Merkez Bankası’nın açıkladığı Ağustos ayı verilerine göre kısa vadeli dış borç stoku Temmuz’a kıyasla az da olsa geriledi. Peki bu düşüş ne anlama geliyor ve ekonomiye nasıl yansıyacak?
Özet: Merkez Bankası’nın son verileri kısa vadeli dış borç stokunda ufak bir düşüş olduğunu gösteriyor. Ancak uzmanlar, bu düşüşün sürdürülebilirliği ve genel ekonomik tablo üzerindeki etkileri konusunda farklı görüşlere sahip.
Ankara’nın sıcak gündemi ekonomiyle kaynarken, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Ağustos 2025 dönemine ait kısa vadeli dış borç istatistiklerini yayınladı. Rakamlar, temmuz ayına göre yüzde 0,7’lik bir azalışla 169,8 milyar dolara gerileyen bir kısa vadeli dış borç stoku gösteriyor. İlk bakışta olumlu gibi duran bu tablonun ardında yatan detaylar ise merak konusu.
Peki, bu hafif gerilemenin arkasında ne yatıyor? Ekonomistler, düşüşün nedenleri arasında dış ticaret dengesindeki değişimler, turizm gelirlerindeki artış ve Merkez Bankası’nın uyguladığı politikaların etkili olduğunu belirtiyor. Ancak, bu düşüşün kalıcı olup olmayacağı konusunda farklı yorumlar var. Bazı uzmanlar, bu trendin devam edeceğini öngörürken, bazıları ise küresel ekonomik belirsizliklerin ve iç piyasadaki dalgalanmaların bu durumu tersine çevirebileceği konusunda uyarıyor.
Verilere daha yakından baktığımızda, bankaların kısa vadeli dış borç stokunun ağustos ayında temmuz ayına göre yüzde 0,9 artarak 75,3 milyar dolara yükseldiğini görüyoruz. Bu artış, bankaların dış kaynak kullanımının arttığına işaret ediyor. Özellikle yurt içi bankaların yurt dışından kullandıkları kısa vadeli kredilerde yüzde 18’lik bir artış yaşanması dikkat çekici. Bu durum, bankaların dış finansmana olan ihtiyacının devam ettiğini gösteriyor.
Bankaların aksine, Merkez Bankası’nın yükümlülüklerinde aynı dönemde yüzde 4,6’lık bir azalma görülüyor. Bu azalma, Merkez Bankası’nın döviz rezervlerini daha dikkatli yönettiği ve dış borç ödemelerinde daha temkinli davrandığı şeklinde yorumlanabilir. Ancak, bu durumun uzun vadede nasıl bir etki yaratacağı da merak konusu.
Gelelim vatandaşın cebine… Banka harici yurt dışı yerleşiklerin döviz tevdiat hesaplarında yüzde 0,6’lık bir azalma görülürken, TL cinsinden mevduatlarında ise yüzde 5,4’lük bir düşüş yaşanmış. Bu durum, yabancı yatırımcıların TL’ye olan güveninin azaldığı veya döviz pozisyonlarını koruma eğiliminde oldukları şeklinde yorumlanabilir. Tabii ki, bu rakamların ardında yatan nedenler arasında kurdaki dalgalanmalar ve enflasyon beklentileri de etkili olabilir.
Kısa vadeli dış borç stokunun döviz kompozisyonuna baktığımızda, yüzde 35,4’ünün Amerikan doları, yüzde 27,3’ünün avro, yüzde 22’sinin Türk lirası ve yüzde 15,3’ünün diğer döviz cinslerinden oluştuğunu görüyoruz. Doların hala en büyük paya sahip olması, Türkiye’nin dış borçlanmasında dolara olan bağımlılığının sürdüğünü gösteriyor. Avro’nun ikinci sırada yer alması ise Avrupa Birliği ile olan ticari ilişkilerin önemini vurguluyor.
Tüm bu rakamlar bir araya geldiğinde, Türkiye ekonomisinin dış borç yükü altında olduğu ve bu yükü hafifletmek için çeşitli adımlar atıldığı görülüyor. Ancak, dış borç stokundaki hafif gerilemenin sürdürülebilir olup olmayacağı, bankaların ve Merkez Bankası’nın politikaları, küresel ekonomik gelişmeler ve iç piyasadaki istikrar gibi birçok faktöre bağlı. Vatandaşın cebine yansıması ise kurdaki dalgalanmalar, enflasyon ve faiz oranları gibi dolaylı yollarla olacak. Önümüzdeki aylarda açıklanacak veriler, bu tablonun daha net bir şekilde anlaşılmasını sağlayacak.
Ekonomi uzmanları, bu verilerin dikkatle takip edilmesi gerektiğini ve hükümetin dış borç yönetiminde daha dikkatli politikalar izlemesi gerektiğini vurguluyor. Aksi takdirde, kısa vadeli dış borç yükünün uzun vadede ekonomik istikrarı tehdit edebileceği uyarısında bulunuyorlar.