Bir Kara Keçinin Yokluğu Bin Ağacı Yakar mı? Uzmanlar Orman Yangınlarına Farklı Bir Bakış Açısı Getiriyor

Yayınlama: 17.09.2025
A+
A-

Antalya’dan Gazeteci Samet Memiş, orman yangınlarının artışında yaban hayvanlarının, özellikle de kara keçilerin azalmasının etkili olduğunu savunuyor. Memiş, doğanın dengesini bozduğumuzu ve bu dengeyi yeniden sağlamamız gerektiğini vurguluyor.

Bir Kara Keçinin Yokluğu Bin Ağacı Yakar mı? Uzmanlar Orman Yangınlarına Farklı Bir Bakış Açısı Getiriyor

Özet: Antalya’dan Gazeteci Samet Memiş, orman yangınlarının artışında yaban hayvanlarının, özellikle de kara keçilerin azalmasının etkili olduğunu savunuyor. Memiş, doğanın dengesini bozduğumuzu ve bu dengeyi yeniden sağlamamız gerektiğini vurguluyor.

Antalya’dan yükselen alevler, sadece ağaçları değil, hepimizin içini yakıyor. Her yaz aynı kabusu yaşarken, yangınların neden bu kadar sıklaştığını sorguluyoruz. TİMBİR Batı Akdeniz bölge temsilcisi Gazeteci Samet Memiş, bu acı gerçeğe farklı bir pencereden bakarak, çözüm önerileri sunuyor. Memiş’e göre, yangınların artışında göz ardı ettiğimiz bir faktör var: Doğal denge ve bu dengenin en önemli parçalarından biri olan yaban hayvanları, özellikle de kara keçiler.

“Ormanlara Çöp Atmayın” Uyarısından, Ormanların Çaresizliğine

Hepimiz ilkokul sıralarında “Ormanlara çöp atmayın, çevremizi temiz tutalım” gibi basit ama hayati önem taşıyan çevre kurallarını öğrendik. Memiş, bu basit kurallara uyulsaydı, bugün yaşadığımız felaketlerin birçoğunu yaşamayacağımızı belirtiyor. Ancak sorun sadece çöpler değil. Daha derinlerde, doğayla kurduğumuz yanlış ilişkide yatıyor.

Memiş, “Yanan sadece ağaçlar değil, vicdanlar da kül oluyor” diyerek, orman yangınlarının sadece ekolojik bir felaket olmadığını, aynı zamanda insani bir trajedi olduğunu vurguluyor. Peki, bu yangınlar neden bu kadar arttı? Memiş, bu sorunun cevabını 2021’de Manavgat ve Sütçüler yangınlarında bizzat sahada yaşadığı deneyimlerle açıklıyor.

Yangın Yerinden Notlar: Ormanlar Neden Bu Hale Geldi?

2021’deki büyük yangınlarda hem habercilik görevini yapan hem de söndürme çalışmalarına katılan Memiş, ormanları yakından inceleme fırsatı buldu. Gördüğü manzara içler acısıydı: Ağaçların altı, yürümeyi imkansız hale getiren çalı çırpı ve çöplerle doluydu. İşte yangınların asıl sebebi de burada yatıyordu. Alevler, bu kuru örtünün altında sessizce ilerliyor, bir bölge söndürülse bile hemen ileride yeni bir alev beliriyordu. Çünkü ateş, gözle görünmeden toprağın altındaki kuru örtüde yol alıyor ve bu yüzden kontrol edilemiyordu.

Peki, bu ormanlar neden bu hale geldi? Memiş’e göre cevabı basit: Doğanın dengesini bozduk. Eskiden bu ormanlarda hayvanlar dolaşırdı. Özellikle de “kara keçi” dediğimiz, sarp kayalıkların, sık ormanların yerlisi olan keçiler… Bu hayvanlar, orman tabanını doğal yollarla temizlerdi. Ne çalı bırakırlardı ne kuru yaprak. Onların geçip gittiği yer tertemiz olurdu.

Kara Keçiler: Doğanın Unutulan Temizlik İşçileri

Kara keçiler, ne ağaçlara zarar verirlerdi ne toprağa… Ekolojik döngünün en sade ama en etkili temizlik işçisiydiler. Ancak ne yaptık? Ormanlara hayvan sokmak yasak dedik. “Burası koruma alanı, burası milli park” diyerek her yeri yasakladık. Ormanları koruyacağız derken, onları kendi haline bıraktık. Hayvancılığı dışladık, doğayla olan bağı kopardık. Sonuç: Altı çalı dolu, yangına hazır ormanlar…

“Koruma Alanı” Yanılgısı: Yasaklar Çözüm Mü?

“Koruma alanı” ilan ederek ormanları koruduğumuzu zannettik. Ancak bu yasaklar, doğal dengeyi bozarak ormanları daha savunmasız hale getirdi. Orman tabanında biriken kuru otlar, yapraklar ve dallar, yangınlar için mükemmel bir zemin oluşturdu. Kara keçiler gibi otobur hayvanların otlaması engellenince, bu doğal temizlik mekanizması ortadan kalktı.

Yanan Sadece Ağaçlar Değil: Bir Yaşam Yok Oluyor

Bugün korumaya çalıştığımız ağaçlar birer birer yanarken, sadece ormanları değil, içinde yaşayan sayısız canlıyı da kaybediyoruz. Kuşlar, sincaplar, kirpiler, kaplumbağalar… Yanan sadece ağaç değil; bir yaşam, bir denge yok oluyor. Memiş, bu acı gerçeği vurgulayarak, doğayı koruma yaklaşımımızı gözden geçirmemiz gerektiğini belirtiyor.

Doğayı gerçekten korumak istiyorsak, onunla savaşmak değil, onunla birlikte yaşamayı öğrenmeliyiz. Yasaklarla değil, anlayışla. Ekolojik dengeyi sağlayan canlılara yer açmalıyız. Kara keçilere, doğal çobanlara, doğanın işçilerine yeniden ormanların kapılarını açmalıyız. Çünkü doğa, en iyi yine kendini onarır. Yeter ki biz ona izin verelim… Antalya’dan yükselen dumanlar arasında, bu çağrıya kulak vermek, hepimizin sorumluluğu.

REKLAM VERMEK İÇİN ARAYIN
0532 659 8130