AB, ABD ile süren ticaret müzakerelerinde anlaşma sağlanamaması ihtimaline karşı 93 milyar avroluk yaptırım paketini onayladı. Brüksel’den yapılan açıklamada, müzakerelerin devam ettiği ve çözüme ulaşma hedefinin korunduğu belirtildi.
Brüksel’den gelen haberler pek iç açıcı değil. Avrupa Birliği (AB) ile Amerika Birleşik Devletleri (ABD) arasındaki ticaret gerginliği tırmanmaya devam ediyor. Taraflar arasındaki müzakereler sürerken, AB’nin masadaki kozları da netleşmeye başladı. Sanki iki taraf da birbirine “Ya anlaşırız, ya da olacaklara katlanırsın” der gibi.
AB Komisyonu Sözcüsü Olof Gill, Brüksel’deki günlük basın toplantısında konuştu. Gill, ABD ile tarifeler konusunda hem teknik, hem de siyasi düzeyde yoğun temasların sürdüğünü söyledi. “Taraflar, kapsamlı bir müzakere süreci yürütüyor. Hedefimiz, ABD ile üzerinde uzlaşılan bir çözüme ulaşmak. Bu hedefin gerçekleşebilir olduğunu değerlendiriyoruz,” dedi. Ama bu iyimser tabloya rağmen, arka planda işler pek de yolunda gitmiyor gibi.
Gill’in açıklamaları, Ankara’daki pazarda tezgâhını kurmuş, domates fiyatlarını düşürmeye çalışan esnafın tavrını andırıyor. Hem müşteri kaçırmak istemiyor, hem de malını ucuza satmamak için direniyor. AB de tam olarak bu durumda. Anlaşma umudu var, ama olası bir anlaşmazlığa karşı da hazırlıklı olmak gerekiyor.
İşin rengi, AB üyesi ülkelerin bugün yaptıkları oylamada belli oldu. ABD ile anlaşma sağlanamaması durumunda uygulanacak karşı tedbirler onaylandı. Daha önce ayrı ayrı hazırlanan 21 milyar avroluk ve 72 milyar avroluk tedbir paketleri tek bir listede birleştirildi. Yani, AB, elindeki tüm kartları tek bir destede toplamış durumda. Anlaşma sağlanamazsa, toplamda 93 milyar avro değerindeki ABD ürününe yönelik yaptırımlar 7 Ağustos itibarıyla kademeli olarak devreye alınacak.
Bu, mahalledeki iki kabadayının birbirine rest çekmesine benziyor. Bir taraf “Benim de gücüm var” diyor, diğer taraf da “Senin neyin var ki?” diye karşılık veriyor. Sonuç ne olur, şimdiden kestirmek zor. Ama ortada ciddi bir gerginlik olduğu açık.
ABD tarafında ise Başkan Donald Trump’ın tavrı belirleyici olacak gibi duruyor. Trump, geçtiğimiz günlerde Japonya ile ticaret müzakerelerinin tamamlandığını ve Japonya’nın ABD’ye yüzde 15 oranında gümrük vergisi uygulayacağını açıklamıştı. Bu gelişme, Washington’un AB ile benzer bir anlaşmaya varabileceği yönündeki beklentileri de güçlendirdi.
Ancak Trump’ın geçmişteki uygulamaları, bu konuda pek de umutlu olmamak gerektiğini gösteriyor. Görevde bulunduğu süre boyunca AB’den yapılan ithalata yönelik sert tarife politikaları benimsemiş; çelik ve alüminyum ürünlerine yüzde 50, otomobillere yüzde 25 ve diğer bazı ürünlere de yüzde 10 gümrük vergisi uygulamıştı. Hatta, 1 Ağustos’tan itibaren AB menşeli tüm ürünlere sektörel tarifelere ek olarak yüzde 30 oranında yeni bir gümrük vergisi uygulanacağı bildirilmişti.
Peki, bu gelişmeler sıradan vatandaşı nasıl etkileyecek? Ankara’da bir taksi şoförü olan Ali Bey’e sordum. “Abi, bu işler hepimizi etkiler. Dolar yükselir, benzin fiyatları artar, her şey zamlanır. En sonunda yine olan bize olur,” dedi. Ali Bey’in endişeleri, aslında pek çok kişinin ortak düşüncesi.
Ekonomistler de durumun vahametine dikkat çekiyor. Uzmanlara göre, AB ile ABD arasındaki ticaret savaşının tırmanması, küresel ekonomiyi olumsuz etkileyebilir. Özellikle ihracat yapan şirketler zor durumda kalabilir, işsizlik artabilir. Bu durum, sadece Avrupa ve Amerika’yı değil, Türkiye gibi diğer ülkeleri de yakından ilgilendiriyor.
Bu karmaşık denklemde Türkiye’nin ne yapması gerektiği de önemli bir soru. Uzmanlar, Türkiye’nin hem AB, hem de ABD ile iyi ilişkiler kurmasının ve kendi çıkarlarını koruyacak politikalar izlemesinin önemine vurgu yapıyor. Aksi takdirde, bu ticaret savaşının kaybedeni olabiliriz.
Sonuç olarak, AB ile ABD arasındaki tarife gerginliği, sadece iki tarafı değil, tüm dünyayı etkileyebilecek bir sorun. Müzakerelerin nasıl sonuçlanacağını, Trump’ın nasıl bir tavır sergileyeceğini ve Türkiye’nin bu süreçte nasıl bir rol oynayacağını hep birlikte göreceğiz.