önemli adımlar atıldı. Palermo Protokolü ve Avrupa Konseyi Sözleşmesi gibi uluslararası anlaşmalarla uyumlu yasal düzenlemeler yapıldı. 2013’te Göç İdaresi’nin kurulmasıyla mücadele daha da kurumsallaştı. 2016 yılında yayımlanan Uygulama Yönetmeliği ile mağdurlara yönelik süreçler daha bütüncül hale getirildi. Yani, bu yeni eylem planı, aslında uzun yıllardır süren bir mücadelenin devamı niteliğinde.
29 Ocak 2025 tarihinde 15. Göç Kurulu’nda kabul edilen Ulusal Eylem Planı, sadece devlet kurumlarının değil, tüm toplumun katılımını hedefliyor. Hüseyin Kök, planın toplumsal bilinci artırma ve kurumsal kapasite geliştirme yönünde önemli bir adım olduğunu belirtiyor. Bu ne anlama geliyor? Okullarda, iş yerlerinde, camilerde, kısacası hayatın her alanında insan ticaretiyle ilgili farkındalık yaratma çalışmaları yapılacak. Aynı zamanda, kolluk kuvvetleri, hakimler, savcılar ve diğer kamu görevlilerinin bu konudaki bilgi ve becerileri artırılacak.
Peki, insan ticareti mağdurları için neler yapılıyor? Kök, mağdur tespiti sürecinin çok paydaşlı bir yaklaşımla yürütüldüğünü vurguluyor. Kolluk kuvvetleri, kamu kurumları ve sivil toplum kuruluşlarının yönlendirmeleriyle başlatılan süreçlerde, mağdurlara güvenli barınma, mali destek, sağlık ve eğitim hizmetleri, psiko-sosyal destek ve adli yardım gibi kapsamlı hizmetler sunuluyor. Yani, mağdurlar sadece kurtarılmakla kalmıyor, aynı zamanda hayata yeniden tutunmaları için her türlü destek sağlanıyor.
6458 Sayılı Kanun kapsamında mağdurlar için özel ikamet izni tanınıyor ve sığınma evlerinin kapasitesi artırılıyor. Bu, mağdurların Türkiye’de güvende kalmalarını ve yeni bir başlangıç yapmalarını kolaylaştırıyor. Ancak, bu konuda daha yapılacak çok şey var. Sığınma evlerinin sayısının artırılması, destek hizmetlerinin çeşitlendirilmesi ve mağdurların topluma entegrasyonunu sağlayacak projelerin geliştirilmesi gerekiyor.
Hüseyin Kök’ün sözleriyle bitirelim: “Toplum olarak herkesin mağdurların sesi olması gerekiyor“. İnsan ticaretine karşı duyarlı olmak, şüpheli durumlarda yetkilileri bilgilendirmek ve mağdurlara destek olmak, hepimizin sorumluluğu. Unutmayalım ki, bu mücadele sadece devletin veya sivil toplum kuruluşlarının değil, hepimizin ortak sorumluluğu. Çünkü insan onurunu korumak, hepimizin görevi.