Türk dünyasının zengin mutfak kültürü, sadece karın doyurmaktan öte, bin yıllık bir mirası, kimliği ve misafirperverliği temsil ediyor. Türkiye, Azerbaycan ve diğer Türk devletleri, bu ortak değeri korumak ve gelecek nesillere aktarmak için iş birliği yapıyor.
Ankara – 23 Ağustos 2025 – Türk dünyası, sadece coğrafi sınırlarla değil, aynı zamanda ortak değerlerle de birbirine sıkı sıkıya bağlı. Bu değerlerin en önemlilerinden biri de hiç şüphesiz mutfak kültürü. Binyıllar boyunca şekillenen bu zengin miras, bugün farklı coğrafyalarda yaşayan Türk halklarını bir araya getiren güçlü bir bağ olma özelliğini koruyor. Peki, bu ortak sofra bizi nasıl bir araya getiriyor, gelin yakından bakalım.
Çoğumuz için yemek yemek sadece karın doyurmak anlamına gelse de, Türk halkları için mutfak çok daha derin anlamlar taşıyor. Tarihi hafızanın, kimliğin ve misafirperverliğin sembolü olarak kabul ediliyor. Düşünsenize, bir misafir geldiğinde en güzel yemeklerimizi ikram etmek, onlara değer verdiğimizi göstermenin en güzel yolu değil mi? İşte bu gelenek, yüzyıllardır süregelen bir mirasın parçası.
Uzmanlar, Türk mutfak geleneklerinin kökeninin Altay-Sayan bölgesinden başlayıp Orta Asya bozkırlarına kadar uzandığını belirtiyor. Göçebe yaşam tarzı, yiyeceklerin uzun süre dayanacak şekilde hazırlanmasını gerektirmiş. Et, süt ve tahıl ürünleri, bu yaşam tarzının vazgeçilmezleri olmuş. Bu durum, sadece yemeğin değil, yemek kültürünün de şekillenmesine katkıda bulunmuş. Pişirme yöntemleri, saklama teknikleri ve sofra adabı, nesilden nesile aktarılarak günümüze kadar ulaşmış.
Türk mutfağının en önemli temsilcilerinden biri de hiç şüphesiz pilav. Özbekistan’da “Oş”, Azerbaycan’da “düğün pilavı”, Türkmenistan’da “şah aş” gibi farklı isimlerle anılsa da, temel malzemeleri aynı: Pirinç, et, soğan ve baharatlar. Pilav, sadece bir yemek değil, aynı zamanda törenlerin, bayramların ve özel günlerin de olmazsa olmazı.
Peki, pilavın bu kadar önemli olmasının sebebi ne? Belki de geçmişten gelen bir alışkanlık, belki de doyurucu ve besleyici olması. Ama kesin olan bir şey var ki, pilav Türk mutfağının baş tacı olmaya devam edecek.
Genel Türk mutfak kültürü ve İrevan Han Sarayı mutfağı üzerine yaptığı araştırmalarla tanınan Vesile Ekberova, bu konuda önemli açıklamalarda bulundu. Ekberova, “Genel Türk mutfağı örneklerinin birçoğu kadim bir geçmişe sahip. Örneğin, ‘dolma’ yemeği, genel Türk etnik mutfağının ve Azerbaycan halkının adeta bir kültürel anıtıdır,” dedi.
Dolmanın sadece yaprakla değil, meyve ve sebzelerin çeşitli türleriyle de hazırlanabildiğini belirten Ekberova, Özbek, Uygur, Karakalpak, Kırım Tatar ve Türkmen mutfaklarının da mutlaka anılması gerektiğini vurguladı. “Türk halkları, coğrafi konumdan bağımsız olarak hiçbir zaman köklerinden kopmamış ve daima bağlı kalmışlardır. Bu bağlılığı Türk halklarının yemeklerinde ve toponimilerinde açıkça görmek mümkündür,” diye ekledi.
