Prof. Dr. Avşar’dan Muhalefete Eleştiri: “Darbe Söylemi Yersiz, Yargı Bağımsız”

Yayınlama: 08.09.2025
A+
A-

Prof. Dr. Zakir Avşar, muhalefetin yolsuzluk soruşturmalarına karşı geliştirdiği söylemleri eleştirerek, “darbe” iddialarının yersiz olduğunu ve yargının bağımsız hareket ettiğini savundu. Avşar, hukukun üstünlüğüne vurgu yaparak, yolsuzlukla mücadelenin demokrasinin temel taşı olduğunu belirtti.

Prof. Dr. Avşar’dan Muhalefete Eleştiri: “Darbe Söylemi Yersiz, Yargı Bağımsız”

Ankara, 8 Eylül 2025 – Prof. Dr. Zakir Avşar, kaleme aldığı “Hafıza Tazeleme Rehberi” başlıklı yazısında, Türkiye’deki demokratikleşme sürecini ve muhalefetin yolsuzluk operasyonlarına yönelik tepkilerini değerlendirdi. Avşar, muhalefetin “darbe” söylemlerinin yersiz olduğunu ve yargının bağımsız hareket ettiğini savundu.

Demokratikleşme Süreci ve Muhalefetin Yaklaşımı

Avşar, Türkiye’nin demokratikleşme sürecini sadece seçim sandığına indirgemeyen, aynı zamanda kamu hizmetlerinin yaygınlaştırılması, sosyal devletin kurumsallaşması ve milli iradenin kurucu aktör haline gelmesiyle genişleten nadir ülkelerden biri olduğunu vurguladı. Ancak, muhalefetin kendi mensuplarının karıştığı yolsuzluk operasyonlarına karşı geliştirdiği yaklaşımların dikkatle değerlendirilmesi gerektiğini belirtti.

Özellikle CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in “yargı kararlarını tanımayacakları, ne olursa olsun kararlara uymayacakları” yönündeki açıklamalarını eleştiren Avşar, bu tür söylemlerin hukukun üstünlüğü ilkesine zarar verdiğini savundu. Soruşturmayı yürüten başsavcıyı hedef almanın ve güvenliğini tehdit edecek bilgileri kamuoyuyla paylaşma çabalarının kabul edilemez olduğunu ifade etti.

Hukukun Üstünlüğü ve Yolsuzlukla Mücadele

Prof. Dr. Avşar, CHP’nin yolsuzluk operasyonlarından kendisini sıyırmanın en kolay yolu olan hukukun üstünlüğüne saygı göstermek yerine, hukuku değersizleştirme ve yolsuzluğu meşrulaştırma girişimlerinde bulunduğunu iddia etti. Yolsuzlukla mücadele için hukuksal süreçlerin işlemesini “darbe”, “cunta” veya “otoriterleşme” gibi sözcüklerle itham etmenin, sadece siyasi meşruiyeti değil, aynı zamanda devletin demokratik reflekslerini de hedef aldığını belirtti.

“Mesele gayet açık,” diyen Avşar, “Türkiye, darbeci, cuntacı, müdahaleci tüm refleksleri yenmiş, sandığın ve milletin iradesinin üstünlüğünü tesis etmiş, hesap verebilir bir devleti ve sağlıklı işleyen bir demokrasiyi işlevsel kılmış bir ülkedir.” ifadelerini kullandı.

Yargının Bağımsızlığı ve Hesap Verebilirlik

Avşar, demokratik devletlerde yolsuzlukla ve yozlaşmayla mücadelenin, halkın devlete olan güveninin temel taşı olduğunu vurguladı. Bu mücadelenin, yargının bağımsız ve tarafsız biçimde işlemesini, kamusal güç ve imkân kullananların hesap verebilmesini, kamusal kaynakların denetlenmesini ve kamu vicdanının rahatlatılmasını amaçladığını söyledi. İstanbul Büyükşehir Belediyesi başta olmak üzere bazı CHP’li belediyelerde yürütülen operasyonların da bu çerçevede, hukukun çizdiği sınırlarda ve delillere dayalı olarak yürütüldüğünü belirtti.

“Hiçbir demokraside yolsuzluk soruşturmaları, ‘yargısal darbe’ veya ‘siyasi darbe’ olarak nitelendirilemez,” diyen Avşar, aksi takdirde yolsuzluk yapanların dokunulmazlığının ilan edilmiş olacağını ve bunun hukuk devleti ilkesine değil, imtiyazlı kast sistemine kapı aralayacağını savundu.

Seçilmişlerin Sorumluluğu ve Hesap Verebilirliği

Prof. Dr. Avşar, muhalefetin sıklıkla tekrarladığı “seçimle geldik, bize dokunamazsınız” anlayışının demokratik sistemin doğasına aykırı olduğunu belirtti. Sandığın, yöneticilere meşruiyet sağladığını; fakat bu meşruiyetin, sınırsız bir dokunulmazlık anlamına gelmediğini vurguladı. Seçimle gelen yöneticilerin de hukukun, etik kuralların ve kamunun denetimine tabi olduğunu ifade etti.

Bir belediye başkanının, halkın oyuyla seçilmiş olsa da kamu kaynaklarını şahsi ikbali veya siyasi çıkarları için kullandığında, artık yalnızca bir yerel yönetici değil; hukuk karşısında sorumlu ve hesap vermesi gereken bir kamu görevlisi olduğunu söyledi.

Türkiye’nin Demokratik Birikimi ve Reformlar

Türkiye’nin son 20 yılda, ekonomik, askeri, diplomatik alanda olduğu gibi demokratik kültürde de ciddi bir birikim oluşturduğunu belirten Avşar, tek partili dönemden çok partili sisteme, darbe dönemlerinden sivil siyasetin yükselişine; vesayetçi yapılardan reformcu anayasa süreçlerine kadar Türkiye’nin her yönüyle olgunlaşan bir demokrasi örneği olduğunu ifade etti.

AK Parti’nin öncülüğünde kurumsallaşan reform dalgalarının – yargı reformlarından kamu yönetimi reformlarına, şeffaflık yasalarından bilgi edinme hakkına kadar – Türkiye’yi “otoriterleşme” değil, tam tersine “hesap verilebilirlik” zeminine taşıdığını savundu. Devletin, korkulan değil, sorgulanan bir yapı olmak zorunda olduğunu ve bu dönüşümün, otoriterleşme değil, demokratikleşmeye götürdüğünü belirtti.

Son olarak Avşar, “Bugün muhalefetin başvurduğu ‘darbe’ söylemi, yersiz ve anlamsızdır… Siyasi meşruiyet krizine düşen bir muhalefet, halkın gündeminden kopuk şekilde yolsuzluk iddialarına karşı ‘tehdit’ retoriği üretmektedir. Bu retoriğin içi boştur; çünkü ortada siyasi veya silahlı bir müdahale yoktur, sivil siyaseti tasfiye eden bir yapı hiç yoktur, yargının iradesine el koyan bir vesayet sistemi yoktur. Tam aksine, Türkiye’de yargı bugün ilk kez bu kadar cesur, şeffaf ve bağımsız şekilde hareket edebilmektedir.” dedi.

REKLAM VERMEK İÇİN ARAYIN
0532 659 8130