Prof. Dr. Zakir Avşar, imam hatip liselerinin Türkiye’deki eğitim sisteminde toplumsal taleplerin ve modernleşme arayışlarının kesişim noktasında bulunduğunu vurguluyor. Avşar, bu okulların, dini bilgi ve modern bilimi bir araya getirerek özgün bir model oluşturduğunu belirtiyor.
Özet: Prof. Dr. Zakir Avşar, imam hatip liselerinin Türkiye’deki eğitim sisteminde toplumsal taleplerin ve modernleşme arayışlarının kesişim noktasında bulunduğunu vurguluyor. Avşar, bu okulların, dini bilgi ve modern bilimi bir araya getirerek özgün bir model oluşturduğunu belirtiyor.
Ankara – LGS sonuçlarının açıklanmasının ardından başlayan tartışmalar, imam hatip liselerinin geleceği ve rolü üzerine yeniden odaklandı. Haber7 yazarı Prof. Dr. Zakir Avşar, konuyla ilgili kaleme aldığı yazısında, bu okulların Türkiye’deki eğitim tarihinde önemli bir yere sahip olduğunu ve toplumsal ihtiyaçlara cevap verme misyonunu üstlendiğini belirtti. Avşar’ın yazısı, imam hatip liselerinin sadece dini eğitim veren kurumlar olmadığını, aynı zamanda modernleşme çabalarının da bir parçası olduğunu vurguluyor.
Son dönemde LGS sonuçları üzerinden yapılan tartışmalarda, imam hatip liselerine yönelik bazı eleştiriler gündeme geldi. Prof. Dr. Avşar, bu eleştirilerin çoğunun “dezenformasyon” içerdiğini ve gerçek dışı iddialarla kamuoyunu yanıltmayı amaçladığını savunuyor. Özellikle bazı okulların başarıları üzerinden yürütülen tartışmaların, itibar suikastı niteliği taşıdığını ifade ediyor. Avşar’a göre, bu tür eleştiriler, köklü bir geçmişe sahip olan ve önemli şahsiyetler yetiştiren imam hatip liselerine haksızlık ediyor.
Avşar, yazısında, “Bakanlık tarafından tüm illerde “birincilik” alan öğrencilerin sayısı ve okulları açıklanmasına rağmen, tam anlamıyla itibar suikastı anlamına gelecek gerçek dışı iddialarla adı Mahmud Celalettin Ökten olan okullar üzerinden bir denemeye girişildi,” ifadelerini kullandı. Bu sözler, imam hatip liselerine yönelik eleştirilerin altında yatan nedenlerin sorgulanması gerektiğini ortaya koyuyor.
Türkiye’de eğitim, her dönemde toplumsal beklentiler ve devletin modernleşme vizyonu arasında bir denge arayışı içinde olmuştur. Cumhuriyetin ilk yıllarında, laiklik ilkesi doğrultusunda dinî içeriklerden arındırılmış bir eğitim sistemi hedeflenmişti. Ancak, bu durum, toplumun dinî ihtiyaçlarını karşılayacak insan kaynağının yetiştirilmesinde bir boşluk yarattı. Özellikle Anadolu’da, namaz kıldıracak, cenazeleri kaldıracak imamların eksikliği hissedilmeye başlandı.
Bu ihtiyaca cevap vermek amacıyla, 1940’lı yılların sonunda din görevlileri kursları açıldı. 1950’lerde ise Demokrat Parti’nin iktidara gelmesiyle imam hatip okullarının açılması süreci hızlandı. 1951 yılında İstanbul’da açılan ilk imam hatip okulu, modern anlamda dinî eğitimin kurumsallaşmasının başlangıcı oldu. Bu okullar, hem dinî bilgi veren, hem de çağın gerektirdiği modern bilimleri öğreten bir model olarak tasarlandı.
İmam hatip liselerinin kuruluşunda ve gelişiminde önemli bir rol oynayan isimlerden biri de Mahmud Celalettin Ökten’dir. Ökten, bu okulların eğitim felsefesini oluşturmuş ve müfredatın sadece dinî ilimlerle sınırlı kalmaması gerektiğini savunmuştur. Fen ve sosyal bilimlerin de çağın gereklerine uygun bir şekilde okutulmasının önemini vurgulamıştır. Bu sayede imam hatip liseleri, dinî ve ahlaki eğitimle modern bilimsel eğitimi birleştiren, Türkiye’nin özgün toplumsal yapısına uygun bir model haline gelmiştir.
Prof. Dr. Zakir Avşar, imam hatip liselerinin kuruluş amacından itibaren iki temel işlevi yerine getirdiğini belirtiyor: Birincisi, toplumun din hizmetlerinde görev alacak insan kaynağını yetiştirmek; ikincisi ise dinî bilgiye sahip, manevi değerlere bağlı, sosyal hayatın farklı alanlarında sorumluluk alabilecek bireylerin yetişmesini sağlamak. Bu okullar, sadece imam ve hatip yetiştirmekle kalmayıp, aynı zamanda doktor, mühendis, öğretmen gibi farklı meslek gruplarında da topluma katkı sağlayan bireyler yetiştirmeyi hedeflemiştir.
Sonuç olarak, imam hatip liseleri, Türkiye’deki eğitim sisteminin önemli bir parçasıdır. Geçmişten günümüze, toplumsal ihtiyaçlara cevap verme ve modernleşme çabalarına katkıda bulunma misyonunu sürdürmektedirler. Bu okulların geleceği, Türkiye’nin eğitim politikaları ve toplumsal beklentileri doğrultusunda şekillenmeye devam edecektir.