Ekberova, “Baursak”ın artık geleneksel bir tatlı olarak kabul edildiğini ve Başkurt, Tatar, Kazak, Osmanlı ve Azerbaycan Türklerinde farklı isimlerle bilindiğini söyledi. Uygur mutfağının ise Türk halkları arasında en büyük ve zengin mutfaklardan biri olduğunu belirtti. Pilav, lagman, samsa, tandır kebapları sadece Uygur mutfağında değil, tüm Orta Asya ve Doğu Asya’da da yaygın olarak yapılıyor. Ayrıca Uygurların Osmanlı ve Azerbaycan Türkleriyle birçok ortak yemek çeşidi bulunuyor. “Çörək-nan”, “Əriştə-çöp (Uygur çöplüğü)”, pilav, mantı, çorba, helva, kuymak gibi yemekler buna örnek gösterilebilir.
Ortak Türk mutfağından bahsederken Güney Azerbaycan mutfağına ayrı bir parantez açmak gerekiyor. Oğuz boyuna mensup Güney Azerbaycan, zengin mutfak kültürünü günümüze kadar yaşatmayı başarmış. Erdebil, Zencan, Kazvin, Tahran, Kum, Gülüstan, Horasan, Hoy, Maku mutfaklarına ait değerler hala korunuyor. Kurutlu köfte, ayran aşı, erişteli pilav, taş köftesi, süt pilavı, sebzeli pilav, lobyalı pilav, levengi, bastırma, haşıl, umac aşı, yarma aşı, kutap, dolmalar, kebaplar ve elbette Tebriz köftesi, tatlılar ve lokumlar Güney Azerbaycan mutfağının ve genel Türk mutfağının ayrılmaz bir parçası.
Vesile Ekberova’ya göre Batı Azerbaycan, Türk dünyasının ayrılmaz bir parçası olduğu gibi, mutfağı da genel Türk mutfağının bir parçası. “Batı Azerbaycan, İrevan mutfağı Oğuz-Türk ve Anadolu mutfağıyla aynı kökene sahip bir koludur. Zenginliği ve özgünlüğüyle halk arasında çok sevilmiş, bir miras olarak günümüze kadar korunmuştur. Mutfağın bu kadar çeşitli olması Batı Azerbaycan’ın zengin flora ve faunasına sahip olmasıyla doğrudan ilişkilidir,” diyor Ekberova.
Ekberova, İrevan mutfağının üç ana grubu birleştiren nadir bir Oğuz-Türk mutfak kolu olduğunu belirtiyor: “Bu mutfakta tahıllar, pirinç, endemik yabani otlar, et, kümes hayvanları, balık, aynı zamanda tarım ürünleri ve sebzeler bir araya gelir. Bu yönüyle genel Türk mutfakları içinde en sağlıklı, zengin pişirme yöntemlerine sahip, yüksek tat ve vitamin değerleri taşıyan mutfaklardan biridir. Diğer Türk halkları gibi Batı Azerbaycan mutfağında da ocak, tandır, sac ve külde pişirme yöntemleri ön plandadır.”
Türk mutfağının tatlı bölümü de oldukça zengin. Helva, baklava, şekerbura, pişmaniye, kellekənd ve katmer gibi tatlılar, Türk dünyasının birçok bölgesinde farklı şekillerde yapılıyor. Baklava hem Azerbaycan’da hem de Türkiye’de bayram günlerinin geleneksel tatlısı. Batı Azerbaycan’ın da özgün tatlı çeşitleri bulunuyor.
Türk halkları, ekmek ve unlu mamuller konusunda da oldukça yaratıcı. Lavaş, yufka, gözleme, erişte, mantı, börek gibi birçok farklı çeşidi bulunuyor. Lavaş, Azerbaycan, Türkiye, Kazakistan ve Kırgızistan tarafından UNESCO Somut Olmayan Kültürel Miras Listesi’ne dahil edilmiş durumda. Erişte ve mantı ise hem Orta Asya’da hem de Anadolu ve Volga bölgelerinde yaygın olarak tüketilen ortak yemekler.
Ekberova, “Ortak Türk halklarının 6 bin yıldan fazla bir geçmişe sahip ekmek yapım kültürü vardır. Lavaş, farklı ağızlarda farklı adlarla anılsa da, biçim ve içerik bakımından aynıdır. Türk halklarında lavaş, katırma, yupka, yufka, əppək olarak bilinir.