Cam Tavan Sendromu: Evlilik mi Liyakat mi, Kurumsal Yükselişin Kriteri Ne?

Yayınlama: 06.07.2025
A+
A-

İş dünyasında yükselmek için gereken tek şey liyakat mi? Yoksa evli olmak, bazı kapıları daha kolay açıyor mu? Bekar erkekler ve kadınlar, kurumsal hayatta ne tür engellerle karşılaşıyor?

Cam Tavan Sendromu: Evlilik mi Liyakat mi, Kurumsal Yükselişin Kriteri Ne?

Özet: İş dünyasında evli olmak, bazı şirketlerde terfi ve yükselme konusunda avantaj sağlayabiliyor. Ancak bu durum, liyakat sahibi bekar çalışanlar için ciddi bir eşitsizlik yaratıyor. Kadınlar ise bu sistemde hem evli hem de bekar olmanın zorluklarını yaşayarak, adeta çıkmaz bir döngüye giriyor.

İstanbul, 6 Temmuz 2025 – Sabah kahvesini yudumlarken gazetenizi açtınız. Üçüncü sayfada bir haber ilişti gözünüze: “Kurumsal Dünyada Evlilik Mi Liyakat Mi?” İlk bakışta garip bir soru gibi duruyor, değil mi? Ama biraz düşününce, aslında pek de yabancı olmadığımız bir konu bu.

Evlilik, Kurumsal Hayatta Neden Bir Referans?

Büyük şirketlerin insan kaynakları departmanlarında sıkça duyduğumuz bir argüman vardır: “Evli insanlar daha sorumluluk sahibidir.” Sanki bekar olanlar, hayatı ciddiye almıyormuş gibi. Özellikle bankalar, finans kuruluşları gibi yerlerde, yöneticilerin özel hayatlarının “düzgün” olması beklenir. Peki, bu ne kadar doğru? Bir insanın aile cüzdanı, onun işteki performansını ne kadar etkileyebilir?

Berna Kaya’nın BHA’da yayınlanan makalesi, bu konuya farklı bir bakış açısı getiriyor. Kaya, evli yöneticilerin “daha az riskli” olarak görülmesinin, aslında yüzeysel bir güven algısı yarattığını savunuyor. Peki, bu algının arkasında yatan gerçekler neler?

Kadınlar İçin Görünmez Engeller

Erkek egemen bir yönetim anlayışının hakim olduğu kurumlarda, kadın çalışanlar maalesef daha dezavantajlı bir konumda. Özellikle bekar ya da kariyer odaklı kadınlar, üst düzey erkek yöneticiler tarafından manipüle edilme veya taciz edilme riskiyle karşı karşıya kalabiliyor. Adını vermek istemeyen bir bankacı, “Birçok kadın arkadaşım, kariyerleri zarar görmesin diye bu tür durumları görmezden gelmek zorunda kalıyor,” diyor. Sessizlik kültürü, bu tür olayların üzerinin örtülmesine zemin hazırlıyor.

Evli bir yöneticinin bir çalışanla yasak ilişki yaşaması veya tacizde bulunması, şirketin itibarı zarar görmesin diye örtbas edilebiliyor. Kadınların bu durumu şikâyet etmeleri halinde kariyerlerini kaybetme korkusu yaşaması, sessizlik kültürünü besliyor. Güçlü erkeklerin yönettiği sistem, gerçekten emek veren kadınları geride bırakırken, bazı kadınların çıkarları için güç ilişkilerini kullanmasına olanak tanıyor. “Belli ilişkiler kurarak yükselme” mekanizması, hem fırsatçılığı hem de kadın çalışanlara karşı genel bir güvensizlik yaratıyor. Bu da, gerçekten başarılı kadınların gölgede kalmasına sebep oluyor.

Bekar Erkeklerin Terfi ve Yükselme Zorluğu

Sadece kadınlar değil, bekar erkekler de bu sistemin kurbanı olabiliyor. Evli olanlara kıyasla daha “düzensiz” veya “istikrarsız” olarak algılanabiliyorlar. Şirketler, aile sahibi olanların daha sorumluluk bilinci yüksek ve uzun vadeli sadakat göstereceğini düşünüyor. Bekar yöneticiler, “kişisel yaşamı çok hareketli” veya “bağlılığı düşük” gibi önyargılarla karşılaşabiliyor.

“Evliysen sadık, bekarsan serseri” gibi bir damga yiyorsunuz. Sistem, özel hayatına bakarak seni iş dünyasında bir yere yerleştiriyor. Oysa başarı ne aile cüzdanında ne de parmağındaki yüzükte yazılı.

Güven ve İmaj Sorunu

Bekar bir erkek yönetici, özellikle kadın çalışanlarla kurduğu ilişkilerde daha dikkatli olmak zorunda. Çalışanlarıyla yakınlık kurması bile dedikodulara, hatta suçlamalara yol açabilir. Evli bir yönetici için “aile babası” algısı bir koruma kalkanı oluştururken, bekar bir yönetici aynı imajdan faydalanamıyor.

Özellikle geleneksel ve muhafazakâr şirketlerde, evli yöneticiler kendi aralarında bir dayanışma ağı oluşturabiliyor. Bekâr bir erkek, bu network’ün dışında kalabiliyor ve fırsatlara erişimi kısıtlanabiliyor. “Sen daha oturmamışsın, aile hayatın bile yok” gibi söylemlerle üst yönetimde ciddiye alınmama riskiyle karşılaşabiliyorlar.

Peki, Çözüm Ne? Yükselmenin Gerçek Kriteri Ne Olmalı?

Evlilik, iş dünyasında etik olmanın ya da iyi yönetici olmanın garantisi değildir. Bu sistem, liyakati değil; güç ilişkilerini, görünürlüğü ve evlilik statüsünü ödüllendiriyor. Bekar erkekler dışlanıyor, kadınlar ya bastırılıyor ya da etik dışı bir yarışa zorlanıyor. Oysa yönetimde yükselmenin tek kriteri liyakat olmalı.

İş dünyasında başarı, kişisel hayattan bağımsız olarak performans, etik duruş ve mesleki yetkinlik temelinde değerlendirilmeli. Gerçek şu ki, bu sistem ne evliliği kutsuyor ne de liyakati önemsiyor. Sadece güçlülerin güçsüzleri bastırdığı, görünürlüğün emeğin önüne geçtiği çarpık bir düzeni sürdürmeye devam ediyor.

Berna Kaya’nın makalesi, kurumsal hayattaki bu çarpık düzeni gözler önüne seriyor. Belki de artık, işe alım ve terfi süreçlerinde daha adil ve şeffaf kriterler belirlemenin zamanı gelmiştir. Ne dersiniz?

REKLAM VERMEK İÇİN ARAYIN
0532 659 8130