Türkiye’ye getirilen Ukraynalı yetimlerin Antalya’daki bir otelde yaşadığı ihmal ve istismar dolu günler, hazırlanan raporlarla gün yüzüne çıktı. Soruşturmaların akıbeti ise merak konusu.
Türkiye, Ukrayna savaşının acı sonuçlarından kaçan yüzlerce yetim çocuğa kucak açmıştı. Ancak, bu sıcak karşılama, bazı çocuklar için kabusa dönüştü. Antalya’da bir otelde konaklayan Ukraynalı yetimlerin maruz kaldığı ihmal ve istismar iddiaları, vicdanları sızlatacak türden. Ortaya çıkan raporlar, çocukların sadece fiziksel değil, psikolojik olarak da derin yaralar aldığını gösteriyor. Peki, bu çocuklar Türkiye’ye nasıl getirildi ve neler yaşandı?
Rusya’nın 24 Şubat 2022’de Ukrayna’yı işgali, milyonlarca insanın hayatını alt üst etti. Bu kaos ortamında en savunmasız olanlar ise çocuklar oldu. Dnipro bölgesindeki yetimhanelerde kalan 510 çocuk, Ukraynalı iş insanı Ruslan Shostak’ın kurucusu olduğu Shostak Vakfı’nın “Savaşsız Çocukluk Projesi” ile Türkiye’ye getirildi. Bu proje, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan ile Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy’nin eşi Olena Zelenska’nın görüşmeleri sonucunda hayata geçirilmişti. Amaç, savaşın travmasını yaşayan çocuklara güvenli bir liman sunmaktı. Konaklama ve sosyal hizmetlerin sorumluluğu ise Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’na aitti.
Mart 2024’te Agos gazetesinden Burcu Karakaş’ın haberine göre, Ukrayna Parlamentosu İnsan Hakları Komiseri, Türkiye Kamu Denetçiliği Kurumu ve Türkiye UNICEF temsilcilerinin de yer aldığı bir heyet, Antalya Beldibi’ndeki otelde bir teftiş gerçekleştirdi. İşte o teftiş, buzdağının sadece görünen yüzüydü. Heyetin hazırladığı rapor, ihmal, istismar ve kötü yaşam koşullarının vahametini gözler önüne serdi.
Uluslararası Araştırmacı Gazetecilik Ağı (OCCRP) tarafından ulaşılan raporda, en sarsıcı detaylardan biri, iki kız çocuğunun otel çalışanları tarafından hamile bırakılmasıydı. 15 yaşındaki N., otelde aşçı olarak çalışan 23 yaşındaki M.’nin, 16 yaşındaki I. ise yine otel aşçılarından 21 yaşındaki S.’nin istismarına uğramıştı. Tanıkların ifadelerine göre, Ukraynalı refakatçiler bu durumu bilmelerine rağmen engel olmak yerine, buluşmalara göz yummuş hatta yardımcı olmuşlardı.
Olayın ortaya çıkmasının ardından, hamile kalan kız çocukları apar topar Ukrayna’ya gönderildi. Ancak, Ukrayna’daki sosyal hizmetlerin desteğinden yoksun bir şekilde doğum yapmak zorunda kaldılar. Çocuk yaşta anne olmanın travmasını yaşayan N. ve I., hayatlarına yeniden başlamaya çalışıyorlar. Vakıf veya sosyal hizmetlerden herhangi bir destek alamayan I., oğlunu dünyaya getirdikten sadece üç ay sonra intihara teşebbüs etti. “O zamanlar hiçbir çıkış yolu göremiyordum. Yaşamak istemiyordum,” diyor I., yaşadığı çaresizliği kelimelere dökerken.
Ukrayna merkezli araştırmacı gazetecilik merkezi Slidstvo.info ekibine konuşan Türk aşçı S., yaşananları çarpıcı bir şekilde anlattı: “Çocukların yanına gitmek yasaktı. I.’ya ‘Odanıza gelmek istiyorum. Yasakları çiğnerim, sıkıntı yok’ diyordum. Kimse beni görmeden odasına giderdim. Bir tane hoca vardı. Allah ondan razı olsun, o yardım etti bize. Halimizden anladığı için bir şey demiyordu.” Bu sözler, ihmal ve istismarın sadece bireysel bir olay olmadığını, sistem içindeki bazı kişilerin de bu duruma göz yumduğunu gösteriyor.
Raporda sadece cinsel istismar değil, otelde kalan çocuklara yönelik başka ciddi ihmaller de tespit edildi. Çocuklar, Ukraynalı eğitimcilerin sert ve zalimce davranışlarından şikayetçiydi. Kız çocukları odaları temizlemeye, büyük çocuklar ise engelli ve küçük çocuklara bakmaya zorlanıyordu. Bir çocuk otelde kaldığı süre içinde kaybolmuş ve helikopterle yapılan arama çalışmaları sonucunda sahilde bulunmuştu. Otelde acil durum ve tıbbi bakım hizmetleri yetersizdi. Refakatçiler, hasta çocuklara tıbbi müdahaleleri Ukrayna’daki doktorlarla telefonla görüşerek yapmaya çalışıyordu. Çocuklar, içme suyuna bile erişmekte zorlanıyordu. Barınma koşulları sağlıksızdı. İçme suyu kötü kokuyordu ve çocukların her zaman temiz suya erişimi mümkün değildi. Temiz çarşaf yetersizdi ve çocuklar kirli battaniyeler altında uyumak zorunda kalıyordu. 120 çocuğun psikolojik sorunları olmasına rağmen, uygun beslenme sağlanmıyordu.
Ukraynalı vakıf, proje için para toplamak amacıyla çocukları bağış kampanyalarına dahil ederek onları yetişkinlerin önünde şiir okumaya, şarkı söylemeye ve dans etmeye zorladı. Bu tür etkinliklere katılan çocuklara ek yiyecek, giyecek gibi ayrıcalıklar tanınıyordu. Katılmayı reddedenler ise cezalandırılıyordu. Bu durum, çocukların duygusal olarak istismar edildiği ve birer meta gibi kullanıldığı şüphesini uyandırıyor.
Olayların basına yansımasının ardından Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı bir açıklama yaptı. Açıklamada, Bakanlığın istismar iddialarından haberdar olduğu, çocukların korunması amacıyla derhal suç duyurusunda bulunulduğu ve adli sürecin başlatıldığı belirtildi. Bakanlık, haberlerde Türkiye’nin çocukların korunmasına ilişkin yükümlülüklerini yerine getirmediği yönünde bir algı oluşturulmaya çalışıldığını, bunun gerçeği yansıtmadığını ve kamuoyunu yanıltmaya yönelik bir dezenformasyon örneği olduğunu savundu. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, Ukrayna makamlarıyla iş birliği içinde, savaş mağduru tüm çocukların korunması için gerekli tüm adımları atmaya devam edeceğini vurguladı ve kamuoyunu manipülatif içeriklere itibar etmemeye çağırdı.
Bakanlığın açıklamasına rağmen, kamuoyunda soruşturmaların neden bu kadar geç başlatıldığı ve neden hala sonuçsuz kaldığı yönünde ciddi soru işaretleri bulunuyor. Bu tür hassas konularda şeffaflık ve hızlı hareket etmek, hem mağdur çocukların haklarını korumak hem de kamuoyunun güvenini sağlamak açısından büyük önem taşıyor. Umuyoruz ki, yetkililer bu skandalın tüm yönlerini aydınlatacak ve sorumluların cezalandırılmasını sağlayacak adımları bir an önce atarlar. Aksi takdirde, savaşın acılarını unutmaya çalışan bu çocukların yaşadığı travma daha da derinleşecek ve Türkiye’nin imajı da büyük zarar görecektir.