Bilim insanları, Güneş Sistemi’nin uzak köşelerinde, Neptün ötesindeki Kuiper Kuşağı’nda, “Dokuzuncu Gezegen” olarak adlandırılan gizemli bir gök cisminin varlığını araştırıyor. Bu varsayımsal gezegenin, Kuiper Kuşağı’ndaki bazı cisimlerin tuhaf yörüngelerini etkilediği düşünülüyor.
Ankara – BHA – Gökyüzüne meraklı olanların, teleskopları uzayın derinliklerine çevirenlerin uzun zamandır konuştuğu bir konu yeniden gündemde: Güneş Sistemi’nin sınırlarında, bildiğimiz gezegenlerin çok ötesinde, gizemli bir gök cismi saklanıyor olabilir mi? Bilim dünyası bu soruya cevap ararken, “Dokuzuncu Gezegen” olarak adlandırılan bu varsayımsal gök cismiyle ilgili tartışmalar yeniden alevlendi. Özellikle Neptün’ün ötesinde yer alan, buzlu cisimlerden oluşan Kuiper Kuşağı’ndaki bazı cisimlerin beklenmedik, tuhaf yörüngesel hareketleri, bu teoriyi destekleyen önemli bir işaret olarak görülüyor.
Bu ilginç teori ilk olarak 2016 yılında California Teknoloji Enstitüsü’nden (Caltech) astronomlar Konstantin Batygin ve Mike Brown tarafından ortaya atıldı. İkilinin iddiasına göre, Dünya’dan birkaç kat daha büyük, devasa bir gezegen, bu uzak bölgedeki cisimlerin yörüngelerini etkiliyor olabilir. Bu, adeta bir uzay dedektifliği hikayesi gibi; ipuçlarını takip ederek görünmeyeni bulmaya çalışmak.
Batygin ve Brown’un dikkatini çeken şey, Kuiper Kuşağı’ndaki bazı cisimlerin, Güneş’ten ve bilinen büyük gezegenlerden bağımsız bir şekilde, benzer yönelimler göstermesiydi. Bu cisimler sanki görünmeyen bir el tarafından yönlendiriliyor gibiydi. İşte bu ortak davranış, bilim insanlarını arka planda güçlü bir kütleçekim kaynağı olabileceği düşüncesine itti.
2024 yılında bir açıklama yapan Mike Brown, “Dokuzuncu Gezegen’in var olmaması çok düşük bir ihtimal” diyerek, bu teoriye olan inancını bir kez daha dile getirdi. Brown’un bu sözleri, adeta “ateş olmayan yerden duman çıkmaz” atasözünü hatırlatıyor.
Ancak, her bilimsel teoride olduğu gibi, bu konuda da şüpheler ve eleştiriler mevcut. Bazı bilim insanları, henüz doğrudan bir gözlem yapılamamış olması nedeniyle temkinli davranıyor. Eleştirilerin odağında ise haklı bir soru var: “Eğer böyle bir gezegen varsa, neden hala görüntülenemedi?” Bu soru, bilim dünyasında hala cevabını arayan önemli bir muamma.
Bu soruya alternatif cevaplar da üretiliyor. Bazı bilim insanları, Kuiper Kuşağı’ndaki bu düzensiz yörüngelerin sebebinin, büyük bir enkaz halkası ya da hatta küçük bir kara delik olabileceğini öne sürüyor. Yani, Dokuzuncu Gezegen yerine, bambaşka bir şeyin bu tuhaf hareketlere neden olduğu düşünülüyor.
Teorinin doğruluğunu test etmenin önündeki en büyük engel ise zaman. Kuiper Kuşağı’ndaki birçok cismin yörünge süreleri on binlerce yılı buluyor. Düşünsenize, bir cismin Güneş etrafında bir tur atması neredeyse bir insan ömründen çok daha uzun sürüyor! Bu da bilim insanlarının anlamlı yörünge verisi elde etmesini oldukça güçleştiriyor.
Örneğin, 2017 OF201 adı verilen bir cismin Güneş etrafındaki dönüşü yaklaşık 24 bin yıl sürüyor. Bu, adeta bir kaplumbağanın maraton koşması gibi bir durum. Hal böyle olunca, bilim insanları da sabırla beklemek ve verileri toplamaya devam etmek zorunda kalıyor.
Ancak, umut veren gelişmeler de yaşanıyor. Kısa süre önce keşfedilen 2023 KQ14 adlı bir başka cismin daha kararlı yörüngesi, Dokuzuncu Gezegen teorisinin sınırlarını yeniden tanımladı. Bu durum, varsayımsal gezegenin daha önce düşünüldüğünden çok daha uzak bir noktada, Güneş’ten yaklaşık 500 astronomik birim (AU) ötesinde bulunabileceği ihtimalini gündeme getirdi. Bir astronomik birim, Dünya ile Güneş arasındaki mesafeyi ifade ediyor. Yani, Dokuzuncu Gezegen’in Güneş’e olan uzaklığı, Dünya’nın Güneş’e olan uzaklığının 500 katı kadar olabilir! Bu da onu bulmayı daha da zorlaştırıyor.
Dokuzuncu Gezegen’in varlığı hala kanıtlanmış değil. Ancak, bilim insanları ellerindeki verileri analiz etmeye, yeni gözlemler yapmaya ve teoriyi test etmeye devam ediyor. Belki de yakın gelecekte, uzaya gönderilecek yeni nesil teleskoplar sayesinde bu gizemli gezegenin varlığı kanıtlanacak ve Güneş Sistemi’nin haritası yeniden çizilecek. Kim bilir, belki de bu keşif, uzayın derinliklerine olan merakımızı daha da artıracak ve yeni nesilleri astronomiyle tanıştıracak.
Şimdilik, gökyüzüne baktığımızda bildiğimiz gezegenlerin ötesinde bir sırrın saklandığını bilmek bile heyecan verici. Tıpkı bir define haritası gibi, Dokuzuncu Gezegen teorisi de bizi uzayın derinliklerinde bir maceraya davet ediyor.