Isparta’nın incisi Eğirdir Gölü, kuraklık ve bilinçsiz su tüketimi yüzünden ikiye bölündü. Gölün Hoyran Boğazı bölgesinde sular çekilirken, uzmanlar acil önlem çağrısında bulunuyor.
Isparta’dan gelen haberler içimizi burkuyor. Türkiye’nin dördüncü büyük gölü, aynı zamanda ikinci büyük içme suyu kaynağı olan Eğirdir Gölü, alarm veriyor. Kuraklık ve kontrolsüz su kullanımı, gölün can damarlarını kurutuyor. Öyle ki, göl ikiye bölünmüş durumda. Bu durum, bölge halkı ve ziyaretçiler için adeta bir şok etkisi yarattı.
Gölün özellikle Hoyran Boğazı bölgesinde sular tamamen çekilmiş durumda. Eskiden suyla kaplı olan alan, şimdi hayvanların otladığı geniş bir mera haline gelmiş. Bu manzara, gölü yakından tanıyanlar için adeta bir kabus gibi. “Böylesini hiç görmemiştik,” diyenlerin sayısı az değil. Eğirdir Gölü’nün bu denli değişmesi, yaşanan kuraklığın ve yanlış su politikalarının vahametini gözler önüne seriyor.
Eğirdir Gölü’nden Kovada Gölü’ne su taşıyan kanalda da durum farklı değil. Su debisi gözle görülür şekilde azalmış, kıyılarda metrelerce gerileme yaşanıyor. Bu durum, sadece Eğirdir Gölü’nü değil, bağlantılı ekosistemleri de tehdit ediyor. Kovada Gölü de bu durumdan nasibini alacak gibi duruyor. Balıkların yaşam alanları daralıyor, kuşlar su bulmakta zorlanıyor. Doğanın dengesi alt üst oluyor.
Uzmanlar, göldeki bu dramatik düşüşün temel nedenlerini iklim değişikliği, tarımsal sulama ve yeraltı su kaynaklarının aşırı kullanımı olarak sıralıyor. Yani, hem küresel ısınmanın etkileri hem de yerel yanlış uygulamalar, Eğirdir Gölü’nün sonunu hazırlıyor. Tarımsal sulamada kullanılan vahşi yöntemler, gölden aşırı su çekilmesine neden oluyor. Yeraltı sularının bilinçsizce kullanımı da gölün beslenmesini engelliyor.
Eğirdirli çevreci gönüllüler, gölün kurtarılması için adeta çığlık atıyor. “Göl her yıl biraz daha çekiliyor. Bu hızla giderse birkaç yıl içinde bugünkü Eğirdir sadece bir hatıraya dönüşebilir,” diyorlar. Bu sözler, durumun ne kadar ciddi olduğunu açıkça ortaya koyuyor. Çevreciler, yetkililerden ve halktan acil önlem alınmasını bekliyor. Aksi takdirde, Eğirdir Gölü’nün yok oluşu, geri dönüşü olmayan bir felaket olacak.
Bölge halkı ise hem içme suyu güvenliği hem de ekosistemin korunması için doğal dengeyi yeniden kuracak acil bir eylem planı bekliyor. “Biz bu gölle büyüdük, onunla yaşıyoruz. Göl giderse biz de biteriz,” diyenler var. Halk, gölün kurtarılması için her türlü fedakarlığa hazır olduğunu belirtiyor. Ancak, tek başına halkın çabası yeterli değil. Devletin ve yerel yönetimlerin de elini taşın altına koyması gerekiyor.
Eğirdir Gölü’nü kurtarmak için öncelikle su kullanımının kontrol altına alınması gerekiyor. Tarımsal sulamada modern yöntemlere geçilmeli, yeraltı suyu kullanımı sınırlandırılmalı. Ayrıca, gölü besleyen kaynakların korunması da büyük önem taşıyor. Göl çevresindeki ormanların korunması, erozyonun önlenmesi, su kaynaklarının temiz tutulması gibi önlemler alınmalı. Uzmanlar, kısa, orta ve uzun vadeli bir eylem planı hazırlanması gerektiğini vurguluyor. Bu planın, tüm paydaşların katılımıyla hazırlanması ve titizlikle uygulanması gerekiyor.
Eğirdir Gölü’nün geleceği belirsizliğini koruyor. Eğer gerekli önlemler alınmazsa, gölün tamamen kuruması ve yok olması kaçınılmaz olacak. Bu durumda, gelecek nesillere Eğirdir Gölü’nü sadece fotoğraflardan ve hikayelerden anlatmak zorunda kalacağız. Bu, hepimiz için büyük bir utanç kaynağı olacak. Umarız, yetkililer ve halk, bu gidişata dur demek için ellerinden geleni yaparlar ve Eğirdir Gölü’nü kurtarırlar.