Bilim insanları, Mars’ın güney yarımküresinde, Avustralya büyüklüğünde bir alanda 16 bin kilometreyi aşan antik nehir yataklarına rastladı. Bu keşif, gezegenin geçmişte sanıldığından çok daha sulak bir ortama sahip olduğunu gösteriyor.
Ankara – BHA – Mars’ın o bildiğimiz, kurak ve tozlu yüzeyinin altında, Kızıl Gezegen’in geçmişine ışık tutan, adeta saklı bir hazine bulundu. Bilim insanları, gezegenin güney yarımküresindeki kraterlerle dolu bir bölgede, tam 16 bin kilometre uzunluğunda, eski nehir yataklarına ait izler keşfetti. Düşünsenize, sanki bir zamanlar Mars’ta da bizim bildiğimiz nehirler akıyormuş gibi. Bu bulgu, Mars’ın geçmişte düşündüğümüzden çok daha nemli ve hareketli bir iklime sahip olduğunu ortaya koyuyor. Belki de bir zamanlar, orada da hayat vardı, kim bilir?
Bu önemli araştırma, İngiltere’deki Open University’de doktora yapan Adam Losekoot ve ekibi tarafından yürütüldü. NASA’nın Mars Reconnaissance Orbiter (MRO) ve Mars Global Surveyor uydularından elde edilen yüksek çözünürlüklü fotoğraflar, bilim insanlarının adeta birer dedektif gibi çalışarak bu izleri sürmesini sağladı. Görüntüler o kadar detaylı ki, sanki Mars’ın yüzeyini avucumuzun içi gibi görebiliyoruz.
Peki, bu nehir yatakları tam olarak nerede bulundu dersiniz? İncelenen alan, yaklaşık 10 milyon kilometrekarelik devasa bir yüzeyi kaplıyor. Bu, neredeyse bütün Avustralya kıtası kadar büyük bir alan demek! Hatta daha da ilginci, su izlerinin bulunduğu Noachis Terra bölgesi, daha önce kurak ve susuz olarak biliniyordu. Yani, kimsenin su beklemediği bir yerden su çıktı desek yeridir.
Losekoot, konuyla ilgili yaptığı açıklamada, “Bu bölge, şimdiye kadar suyun hiç olmadığı düşünülen bir yerdi. Bu nedenle bulduğumuz yapılar son derece önemli,” dedi. Bu keşif, Mars’ın su döngüsü hakkındaki tüm bildiklerimizi yeniden gözden geçirmemize neden olabilir.
Araştırmacılar, bu ilginç yapıları “fluvial sinuöz sırtlar” olarak adlandırıyor. Bu terim biraz karmaşık gelebilir, ama aslında çok basit bir açıklaması var. Bu sırtlar, eski nehirlerin taşıdığı kum, çakıl gibi tortuların zamanla sertleşmesiyle oluşmuş. Etraftaki daha yumuşak zeminler ise erozyonla aşınarak yok olmuş. Yani, nehir yatağı aslında bir tepe gibi yükselmiş, sanki tersine dönmüş gibi.
MRO’nun çektiği detaylı fotoğraflarda, bazı nehir yataklarının kraterlerin içine girerek bu alanları doldurduğu ve sonra tekrar dışarı aktığı görülüyor. Düşünsenize, nehirler bir zamanlar bu kraterleri göle çevirmiş olabilir.
Bu jeolojik izler, Mars’ın 3.7 milyar yıl önce, bugünkü çorak halinden çok farklı olduğunu gösteriyor. O zamanlar gezegenin atmosferi daha kalınmış ve yüzeyinde sıvı su geniş alanlara yayılmış. Yani, Mars bir zamanlar yemyeşil miydi acaba? Ancak zamanla gezegenin manyetik alanı zayıflayınca, atmosfer Güneş rüzgarlarının etkisiyle aşınmış ve suyun büyük bir kısmı uzaya kaçmış. Sanki bir felaket yaşanmış gibi.
Peki, Mars’taki su tamamen yok mu oldu? Bilim insanları hala Mars’ın derin yer altı katmanlarında buz ya da sıvı su rezervuarları olabileceğine inanıyor. Hatta 2025 yılının Nisan ayında yayınlanan bir başka çalışma, kutup buzullarının ötesinde geniş yeraltı su kaynaklarının olabileceğini öne sürmüştü. Belki de Mars’ın altında hala bir şeyler saklıdır.
Bu keşif, Mars’ta bir zamanlar yaşam için gerekli koşulların daha yaygın ve istikrarlı olabileceğine dair umutları da artırıyor. Su, yaşamın temel taşı olarak kabul edilirken, geçmişteki su varlığı Mars’ta mikrobiyal yaşam ihtimalini daha da güçlendiriyor. Belki de Mars’ta bir zamanlar basit canlılar yaşamış olabilir.
Şimdi bilim dünyası, bu antik nehir sistemlerinin nasıl oluştuğuna dair daha fazla veri toplamak ve Mars’ın su tarihini daha detaylı anlamak için çalışmalarına devam ediyor. Kim bilir, belki de gelecekte Mars’ta yeni ve heyecan verici keşifler yapmaya devam edeceğiz.
Kaynak: BHA