Özet: Avukat Burak Saldıroğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a hakaret suçlamasıyla 48 gündür tutuklu bulunduğu davada adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı. Saldıroğlu’nun tutuklanması ve serbest bırakılması, Türkiye’de ifade özgürlüğü ve Cumhurbaşkanına hakaret davaları konusundaki tartışmaları yeniden alevlendirdi.
28 Haziran 2025 tarihinde, Türkiye’de ifade özgürlüğü konusundaki tartışmaları yeniden alevlendiren bir gelişme yaşandı. Avukat Burak Saldıroğlu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a hakaret suçlamasıyla 48 gündür tutuklu bulunduğu davada, iddianamenin hazırlanmasının ardından yurt dışına çıkış yasağı şeklinde adli kontrol tedbiri uygulanarak serbest bırakıldı. Saldıroğlu’nun tutuklanmasına neden olan olay, 92 yaşındaki bir vatandaşın Erdoğan’ın elini öpmesiyle ilgili sosyal medya hesabından yaptığı bir paylaşımda kullandığı ifadelerdi. Saldıroğlu, paylaşımında “***erdogan aklı yerinde bir insan olsa utana sıkıla iki büklüm olurdu burada***” şeklinde bir yorum yapmıştı.
[IMAGE:turkey politics]
Avukat Burak Saldıroğlu’nun tutuklanması, Ekrem İmamoğlu’nun X (eski adıyla Twitter) hesabının engellenmesinin ardından, İmamoğlu’nun paylaşımlarını çıktı alıp sokaklarda dağıtması ve kendi sosyal medya hesabında paylaşmasıyla başlamıştı. Saldıroğlu’nun, yaşlı bir vatandaşın Erdoğan’ın elini öpmesiyle ilgili yaptığı yorum ise bardağı taşıran son damla oldu. Savcılık, bu yorumu “Cumhurbaşkanına hakaret” olarak değerlendirerek Saldıroğlu hakkında soruşturma başlattı ve ardından tutuklama kararı çıkarıldı. Bu süreç, Türkiye’de ifade özgürlüğünün sınırları ve Cumhurbaşkanına hakaret suçlamaları konusundaki hassasiyeti bir kez daha gündeme getirdi.
Türk Ceza Kanunu’nun 299. maddesi, Cumhurbaşkanına hakaret suçunu düzenlemektedir. Bu maddeye göre, Cumhurbaşkanına hakaret eden kişi, bir yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Ancak, bu madde sıklıkla eleştirilmekte ve ifade özgürlüğünü kısıtladığı gerekçesiyle tartışma yaratmaktadır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Türkiye’deki Cumhurbaşkanına hakaret davalarıyla ilgili birçok kez ihlal kararı vermiştir. AİHM, bu tür davaların ifade özgürlüğünü orantısız bir şekilde kısıtladığını ve demokratik bir toplumda kabul edilemez olduğunu belirtmiştir.
[IMAGE:law justice]
Avukat Saldıroğlu’nun tutuklanması ve serbest bırakılması, Türkiye’de geniş yankı uyandırdı. Olay, sosyal medyada ve kamuoyunda farklı tepkilere yol açtı. Bir kesim, Saldıroğlu’nun tutuklanmasını ifade özgürlüğüne yönelik bir saldırı olarak nitelendirirken, diğer bir kesim ise Cumhurbaşkanına yönelik hakaretin kabul edilemez olduğunu savundu. Bu tür olaylar, toplumda kutuplaşmayı artırmakta ve farklı görüşlere sahip insanların bir araya gelmesini zorlaştırmaktadır. Ekonomik açıdan bakıldığında ise, ifade özgürlüğünün kısıtlanması, yabancı yatırımcıların Türkiye’ye olan güvenini azaltabilir ve turizm gelirlerini olumsuz etkileyebilir.
İfade özgürlüğü, demokratik bir toplumun temel taşlarından biridir. Herkesin düşüncelerini serbestçe ifade edebilmesi, farklı fikirlerin tartışılabilmesi ve kamuoyunun doğru bilgilendirilmesi için önemlidir. Ancak, ifade özgürlüğünün de sınırları vardır. Hakaret, nefret söylemi ve şiddeti teşvik eden ifadeler, ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmez. Önemli olan, ifade özgürlüğünü kullanırken başkalarının haklarına saygı göstermek ve yasal sınırları aşmamaktır. Türkiye’de ifade özgürlüğünün korunması ve geliştirilmesi, demokratikleşme sürecinin önemli bir parçasıdır.
[IMAGE:freedom speech]
Avukat Burak Saldıroğlu’nun adli kontrol şartıyla serbest bırakılması, davanın henüz sonuçlanmadığı anlamına gelmektedir. Adli kontrol, sanığın yargılama sürecinde kaçmasını veya delilleri karartmasını engellemek amacıyla uygulanan bir tedbirdir. Saldıroğlu’nun yurt dışına çıkış yasağı alması, yargılamanın devam edeceği ve ilerleyen süreçte yeniden tutuklanma ihtimalinin bulunduğu anlamına gelmektedir. Davanın sonucu, Türkiye’deki ifade özgürlüğü tartışmalarını daha da alevlendirebilir ve benzer davalar için emsal teşkil edebilir.
Türkiye’de Cumhurbaşkanına hakaret suçlamasıyla açılan davalar, son yıllarda önemli ölçüde artış göstermiştir. Adalet Bakanlığı verilerine göre, 2014 yılından bu yana Cumhurbaşkanına hakaret suçundan binlerce kişi hakkında soruşturma başlatılmış ve birçok kişi mahkum edilmiştir. Bu davalar, AİHM tarafından da yakından takip edilmekte ve Türkiye’nin ifade özgürlüğü karnesi üzerinde olumsuz bir etki yaratmaktadır. Benzer vakalarda verilen kararlar, Saldıroğlu davasının seyrini etkileyebilir ve hukuki emsal teşkil edebilir.
[IMAGE:turkey news]
Avukat Burak Saldıroğlu’nun tahliyesi, Türkiye’de ifade özgürlüğü ve Cumhurbaşkanına hakaret davaları konusundaki tartışmaları yeniden gündeme getirmiştir. Olayın toplumsal, ekonomik ve politik etkileri uzun süre devam edecektir. Türkiye’nin demokratikleşme sürecinde ifade özgürlüğünün korunması ve geliştirilmesi, büyük önem taşımaktadır. Yasal düzenlemelerin uluslararası standartlara uygun hale getirilmesi ve yargı uygulamalarının ifade özgürlüğünü kısıtlamayacak şekilde yapılması gerekmektedir. Aksi takdirde, Türkiye’nin uluslararası itibarı zarar görebilir ve yabancı yatırımcıların güveni azalabilir.
Unutmamak gerekir ki, ifade özgürlüğü sadece hoşumuza giden düşünceleri değil, bizi rahatsız eden düşünceleri de korumalıdır. Demokratik bir toplumda farklı görüşlerin bir arada yaşayabilmesi ve tartışılabilmesi, ancak ifade özgürlüğünün güvence altına alınmasıyla mümkündür. Bu nedenle, Türkiye’nin ifade özgürlüğü konusundaki sicilini iyileştirmesi ve uluslararası standartlara uygun bir hukuk sistemi oluşturması, geleceği için hayati öneme sahiptir.