Lefkoşa’da bulunan Barbarlık Müzesi, 1963’teki Kanlı Noel’de bir ailenin katledildiği evde, Kıbrıs Türk halkının yaşadığı acıları ve direnişi unutturmuyor. Müze, o günlerin tanıklıklarını ve yaşanan insanlık dışı vahşeti yeni nesillere aktarmaya devam ediyor.
Lefkoşa, 17 Ekim 2025 – Kıbrıs’ın başkenti Lefkoşa’nın Kumsal semtinde, sıradan bir evin ötesinde anlam taşıyan bir yapı var: Barbarlık Müzesi. Bu müze, sadece duvarlardan ibaret değil; Kıbrıs Türk halkının yaşadığı tarifsiz acıların, gösterdiği kahramanca direnişin ve asla unutulmaması gereken hafızanın canlı bir sembolü.
Müzenin hikayesi, 24 Aralık 1963 gecesi yaşanan ve tarihe “Kanlı Noel” olarak geçen o karanlık günlerde başlıyor. O gece, Binbaşı Dr. Nihat İlhan’ın ailesi, bu evde hunharca katledildi. Bugün o ev, insanlık dışı bir katliamın sessiz tanığı olarak ziyaretçilerini ağırlıyor. Burası, bir zamanlar yuva olan, şimdi ise acı bir anıt olan bir mekan.
O gece, Dr. Nihat İlhan görev başındaydı. Evde ise eşi Mürüvvet İlhan, üç küçük çocuğu Murat, Kutsi ve Hakan ile birlikte ev sahibi Hasan Yusuf Gudum ve ailesi bulunuyordu. Kanlı Dere tarafından gelen silahlı saldırganlar, evi adeta bir kurşun yağmuruna tuttuktan sonra kapıyı kırarak içeriye girdi. O an yaşanan dehşeti hayal etmek bile zor.
Mürüvvet Hanım, çaresizlik içinde çocuklarını da yanına alarak banyonun küvetine saklandı. Ancak bu, onları ölümden kurtarmaya yetmedi. Saldırganlar, banyo küvetine sığınan anne ve üç çocuğunu makineli tüfeklerle acımasızca katletti. Tuvalete saklanan Feride Hasan Gudum ise başından vurularak hayatını kaybetti. Diğer ev sakinleri de ağır yaralandı. O gece, bir ailenin hayatı, bir daha asla geri gelmeyecek şekilde karardı.
Bu acı olayın ardından, 1965 yılında Türk Cemaat Meclisi Sosyal İşler Dairesi, bu evi kiraladı. Amaç, yaşanan vahşeti unutturmamak ve gelecek nesillere aktarmaktı. Böylece, 1 Ocak 1966 tarihinde ev, “Barbarlık Müzesi” olarak kapılarını ziyaretçilere açtı. O günden beri müze, Kıbrıs Türk halkının yaşadığı acıları ve direnişi simgeleyen önemli bir mekan haline geldi.
1975 yılında Eski Eserler ve Müzeler Dairesi tarafından restore edilen yapı, 1980’de kamulaştırıldı. Müzenin en dikkat çekici yönlerinden biri, ev sahibi Hasan Yusuf Gudum’un ölene kadar evin bir bölümünü kullanmasına izin verilmesiydi. Bu durum, müzenin sadece bir anıt değil, aynı zamanda yaşayan bir hatıra olduğunu gösteriyordu.
2000 yılında kapsamlı bir onarımdan geçen müze, 2022’de Türkiye Cumhuriyeti Kalkınma Ajansı (TİKA) tarafından modern müzecilik anlayışıyla baştan aşağı yenilendi. Elektrik ve mekanik altyapısı elden geçirildi, teşhir tanzimi yeniden düzenlendi ve çevre düzenlemesi yapıldı. Müze, hem geleneksel hem de dijital anlatım teknikleriyle zenginleştirilerek ziyaretçilere daha etkileyici bir deneyim sunulması hedeflendi.
Müzede ziyaretçileri etkileyen birçok bölüm bulunuyor. Bunlardan bazıları:
Müzenin en çarpıcı bölümlerinden biri olan “Konuşan Portreler”, olaylara tanıklık etmiş kişilerin sesleriyle geçmişi bugüne taşıyor. Müze holünde yer alan iki dijital kiosk aracılığıyla ziyaretçiler, tanıkların anlatımlarını dinleyebiliyor. Bu bölümde Kemal Öztürk, Işılay Arkan, İsmail Bozkurt, Prof. Dr. Ata Atun, Mehmet Küçük, Sevilay Sadıkoğlu ve Yılmaz Bora gibi isimlerin röportajları yer alıyor. Onların anlattıkları, o günlerin acısını ve dehşetini bir kez daha gözler önüne seriyor.
Barbarlık Müzesi, sadece bir trajedinin sergilendiği bir yer değil; aynı zamanda Kıbrıs Türk halkının haklı mücadelesinin, yaşanmış acıların ve unutulmaması gereken gerçeklerin sembolü. Müze, ziyaretçilerine yalnızca bilgi vermekle kalmıyor, aynı zamanda onlara derin bir empati ve tarihsel bilinç kazandırıyor. Burası, geçmişten ders çıkararak geleceğe umutla bakmamızı sağlayan bir mekan.
Müze yetkilileri, her yıl binlerce ziyaretçiyi ağırlayan müzenin, özellikle genç nesiller için büyük önem taşıdığını belirtiyor. Amaç, yaşananları unutturmamak ve benzer acıların bir daha yaşanmaması için farkındalık yaratmak. Barbarlık Müzesi, Kıbrıs Türk halkının hafızasında sonsuza dek yaşayacak.