Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Fatma KIVRAK

BİR MEZAR TAŞI İDİM OSMANLI TOPRAĞINDA

Her taş hayatın bir izini taşır; her mezar taşı, ardında uzun öyküler bırakır.  Osmanlı’da mezar taşlarında, uzun uzun öykülerin küçücük desenlere, şekillere dönüştüğünü görebiliyordu ona bakanlar. Bu taşlar yalnızca artık hayatta olmayanların hatıralarını değil, belkide o hatıralara konu olmuşların da kalplerinde derin hisler uyandırırdı.  Bir mezar taşının üzerindeki figürler, yalnızca kaybedilen kişinin kimliğini değil, onun yaşamına dair bazı detayları da verebilmekteydi.  Özellikle kadınlara ait mezar taşları, sadece fiziksel formlarından değil, üzerlerinde şekillenen semboller ile farklı anlamlara karşılık gelirdi.

Batılı seyyah Fontmagne bu mezarlardan şu şekilde bahsetmiştir:

“Bu mezarların çoğunda yaldızlı ve renkli yazılar görülüyor. Meyveler ve çiçeklerle birlikte bu taşların altında uyuyanların adları belirtiliyor.”

Bu mezar taşları, doğanın zarif biçimlerinden ilham alır, narin yaprak desenleriyle süslenirdi. Altın yaldızlarla işlenen yapraklar arasındaki çiçek tasvirlerinin anlamı ise bir annenin evlatlarını simgelerdi. Her bir çiçek, bir çocuğu temsil ederdi, hayatın bir başka anlamını anlatırdı. Yaşamın, kayıpların ve hatıraların ortak simgesi olarak verdiği mesaj ise apaçıktı.

Bazen mezar taşındaki bir vazo, ölen kişinin bir kadın olduğunu; gül figürü ise, genç yaşta kaybedilen genç bir kızı anlatırdı. Kiraz demeti figürü mezarın bir anneye ait olduğunu ve her bir kiraz sayısının, o annenin çocuk sayısına karşılık geldiğini bildirirdi. Bir annenin kaybı, her bir figürle biraz daha derinleşir, ama aynı zamanda her bir kiraz, bir kadının emek dolu hayatını yaşatırdı.

Osmanlı mezar taşları, bir insanın hayattan aldığı tüm anlamları, sadece taşın diliyle değil de daha çok ona yüklenen duygularla anlatırdı. Her bir figür, sevdanın derinliğini, hayatın güçlüğünü, kaybın acısını ve yaşamın bu dünyadaki geçiciliğini anlatırdı. Kadınların mezar taşları, hayatları boyunca verdiği emekleri, değerleri ve yaşamındaki güçlü bağları simgelerdi. Bedenen bu dünyada olmasa dahi, yanında istediği çocuklarını, bir figürle mezar taşına çizdiren anneyi anlatırdı.  Her kayıp, o figürlerle birlikte zamanın içinde kaybolmuş bir hatıra olarak yerini alırdı.

Bu taşlar, sevgiyle dokunmuş yaşam hırkasının sessiz ama derin izlerini taşıyan öykülerdir. Her bir taş, bir kadının geçmişini, çocuklarını, yaşadığı anıların her birini dile getirir. Ve bu öyküler, yüzyıllar sonra bile, mezar taşlarının üzerinde yaşamaya devam ederler.

Fatma KIVRAK

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER