Ankara’dan Ömer Gürsoy’un dikkat çeken yazısı, Türk tenisinde Cumhurbaşkanlığı Kupası’nın yarattığı olumlu havayı ve potansiyel “devrimi” ele alıyor. Gürsoy, turnuvanın altyapıdan profesyonel lige kadar tüm tenisi canlandırdığını vurguluyor.
Ankara semalarında, son günlerde tenisten yükselen sevinç çığlıkları yankılanıyor. Ömer Gürsoy, BHA’daki köşesinde kaleme aldığı yazısıyla bu coşkuyu adeta satırlara döktü. Gürsoy, İtalyan filozof Papini ile Albert Einstein arasındaki o meşhur sohbetten ilham alarak, Türk tenisinde de benzer bir hareketliliğin yaşandığına dikkat çekiyor. Ne mi oluyor dersiniz? Gürsoy’un cevabı net: “Bir şeyler kımıldıyor!” Ve bu kımıldama, uzun zamandır beklenen bir uyanışın habercisi gibi.
Gürsoy’a göre Cumhurbaşkanlığı Kupası, sadece bir spor etkinliğinden çok daha fazlası. O, bu turnuvayı Türk tenisinde bir “devrimin sahaya yansıyan ilk adımı” olarak görüyor. Düşünsenize, yıllardır süregelen bir sessizliğin ardından, birdenbire umut dolu fısıltılar yükselmeye başlıyor. İşte bu fısıltıların kaynağı, Cumhurbaşkanlığı Kupası.
Bu turnuva, sadece profesyonel tenisçileri değil, aynı zamanda tenisin tüm paydaşlarını harekete geçiriyor. Gürsoy’un deyimiyle, Cumhurbaşkanlığı Kupası, adeta bir “kaldıraç” görevi görüyor. Altyapıdan profesyonel lige kadar tüm yapıyı etkileyen, her maçı, her seti bu hareketin bir parçası haline getiren bir güç. Sadece sporcuları değil, antrenörleri, yöneticileri, sponsorları ve hatta biz gazetecileri bile heyecanlandırıyor. Herkes, bu büyük resmin bir parçası olmak istiyor.
Daha somut bir örnek vermek gerekirse, turnuvaya katılan genç bir tenisçinin gözlerindeki parıltıyı düşünün. Belki de hayatının ilk büyük turnuvası, belki de gelecekteki başarılarının ilk kıvılcımı. İşte bu duygu, turnuvanın yarattığı kaldıraç etkisinin en güzel kanıtı.
Gürsoy, yazısında eğitimin, bilimsel antrenman metotlarının ve disiplinli çalışmanın önemine de vurgu yapıyor. Ona göre, yeni nesil tenisçiler bu dönüşümün en önemli taşıyıcıları olacak. “Devrim sadece saha ile sınırlı değil,” diyor Gürsoy. “Eğitimle, altyapıyla, bilimsel çalışma kültürüyle birleşiyor.” Yani, sadece yetenekli olmak yetmiyor; aynı zamanda sürekli öğrenmek, gelişmek ve disiplinli bir şekilde çalışmak da gerekiyor. Tıpkı hayatta olduğu gibi…
Bu noktada, akla gelen soru şu: Peki bu “yeni nesil” nasıl bir fark yaratacak? Cevap basit: Onlar, tenisi sadece bir spor olarak değil, bir yaşam tarzı olarak benimseyecekler. Onlar, sadece rakiplerini değil, kendilerini de aşmaya çalışacaklar. Onlar, Türk tenisini dünya sahnesine taşıyacaklar.
Gürsoy, yazısının sonunda turnuvaya destek veren isimlere de teşekkür etmeyi unutmuyor. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, Gençlik ve Spor Bakanı Osman Aşkın Bak, Gençlik ve Spor Bakan Yardımcısı Hamza Yerlikaya ile Türkiye Tenis Federasyonu Başkanı Şafak Müderrisgil ve ekibine minnetlerini sunuyor. Bu isimlerin katılımı, sporculara büyük bir moral kaynağı olmuş. Gürsoy’un ifadesiyle, “Bu organizasyonda yer almaları Türk tenisçisine umut vermiştir.”
Bu teşekkürler, aslında bir vefa borcu niteliğinde. Çünkü bu isimler, sadece tribünde oturmakla kalmayıp, Türk tenisine destek olmak için ellerinden geleni yapıyorlar. Onların varlığı, sporculara yalnız olmadıklarını hissettiriyor ve motivasyonlarını artırıyor.
Sonuç olarak, Ömer Gürsoy’un yazısı, Türk tenisinde yaşanan olumlu gelişmeleri gözler önüne seriyor. Cumhurbaşkanlığı Kupası’nın yarattığı heyecan, yeni nesil tenisçilerin umut dolu bakışları ve destek verenlerin varlığı, Türk tenisi için parlak bir geleceğin işaretleri. Belki de çok yakında, dünya sıralamasında ilk 100’e giren Türk tenisçileri göreceğiz. Kim bilir, belki de bir Grand Slam şampiyonu bile çıkarırız. İşte o zaman, Gürsoy’un “Bir şeyler kımıldıyor!” sözleri, çok daha anlamlı hale gelecek.