Vücut sağlığının korunmasında suyun rolü hayati önem taşıyor. Kanın yaklaşık %83’ü, beynin ve kasların %75’i, kemiklerin ise %22’si sudan oluştuğu için düzenli ve yeterli su tüketimi, organların işlevlerini sağlıklı şekilde sürdürebilmesi açısından kritik bir gereklilik.
Su, içeriğindeki sodyum, potasyum, kalsiyum, magnezyum ve fosfat gibi önemli mineraller sayesinde vücuttaki mineral dengesini destekliyor. Bu sayede böbreklerin sağlıklı çalışmasına katkı sağlarken, kan hacmini artırıyor, cilt dokusunu yeniliyor, solunum yollarını nemlendirerek rahatlatıyor ve metabolizmayı destekleyerek vücut dengesini koruyor.
Ayrıca su, vücuttaki fazla sıvıların ve toksinlerin atılmasını kolaylaştırarak ödemin azalmasına da yardımcı oluyor. Uzmanlar, bu faydaların düzenli bir biçimde görülebilmesi için su tüketiminin gün içine dengeli şekilde yayılması gerektiğine dikkat çekiyor.
Uzmanlar, suyun vücut sıcaklığını dengede tutma, toksinleri atma ve organların düzenli çalışmasını sağlama gibi pek çok önemli görevi olduğunu vurguluyor. Yeterli miktarda su içildiğinde sindirim daha verimli hale geliyor, kabızlık gibi sorunlar azalıyor ve cilt sağlığı da olumlu yönde etkileniyor.
Sabah uyanır uyanmaz içilen bir bardak su, metabolizmayı canlandırarak güne daha zinde başlamayı sağlarken; yemeklerden önce tüketilen su ise tokluk hissi oluşturarak fazla kalori alımını önleyebiliyor.
Günlük su ihtiyacı kişiden kişiye değişmekle birlikte, yetişkin bir bireyin ortalama 2–2.5 litre su içmesi öneriliyor. Fiziksel aktivite seviyesi, hava sıcaklığı ve bireyin sağlık durumu da su ihtiyacını etkileyen faktörler arasında yer alıyor.
Suyun yerine meyve suyu ya da gazlı içeceklerin tercih edilmesi ise hem şeker alımını artırıyor hem de suyun sağladığı faydalardan mahrum bırakıyor. Bu nedenle uzmanlar, özellikle sıcak havalarda ve egzersiz sonrasında su tüketiminin aksatılmaması gerektiğini hatırlatıyor.
Haber: Fatma KIVRAK