Avrupa Birliği, sınır güvenliğini artırmak ve seyahat süreçlerini modernize etmek amacıyla yeni bir Elektronik Giriş-Çıkış Sistemi (EES) başlatıyor. Uygulama, AB vatandaşı olmayan ziyaretçilerin biyometrik verilerini kaydederek, seyahatlerde yeni bir dönemi başlatacak.
Avrupa’ya seyahat etmeyi planlayanlar, hazırlıklarınızı gözden geçirme zamanı geldi. Avrupa Birliği (AB), sınır geçişlerini daha güvenli ve verimli hale getirmek amacıyla önemli bir adım atarak Elektronik Giriş-Çıkış Sistemi’ni (EES) hayata geçiriyor. Peki bu yeni sistem, bizler için ne anlama geliyor? Seyahatlerimizi nasıl etkileyecek? İşte merak edilen tüm detaylar…
EES, aslında AB üyesi olmayan ülkelerden gelen ziyaretçilerin giriş ve çıkışlarını dijital ortamda kayıt altına almayı hedefleyen bir sistem. Yani, vizeyle ya da vizesiz Avrupa’ya seyahat eden bizler, artık sınır kapılarında pasaportumuzla birlikte parmak izimizi ve yüzümüzün fotoğrafını da sisteme kaydettireceğiz. Bu uygulama, kişilerin AB ülkelerinde izin verilen süreden daha fazla kalıp kalmadığını gerçek zamanlı olarak takip etmeyi kolaylaştıracak.
Daha basit bir ifadeyle, diyelim ki Schengen bölgesine 90 gün vizesiz seyahat hakkınız var. EES sayesinde, sistem bu süreyi otomatik olarak takip edecek ve süreniz dolduğunda sizi uyaracak. Böylece, istemeden de olsa vize ihlali yapma riskini ortadan kaldıracak.
Bu yeni sistem, özellikle AB vatandaşı olmayan ve kısa süreli seyahatler için Avrupa’ya gelen herkesi kapsıyor. İş seyahati, turistik gezi veya aile ziyareti fark etmeksizin, AB dışından gelen ziyaretçilerin biyometrik verileri kaydedilecek. Ancak, AB üyesi ülkelerin vatandaşları ve Schengen Bölgesi’ne dahil olan İzlanda, Lihtenştayn, Norveç ve İsviçre vatandaşları bu uygulamanın dışında tutulacak.
Yetkililer, bu uygulamanın temel amacının sınır güvenliğini artırmak ve yasa dışı göçle mücadele etmek olduğunu belirtiyor. Ancak, bazı kesimler uygulamanın seyahat süreçlerini karmaşıklaştırabileceği ve uzun kuyruklara neden olabileceği endişesini taşıyor.
EES’nin ilk etapta belirli kara, hava ve deniz sınır noktalarında başlatılması ve kademeli olarak tüm sınır kapılarına yayılması planlanıyor. Şu anki takvime göre, sistemin 10 Nisan 2026 tarihine kadar tüm sınır kapılarında tam olarak faaliyete geçmesi bekleniyor. Bu da demek oluyor ki, önümüzdeki yıldan itibaren Avrupa seyahatlerimizde bu yeni uygulamayla karşılaşacağız.
Peki, sistem nasıl işleyecek? Sınır kapılarında görevliler, pasaportunuzu okuttuktan sonra parmak izi ve yüz fotoğrafınızı alacaklar. Bu veriler, merkezi bir veri tabanında saklanacak ve sonraki seyahatlerinizde kimlik doğrulama işlemi daha hızlı bir şekilde yapılabilecek. Uzmanlar, bu sistemin uzun vadede sınır geçişlerini hızlandıracağını ve seyahat süreçlerini kolaylaştıracağını öngörüyor.
Bu yeni sistemin duyurulmasıyla birlikte, vatandaşlar arasında farklı tepkiler ortaya çıktı. Kimi vatandaşlar, sınır güvenliğinin artırılması ve yasa dışı göçle mücadele konusunda memnuniyetini dile getirirken, bazıları da uygulamanın seyahat süreçlerini zorlaştıracağı ve kişisel verilerin güvenliği konusunda endişelerini dile getiriyor.
Özellikle sık sık Avrupa’ya seyahat eden iş insanları, sınır kapılarında oluşabilecek uzun kuyruklardan ve gecikmelerden endişe duyuyor. Turizm sektörü temsilcileri ise, uygulamanın turist sayısında bir düşüşe neden olabileceği kaygısını taşıyor. Ancak, yetkililer bu endişeleri gidermek için gerekli önlemlerin alınacağını ve sistemin en verimli şekilde işlemesi için çalışmaların sürdüğünü belirtiyor.
Türkiye’den Avrupa’ya seyahat edenler için bu sistem, özellikle vize başvurusu yapmayan veya Schengen bölgesine vizesiz giriş hakkı olan kişiler için önemli bir değişiklik anlamına geliyor. Artık sınır kapılarında sadece pasaport göstermek yeterli olmayacak, aynı zamanda biyometrik verilerin de kaydedilmesi gerekecek. Bu durum, özellikle ilk seyahatlerde biraz daha fazla zaman alabilir. Ancak, sistemin tam olarak oturmasıyla birlikte işlemlerin hızlanması bekleniyor.
Öte yandan, Türkiye’nin AB’ye üyelik süreci devam ederken, bu tür uygulamaların seyahat özgürlüğü üzerindeki etkileri de tartışma konusu olmaya devam ediyor. Vatandaşlar, AB’nin bu tür uygulamalarla sınırlarını daha da sıkılaştırmasının, Türkiye-AB ilişkilerini nasıl etkileyeceğini merak ediyor.
Elektronik Giriş-Çıkış Sistemi, Avrupa seyahatlerinde bir dönüm noktası olabilir. Bu sistemin başarılı bir şekilde uygulanması, gelecekte seyahatlerin daha güvenli, daha hızlı ve daha verimli hale gelmesine katkı sağlayabilir. Ancak, sistemin getireceği yeniliklere adapte olmak ve olası sorunlara karşı hazırlıklı olmak da önemli.
Önümüzdeki dönemde, seyahat planları yaparken bu yeni uygulamayı göz önünde bulundurmak ve sınır kapılarında yaşanabilecek yoğunluğa karşı hazırlıklı olmakta fayda var. Unutmayın, seyahat özgürlüğümüzü korurken, güvenlik önlemlerine de saygı göstermek hepimizin sorumluluğu.