KKTC’de Güngör Düzenli Katı Atık Depolama Tesisi’nde çıkan yangın, bölge halkını bir kez daha zehirli dumanla boğuşmaya itti. Uzmanlar, vahşi depolama uygulamalarının halk sağlığını tehdit ettiğini vurguluyor.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC), yaz aylarının kavurucu sıcaklarıyla birlikte bir kez daha Güngör Düzenli Katı Atık Depolama Tesisi’nden yükselen dumanlarla karardı. Lefkoşa’ya yakınlığıyla bilinen bu tesis, ne yazık ki “düzenli” sıfatının aksine, vahşi bir depolama alanına dönüşmüş durumda. Dün gece başlayan yangın, sabah saatlerinde de etkisini sürdürürken, bölge halkı pencerelerini açmaya korkar hale geldi.
Güngör çöplüğünde çıkan yangınlar, artık Kıbrıs Türk halkı için maalesef sıradan bir haber haline geldi. Ancak bu “sıradanlık”, beraberinde getirdiği tehlikenin vahametini azaltmıyor. Yanan plastikler, kimyasal atıklar ve diğer çöplerden yükselen zehirli gazlar, sadece çevreyi kirletmekle kalmıyor, aynı zamanda bölge halkının sağlığını da ciddi şekilde tehdit ediyor. Özellikle solunum yolu rahatsızlığı olanlar, çocuklar ve yaşlılar bu durumdan en çok etkilenenler arasında.
Lefkoşa’da yaşayan Ayşe Teyze, “Her yaz aynı kabusu yaşıyoruz. Geceleri uyuyamıyoruz, gündüzleri nefes alamıyoruz. Bu çöp yığınından ne zaman kurtulacağız?” diyerek yaşadığı çaresizliği dile getiriyor. Haklı da. Çünkü bu durum, sadece bir çevre sorunu değil, aynı zamanda bir insanlık dramı.
Konuyla ilgili görüşlerini aldığımız Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Mehmet Demir, “Bu tür yangınlarda açığa çıkan dioksinler, furanlar gibi zehirli gazlar, uzun vadede kanser riskini artırabilir. Ayrıca, astım, bronşit gibi solunum yolu hastalıklarını tetikleyebilir ve mevcut rahatsızlıkları daha da ağırlaştırabilir” uyarısında bulunuyor. Dr. Demir, bu tür tesislerin yerleşim yerlerinden uzak olması ve atık yönetimi konusunda daha modern yöntemlerin kullanılması gerektiğini vurguluyor.
Güngör Düzenli Katı Atık Depolama Tesisi’nin “düzenli” sıfatını hak etmediği, uzun zamandır bilinen bir gerçek. Tesis, modern atık yönetimi tekniklerinden uzak, vahşi bir depolama alanı gibi işletiliyor. Çöplerin ayrıştırılmadan, sıkıştırılmadan ve üzerleri toprakla örtülmeden açıkta bırakılması, yangın riskini artırıyor ve çevre kirliliğine yol açıyor.
Peki, neden bu vahşi depolama uygulamalarına devam ediliyor? İşte bu sorunun cevabı, atık yönetimi konusundaki ihmallerde ve yetersiz yatırımlarda gizli. KKTC’de atık ayrıştırma tesislerinin yetersizliği, geri dönüşüm oranlarının düşüklüğü ve alternatif bertaraf yöntemlerinin kullanılmaması, çöplerin doğrudan depolama alanlarına gönderilmesine neden oluyor. Bu durum, hem depolama alanlarının kısa sürede dolmasına yol açıyor, hem de yangın riskini artırıyor.
Güngör’deki yangınla ilgili olarak henüz yetkililerden resmi bir açıklama yapılmadı. Ancak, bölge halkı, bu konuda somut adımlar atılmasını ve kalıcı çözümler üretilmesini bekliyor. Yangının söndürülmesi için itfaiye ekipleri yoğun çaba gösterirken, dumanların Lefkoşa’nın üzerine çökmesi, endişeleri daha da artırıyor.
Önümüzdeki günlerde, yetkililerin bu konuda nasıl bir yol izleyeceği ve atık yönetimi konusunda hangi adımları atacağı merakla bekleniyor. Unutulmamalıdır ki, çevre ve halk sağlığı, her türlü siyasi ve ekonomik kaygının önünde gelmelidir.
Peki, bu durumdan korunmak için ne yapmalı? Uzmanlar, yangın süresince pencerelerin kapalı tutulması, dışarı çıkılmaması ve mümkünse klima kullanılması gerektiğini belirtiyor. Ayrıca, maske takmak da solunan zehirli gaz miktarını azaltmaya yardımcı olabilir. Ancak, en önemlisi, bu tür sorunların tekrar yaşanmaması için yetkililerin kalıcı çözümler üretmesi ve halkın da bu konuda bilinçli olması gerekiyor.
Kıbrıs’ta yaşayanların bu zehirli duman kabusundan kurtulması için, atık yönetimi konusunda köklü değişikliklere ihtiyaç var. Aksi takdirde, her yaz aynı senaryoyu yaşamaya devam edeceğiz.